Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Allah’a hamd Resulullah sallallahualeyhi ve sellem’e ve ashabına selam olsun.
İmam Evzai rahimullah şöyle demiştir:”Allah azze ve celle kulunu,ilmin bereketinden mahrum etmek istediğinde onun diline yanıltıcı sorular sordurur.Ben bu kimseleri insanların arasında ilmi en az olan güruh olarak gördüm.”
Ebû Hüreyre’den radiyallahu anh: Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu işittim:”Size neyi yasakladıysam ondan uzak durunuz ve size neyi emrettiysem ondan gücünüz yettiği kadarını yapınız. Hiç şüphe yok ki sizden öncekiler çok soru sormaları ve Nebilerine muhalefet etmeleri sebebiyle helak olmuşlardır.”(Buhari.7288.Muslim.1337)

Muhammed b. Ziyâd Ebû Hüreyre’radiyallhu anh den nakleder:”Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize hutbe irat etti ve şöyle dedi:’Ey insanlar, Allah size haccı farz kıldı, hac farizasını yerine getirin. ‘ Biri,’Ey Allah’ın Resulu! Her sene mi?’ diye sordu. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem sustu. Adam soruyu üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:Şayet evet deseydim, elbette o şekilde farz olurdu ve siz bunu yapmaya güç yetiremezdiniz. Artık sizi serbest bıraktığım konularda siz de bana soru sormaktan vazgeçin.
Hiç şüphesiz sizden öncekiler çok soru sormaları ve Nebilerine muhalefet etmeleri sebebiyle helak oldular. Size bir şeyi emrettiğim zaman onu gücünüz yettiği katlar yapın ve size bir şeyi yasakladığım zaman da ondan uzak durun.”(Muslim.1337 İbn Hibban. Sahih)
“Size bir şeyi emrettiğim zaman, ondan gücünüz yettiği kadarını yapınız…” sözleri şu hususa delâlet etmektedir:Bir kimse, kendisine emredilen bir amelin tamamını yerine getirmekten âciz olur, fakat emrin bir kısmını yerine getirme gücüne sahip olursa; bu durumda kişi, emredilen fiilin gücü yettiği kadarını yerine getirmekle yükümlüdür. Bu esasa bağlı olarak şu konuları zikredebiliriz:
Bir kimse bu üç kaide de kılamayacak durumda ise, o takdirde niyetiyle ve ima ile namazını kılar. Meşhur olan görüşe göre, hiçbir halde namaz borcu üzerinden düşmez.
Nevevî şöyle demiştir: Bu cümle cevamiu’l-kelim örneklerindendir ve İslamın kaidelerinden biridir. Birçok ahkâm bu hükme dahildir. Namazın bir rüknünü veya şartını yerine getirmekten aciz olan kimse, gücünün yettiği kadarını yapar. Abdest, avret yerini örtme, Fatiha’nın bir kısmını ezberleme, tamamını vermeye gücü yetmeyen kimselerin fitrenin bir kısmını vermesi, bir mazerete dayalı olarak Ramazan’da orucunu bozan, sonra gün içinde oruç tutabilecek güce sahip olan kimsenin günün kalan kısmında oruçlu durması. Daha bunun dışında açıklaması uzun sürecek bir çok mesele buraya dahildir. Bir başkası şöyle demiştir: Hadise göre bazı şeyleri yapmaktan aciz olan kimseden gücünün yettiğini yapması,sorumluluğu düşürmez. Bazı fıkıh bilginleri bunu şöyle formüle etmişlerdir: Meysur (güç yeten hareket), ma’sûr ile (zor olan şeyle) düşmez. Aynı şekilde namazın bazı fiillerini yerine getirmeye gücü yetmeyen kimseden, gücünün yettiği rükünleri yapmasının sorumluluğu düşmez.”
İmrân b. Husayn’dan radiyallhu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:’m şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Namazı ayakta kıl, buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse uzanarak kıl!”(Buhari,1117; Sahih)
Bu hadisten sâri’ tarafından yasaklık sabit olmadığı sürece bütün eşyada aslı olan mubah olduğu sonucu çıkarılmıştır. Yine meseleleri çoğaltmanın ve bu konuda derinlemesine gitmenin yasaklığı, bu hadise dayandırılmıştır. Beğavî Şerhu’s-Sünne isimli eserinde şöyle der: Meseleler iki yönlüdür: Birincisi dini konulardan ihtiyaç duyulanları öğretme tarzındadır. Bu caizdir hatta “Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorunuz.”Nahl/43 ayet-i kerimesi dolayısıyla bu, emredilmiştir. Sahabilerin enfal, kelâle ve başka konularda sordukları sorular bu tür sorulardır.Nevevi

