Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


الحمدالله رب العالمين و الصلاةو السلام على اشرف الانبياء والمرسلين اما بعد
Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra:
Bidat ehlinin delil olarak kullandığı tevessül ilgili ayet ve ilim sahiplerinin bu ayet hakkında tefsiri.
“Ey iman edenler!Allah’tan sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.”(Maide/35)
Allah Teala mümin kullarına kendinden sakınmalarını ve takvalı olmayı emrediyor. Takva it ile birlikte kullanıldığında haramlardan sakınmak uzak durmak ve yasakları terk manasına gelir.
وَٱبۡتَغُوۤا۟ إِلَیۡهِ ٱلۡوَسِیلَةَ قال سفيان الثور حدثنا ابي عن طلحة عن عطاء عن ابن عباس اي القربة
Allah Teala’nın şöyle buyurmuştur:
Ona yaklaşmaya vesile arayın
Sufyan Sevri rahimehullah’ın senediyle İbn Abbas radiyallahu anh dan naklettiğine göre o “vesile”yi” Allâh’a yaklaşmak ile tefsir etmiştir.” Mücahid Ebu Vail Hasan Basri Katade, Abdullah b. Kesir, İbn Zeyd. Ve daha başkarı böyle demişlerdir.” ( Taberi İbn kesir)
وقال قتادة اي تقربوا إتقربووااليه بطاعته والعمل بما يرضيه
Katade rahimehullah der ki: “Yani Allah’a itaat ederek Onu razı edecek ameller işleyerek Allah’a yaklaşmaya çalışın.” Demektir.” ( Taberi İbn Kesir)
İbn Zeyd şu ayeti okudu: ’Onların yalvardıkları bu varlıklar da Rablerine vesile ararlar’’ Bu alimlerin söyledikleri budur ve müfessirler arasında bu konuda ihtilaf yoktur.’’(Tefsiru İbn Kesir)
Vesile Feile kalıbında bir kelimedir. İtaatlerde bulunmak ve masiyetleri terk etmekle kendisiyle Allah’a tevessül edilen ve yaklaşılan şeyler manasına gelir. Mahmud el-Alusi şöyle dedi:
Bazı insanlar bu ayeti kerimeyle Salihlerle yardım istemenin , onları Allah’la kul arasında vesile kılmanın ve ‘’Allah’ım bize şınu şunu vermen için sana filan kişi ile yemin demenin muşruluğuna delil getirdiler.Onlardan bazıları da Allah’ın kullarından ölü veya orada hazır bulunmayanlar için ‘’Ey filan zat , bana şöyle şöyle rızık vermesi için Allah’a dua et’’ diyorlar.Bunun vesile aramak cinsinden bir şey olduğunu iddia ediyorlar ve Rasullullah sallallahu aleyhi ve ssellem‘in şöyle dediğini rivayet ediyorlar:
Çaresiz kaldığınız zaman kabirdekilere müracaat edin veya onlardan yardım isteyin’’ Bütün bunların gerçkle hiçbir alakası yoktur. Bu makamda söylenecek doğru söz şudur : Yaratılanından yardım istemek , ondan dua talebi anlamında onu vesile kılmak-şayet istenilen kişi hayatta ise bunun caizliğinde şüphe yoktur. Bunun caiz oluşu ,onun isteyen kişiden daha faziletli oluşuna bağlı değildir. Hatta faziletli olan bir kimse faziletçe daha alt seviyede bulunan birisinden de dua talebinde bulunabilir.
Sahih olarak rivayet edilmiştir ki Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisinden umre yapmak için izin istediği zaman Ömer radıyallâhu anh şöyle demiştir:
Kardeşim, duandan bizi de unutma’’ Ayrıca Ömer’e Uveyse’l-Karani ‘den kendisi için istiğfar etemesini istemesini emretmiştir. Ümmetine yukarıda geçtiği gibi kendisi için vesileyi istemelerini ve kendisine salat getirmlerini emretmiştir.
