Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd, yalnızca Allah’adır. Salât ve selâm, Allah’ın Resulu Muhammed’in, âlinin, ashabiinin ve Kıyamet’e kadar O’nun yolunda gidenlerin üzerine olsun.
Nebi sallahu aleyhi ve sellem’den ehli kitap hakkında sahih olarak gelen rivayetlerin,Tevrat ve İncil’de geçmesi bizim bu haberleri inkar etmemizi gerektirmez;bilakis bu rivayetlere iman etmemiz vaciptir.Bazı sapık fırkaların Tevrat ve İncilde bu haberler mevcut diyerek inkar etmeleri;kendi akıllarını ilah edinmekten başka bir şey değildir.Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem ‘’Ehli kitabı ne yalanlayın ,ne de tasdik edin buyurmaktadır’’.
Ebu Hureyre’radiyallahu anh’dan şöyle dediği nakledilmiştir:”Ehl-i Kitab Tevrat’ı Ibranice okuyup, Müslümanlara Arapça olarak açıklıyorlardı. Bu durum karşısında Allah Resulu’sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ehl-i Kitab’ı ne tasdik edin, ne de yalanlayın] Ancak ‘Biz Allah’a ve bize indirilene…”(Bakara/136) iman ettik deyin!”(Buhari. 4485;Nesa.sunen-kubra.11387;Sahih)
“Ehl-i Kitab” Bu hadiste ehl-i kitap ile yahudiler kastedilmiştir.”Ehl-i Kitab’ı ne tasdik edin, ne de yalanlayın!” Çünkü Ehl-i Kitab’ın Müslümanlara bildirdiği konular doğru da olabilir, yalan da. Eğer doğru ise, Müslümanlar yalanladıkları takdirde hakkı yalanlamış olurlar. Eğer yalan ise, tasdik et-tikleri takdirde yalanı doğrulamış olurlar. Her iki durumda da sıkıntıya düşerler.
Ehl-i Kitab’ın bizim dinimiz tarafından tam tersinin kabul edildiği bir takım hususlarını yalanlamak bu yasağın kapsamına girmez. Aynı şekilde bizim dinimiz tarafından onaylanan bir takım meselelerini doğrulamak da bu yasağın kapsamına girmez.” İbn Hacer

“Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle dövüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:) Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.”(Kasas/15)
“Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz? dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşim): Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma! dedi.”(Araf/150)
Musa aleyhisselam kıbtilerden birini öldürmüştür ve Tur-u Sina’dan indiğinde Tevrat levhalarını sinirlenerek yere atmıştır.Bu haberler Kur’an-ı Kerimde sabittir. Bir insanı öldürmek ve Tevrat levhalarını yere atmak göz çıkarmaktan daha büyük bir meseledir. Musa aleyhisselam hiddetli bir insandı.Ölüm meleğide insan suretinde gelmiş ve izinsiz evine girmişti.Musa aleyhisselam da yumruk atıp gözünü çıkarmıştı.Bu gibi meseleleri de ancak cehmiyyeden başkası inkar etmez.
Ebu Hureyre’radıyallâhu anh’dedi ki: “Ölüm meleği aleyhisselâm, Musa aleyhisselam’a gönderildi. Melek ona gelince, gözü üzerine bir tokat indirdi. Melek Rabbi’nin yanına dönerek dedi ki: Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin. Yüce Allah buyurdu ki: Ona dön ve ona de ki: Elini bir öküzün sırtı üzerine koysun. Eli altında kalan her bir kıl için ona bir sene ömür verilecektir. (Musa): Rabbim sonra ne olacak deyince, sonra öleceksin, diye buyurdu. Musa: O halde şimdi (öleyim), dedi. Yüce Allah’tan da kendisini Arz-ı Mukaddese bir taş atımlığı kadar bir mesafeye yaklaştırmasını niyaz etti.