Allah subhanehu, kullarını takat getiremedikleri amellerle yükümlü tutmaz. Bu yüzden, çoğu zamanlar sırf meşakkat sebebiyle pek çok ameli, kulları için bir ruhsat ve rahmet olarak yükümlülüklerinden dü-şürmüştür. Ancak yasaklar, yani haramlar konusuna gelince; yasaklara iten etkenler veya şehvetler ne kadar güçlü olursa olsun, bunlar, herhangi bir yasağı veya haramı işlemek için mazeret olarak gösterilemez.
Yasaklar ve haramlar kişi için ne kadar cazip olursa olsun, kişi bütün şartlarda onlardan uzak durmakla yükümlü olduğunu bilmelidir. Ayrıca, zorunlu hallerde haram olan yiyeceklerden yenilmesine izin verilmiş olması, bunlardan zevk alınması ve arzusunun tatmin edilmesi için değil, hayatını devam ettirebilmesi için meşru kılınmıştır.Ahmed b. Hanbel rahimullah’in, “Yasaklardan uzak durabilmek, emirleri yerine getirebilmekten daha ağırdır damiştır.İbn Receb
“ O halde gücünüz yettiğince Allah’a tan sakının dinleyin itaat edin.”(Teğabun.16.)
ÇOK SORU SORMAK VE YANILTICI SORU SORMAK
Enes’radiyallahu anh şöyle rivayet eder:”Resulullah’sallallahu aleyhi ve selleme soru sormamız yasaklanmıştı. Badiyeden (köylerden) akıllı bir adamın çıkıp gelerek,Resulullah sallallahu aleyhi veselleme sorular sorması ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın bunlara verdiği cevapları dinlemek bizim pek hoşumuza giderdi.(Muslim.İman.Nesai.sıyam Sahih)

İbn Abbas’radiyallahu anh nakleder:”Bir topluluk istihza (alay etmek) maksadıyla Resulullah’ sallallahu aleyhi ve sellem sorular soruyordu. Adamın biri, ‘Babam kim?’ diye sordu. Biri devesini kaybetmişti: ‘Devem nerede?’ diye sordu. Bunun üzerine Allah,azze ve celle”Ey iman edenler, açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın!Maide.101.Ayetini indirdi.”(Buhari.4622 Sahih)
Sa’d’dan radiyallahu anh rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:Bir müslümanın müslümanlar hakkında işlediği en büyük cürüm, haram kılınmamış bir konuda soru sorması ve onun sorusu sebebiyle o konunun haram kılınmasıdır.”(Buhari,Muslim, 2358.Sahih)
Resûlullah’sallallahu aleyhi ve sellem lian konusu sorulunca, soruyu soran kişinin başına bu olay gelmeden o konuda soru sormasını kerih görmüş ve onu ayıplamıştı.”(Muslim.1493.Tirmizi.1202 Sahih)

Muaviy’radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı israfı etmeyi yasakladı.”Buhari.1477; Müslim, 1341; Sahih)
Adamın biri ibn Ömer’radiyallhu.anh Hacerülesved’i istilâm etmeninin hükmünü sordu. İbn’Ömer radiyallahu’anh ona, “Ben Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem Hacerül esved’i istilâm ettiğini ve onu öptüğünü gördüm” dedi. Adam, “Bunu yapmaya imkânım olmazsa ne dersin? Büyük izdiham olursa ne dersin?…” şeklinde sorular sordu. Bunun üzerine İbn Ömer radiyallahu.anh “Şöyle olursa ne dersin, böyle olursa ne dersin gibi sözleri bırak Yemen’de kalsın! Ben sana, Resûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem onu istilâm ettiğini ve öptüğünü gördüğümü söylüyorum!” dedi.”Buhari.1610 Tirmizi. Sahih)