Ebû Hureyre dedi ki: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Eğer orda olsaydım, o kırmızı kum yığınının alt tarafındaki yolun kenarında bulunan kabrini size gösterecektim.”(Buhari. 3407;Muslim sahih)

İlim adamlarından oluşan pek çok muhaddis ve araştırmacı, Musa’aleyhisselam’ın kendisine gelen ölüm meleğini tanıyamadığı, onu kendisine saldıran biri zannederek kendini müdâfaaya kalkışması sonucu meleğin gözünün çıktığı kanaatinde birleşmektedirler. Herhangi bir saldırı karşısında nefsi müdâfaanın meşrûiyyetine ayrıca temas etmenin bir anlamı olmadığı gibi, Musa’aleyhissem gibi bir vuruşta bir Kıptî’yi öldüren, kavminin şirke sapması karşısında elindeki Tevrat levhalarını atarak kardeşi Harun’un başını tutup kendine doğru çeken öfkeli ve hiddetli bir tabiata sahip olduğu rahatlıkla söylenebilecek bir Rasulun, kendi nefsini müdâfaa için muhatabına vurarak gözünün çıkmasına sebep olması, anlaşılması zor bir husus olmamalıdır. Hatta İbn Hacer bu noktada “Mûsâ, ölüm meleğinin (gözüne) vurdu. Zira onun evine izinsiz giren bir insan şeklinde görmüştü; ölüm meleği olduğunu bilmiyordu.Meleklerin insan suretine girmesi, ibn Hacer şöyle demektedir: “Bu hadiste, meleğin insan suretine girdiği belirtilmektedir. Meleğin insan suretine girdiği, birçok hadiste ve ayette geçmektedir.“Elçiler Lut âilesine gelince, Lut onlara: Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz dedi.”(Hicr/61.62.)
“İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?.” (Hicr/25/) “ “ Onlar İbrahim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, Bunlar, yabancılar demişti.”(Hicr/25)“Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana getirmiş,”Hicr/26)“Onların önüne koyup Yemez misiniz? demişti.”(Hicr/27)“Derken onlardan korkmaya başladı. Korkma dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.”(Hicr/28)

“Ölüm meleği Musa’aleyhissselam’a gönderildi. Yanına gelince gözü üzerine bir tokat attı” Hemmâm’ın, Ebû Hureyre’den diye rivayet ettiği Ahmed ve Müslim’de yer alan rivayette şöyle denilmektedir: “Ölüm meleği Musa’ya geldi ve ona: Rabbine icabet et, dedi. Mûsâ ölüm meleğinin yüzüne bir tokat attı ve gözünü çıkardı.”
“Ölmek istemeyen” ifadesine Hemmâm şu fazlalığı da eklemektedir: “İşte gözümü çıkardı. Bunun üzerine Allah gözünü eski haline getirdi.” Ammâr yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: “Rabbim, Mûsâ kulun gözümü çıkardı. Senin nezdindeki değeri olmasaydı ben de ona karşı gelecek ve onu zor bir duruma sokacaktım.”
” bu hadisi reddederek şöyle demişlerdir: Şayet Mûsâ ölüm meleğini tanımış ise o, onu hafife almış demektir. Eğer onu tanımamış idiyse neden gözünü çıkardığından ötürü Musa’ya kısas uygulanmadı?
Buna cevap şudur: Allah Musa’ya ölüm meleğini gönderdiğinde tam o sırada ruhunu kabzetmeyi murat etmemişti. Ölüm meleğini ona denemek üzere göndermişti. Musa’nın ölüm meleğinin gözüne tokat indirmesi ise, ona iznini almadan evine girmiş bir insan olarak gördüğünden dolayıdır. Onun ölüm meleği olduğunu bilmiyordu. Şeriat koyucu da müslümanın evine izinsiz bakan kimsenin gözünü çıkarmayı mubah kılmıştır.
Melekler İbrahim’e ve Lût’a da insan suretinde gelmişler ve ilk anda onları tanımamışlardı. Eğer İbrahim aieyhisseiâm melekleri tanımış olsaydı onlara yiyecek ikram etmezdi. Şayet Lût aleyhisseiâm onları tanımış olsaydı, kavminin onlara zarar vereceğinden korkmazdı.
Musa’nın ölüm meleğini tanıdığını varsayacak olursak bu bid’atçi şahıs, melekler ile insanlar arasında kısasın meşru’ olduğunu nerden biliyor? Diğer taraftan ölüm meleğinin Musa’dan kısas isteyip de ona kısas uygulanmadığını nereden çıkartıyor?
Hattabî, İbn Huzeyme’nin açıklamalarını özetledikten sonra şunları da eklemektedir: Musa’nın onu kendisinden bu şekilde uzaklaştırmak istemesi, tabiatı itibariyle hiddetli birisi oluşundandır. Diğer taraftan Allah ölüm meleğine gözünü tekrar iade etti ki Mûsâ da o meleğin Allah tarafından geldiğini bu yolla bilsin. Bundan dolayı o vakit Musa’nın teslimiyet gösterdiğini anlıyoruz.
İlim ehli derki insanın,Nebi’ sallallâhu aleyhi ve sellem’in tafsilatlı sözleri sayesinde geçmiş ümmetlerle bağını kurmak. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına; onları geçmiş ümmetlere bağlamak ve onlara islam ümmetinin tek bir ümmet olduğunu açıklamak için geçmiş ümmetlerin kıssalarından çokça bahsederdi.
Hadis inkarcıları kitabın yarısına iman ediyor yarısını inkar ediyor bu şahıslar rububiyet tevhidinde ibadet tevhidinde ve isim ve sıfat tevhidinde küfürdedir küfrü açıktır kürfünde şübhe yoktur bu şahısların tek bir sapık görüşü yoktur dinin bütün asli meselelerinde sapıktır bu şahıslar İmam Buhariyi’rahimullah’ı sevmez çünkü kendisi cehmiyenin görüşündedir ondan hiçbir farkı yokdur yahudi ve hrisdiyanların kesdiği yenir bunların kesdiği yenmez
Ebû Abdillah el-Buhârî’rahimullah dedi ki: Yâhûdî, hristiyân ve mecûsîlerin sözlerine baktım. Onların küfürlerinde bile (Cehmiyye’den) daha sapığını görmedim. Ve küfürlerinden haberdâr olmayanlar dışında onları tekfir etmeyenin cehaletine hükmederim.” Ebû Abdillah el-Buhâri’rahimullah dedi ki: Benim için, ha Cehmı ve Rafizi’nin arkasında, ha yahudi ve hıristiyanın arkasında namaz kılmanın bir farkı yoktur. Bunlara [Cehmiye’ye ve Rafiziler] selam verilmez, hastalandıkları zaman ziyaret edilmez, onlarla evlenilmez, şehâdetleri kabul edilmez, kestikleri de yenilmez.”(Buhari Halku ef’ali’l-ibad 35 53)
Ve Abdurrahmanb. Affân dedi ki: Süfyân b. Uyeyne’yi, el-Merîsî’nin öldürüldüğü [sene] içinde işittim. İbn Uyeyne’rahimullah oturduğu yerden öfkelenerek kalktı ve şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Kur’ân Allah kelâmıdır. (Bu hususta) insanlarla sohbet ettim ve onları idrâk ettim. İşte Amr b. Dînâr, işte İbnü’l-Münkedir” …böylece Mansûr, el-A’meş ve Mis’ar b. Kidâm’a kadar zikretti. İbn Uyeyne (sonra) dedi ki: “İ’tizâl, râfizîlik, kader konusunda konuştular ve ictinâb-i kavimle emrettiler. Biz Kur’ân’m ancak Allah kelâmı olduğunu bildik. Allah’ın laneti bundan gayrisini söyleyenin üzerine olsun. Bu söz hristiyanlann sözüne bile benzemez. Onlarla oturmayınız, sözlerini de dinlemeyiz.”Allah Azze ve Celle’ye hamd,Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e ,O’nun ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.” A.Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!