İbn Ömer’radiyallahu’anh bu sözlerden maksadı şu idi: “Bütün himmet ve gayretini sadece
Resulullah’ınsallallahu aleyhi ve sellem sünnetine uymaya sarfetmelisin. Gerçekleşmeden önce birtakım imkânsızlık veya sıkıntıyla ilgili varsayımları düşünmemelisin! Çünkü bunları düşündüğün takdirde, sünneti samimi olarak yerine getirme konusundaki azminde gevşeme olur. Dinde derin anlayış sahibi olmak ve bilgi edinmek için sorular sormak elbette övülmeye değer şeylerdir. Ancak gösteriş ve münakaşa maksadıyla sorular sormak yerilmiş ve yasaklanmıştır.”
soru sorarak karşı tarafı köşeye sıkıştırma ve yapmacık davranma yollu sorulardır. Bu hadiste kastedilen bu tip sorulardır. Doğruyu en iyi Yüce Allah bilir. Söz konusu yaklaşımı hadiste bunu yasaklama ile ilgili gelen ifadeler ve selefin kınaması teyit etmektedir. Ahmed b. Hanbel’in Muaviye’den nakline göre Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem “İnsanı hataya düşüren zor meseleleri sormayı yasaklamıştır olan meselelerdir. Evzai de şöyle hadiste gecen el-uğlutat zor meselelerdir demiştir: “Allah azze vecelle, kulunu ilmin bereketinden mahrum etmek istediğinde onun diline yanıltıcı sorular sordurur. Ben bu kimseleri insanların arasında ilmi en az olan güruh olarak gördüm.” İbn Vehb’in nakline göre İmam Malik şöyle demiştir: “İlimde riyakârlık, ilmin nurunu insanın kalbinden alıp götürür.” Ibnü’l-Arabî ise şöyle der: Nebi’ sallallâhu aleyhi ve sellem döneminde soru sormanın yasaklığı, onlara ağır gelecek hükümlerin inebileceği korkusuna dayanıyordu. Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem vefat etikten sonra artık bu korkudan emin olunmuştur. Fakat selef bilginlerinden konuşmanın mekruhluğuna dair gelen nakillerin çoğunluğu, henüz vuku bulmamış meselelerle ilgilidir.” İmam Malik şöyle der: “Bu (alimler hariç)haram değilse mekruhtur. Alimler ise meseleleri dallara ayırmışlar, hazır hale getirmişlerdir.Allah’subhanehu onlardan sonra gelenleri bu hükümlerle yararlandırmıştır. Özellikle alimler gittikten ve ilim yeryüzünde yok olduktan sonra.Fethu’l-Bari
Hakem b. Hazn el-Külefî radiyallahu anh şöyle rivayet eder: “Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem Ey insanlar! Sizler, emrettiğim bütün amelleri yerine getirmeye güç yetiremezsiniz veya yapamazsınız! O halde sizler doğruluk üzere olun ve müjdeye erin!.”(Ebu Davut.1096.Hasen)
Sevbân’radiyallahu anh rivayet edilen şu hadis-i şerifte Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:”İstikamet sahibi olun, ama bunların hepsini tek tek sayamazsınız (yerine getiremezsiniz).”(İbn Mace.277.Sahih.)
Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem bu sözleri ile, istikametle ilgili olan bütün emirlerin,tek tek yerine getirilemeyeceğini ifade buyurmuşlardır. Rasulullah’sallalahu aleyhi ve sellem bu saydıklarımı yapamazsanız o zaman istikamet sahibi olunuz demiştir.Yani dürüst olun insanlarla iyi geçinin, güvenilir kişiler olun, adaletli olun, insanları aldatmayın demiştir.
Allah’Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah’sallallahu aleyhi ve sellem’e ashabına ve güzellikle ona tabi olanlara selam olsun.
A.Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!