Kendisinden talepte bulunulan kişi ölmüş ise veya orada hazır değilse bunun caiz olmadığında ve seleften hiç kimsenin işlemediği bir bid’at olduğunda hiçbir hiçbir alimin şüphesi yoktur…’’(el-Alusi Ruhu’l-Meani Tefsiri)
Allah rahmet eylesin- Alusi daha sonra ilim adamlarından ve müctehit imamlardan bid’at tevessülün menedilmesi konusunda nakiller yaptı, tevessül meselesini etraflıca açıklamak için uzun uzun nefes tüketti, meşru ve gayri meşru tevessülleri beyan etti , muhalifere cevaplar verdi, onların kusurlarını/yanlışlarını ortaya koydu; Kitap , Sünnet ve Selefi Salihin uygulamasından delil ve burhanlarla onların şüphelerini çürüttü. Daha fazla bilgi almak isteyen onun tefsirine müracaat etsin.”
İstiane, istiaze ve İstiğase ise tevessül ile bir alakası yoktur ve büyük şirktir; Allah Teala şöyle buyurmuştur; “Denizde size bir sıkıntı dokunduğu zaman Ondan başka yalvardığınız her şey kaybolur.Fakat O sizi kurtarıp , karaya çıkarınca (yine) yüz çevirirsiniz.Zaten insan çok nankördür.’’(İsra 67)
Allah Teala bize şunu bildiriyor:’’ İnsanlara bir sıkıntı gelip çattığı zaman dinlerini Allah’a halis kılarak ve Ona yönelerek Allah’a dua ederler. Bu sebeple Allah Teala:’’Denizde size bir sıkıntı dokunduğu zaman Ondan başka dua edşp taptığınız her şey kaybolur’’ buyurmaktadır . Yani Allah‘tan başka kendilerine dua edip ibadet ettiğiniz varlıkların tümü kalplerinizden kaçıp gider.’’(İbn Kesir)
İbn Mes’ud radiyallahuanh Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın şöyle dediğini nakletmiştir:’’Kim ibadette Allah’tan başka Ona denk yaptığı bir başkasını dua il çağırıp durduğu halde ölürse cehenneme girer.” (Buhari 4497; Muslim. İman sahih)
Caiz olmayan tevessül hakkında Ebû Hanîfe rahimehullah dedi ki: “Bir kimsenin Allah Teala’ ya ancak onu; vesile kılarak ve ancak Allah Teala’ın şu buyruğundan anlaşıldığı üzere emrolunmuş ve izin verilmiş surette dua etmesi gerekir:
“En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na bunlarla dua edin. Onun isimlerinde eğriliğe sapanları terk edin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını çekecektir.”(A’raf/180)
Ebû Hanîfe dedi ki: “Dua eden kimsenin filânın hakkı için yahut Nebilerin ve Rasûllerinin hakkı için Beyt-i Haram’ın Meş’ar-i Haram’ın hakkı için senden dilekte bulunuyorum demesi mekruhtur.”
Ebû Hanîfe rahimehullah dedi ki: “Herhangi bir kimsenin Allah’a ancak onu vesile ederek dua etmesi gerekir. Bir kimsenin senin Arşının yarattıklarının izzet noktaları hakkı için yahutta mahlukatının hakkı için demesini Ebû mekruh görüyorum.” (Fikih ekber)
Ehli sünnettin âlimlerinin hiç bir kimse Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in zatıyla tevessül etmeye kimse büyük şirk dememiştir. Sofiler kelimeleri yerinden oynatıp tevessülü gösterip tevessülde ne var ki buna şirk diyolar. Halbuki dedikleri şey yardım dileme istiane manevi yardım dileme dir. Halbuki yardım dileme isterse Mukarreb bir melek isterse Mursel bir Nebi olsun veyahut veli veya veli sanınanlar olsun kendilerinden yardım dilenmez, dara düştüğünde kendisinden dua edip yardım dilenmez. Bu yapılan büyük şirktir. Yoksa ehli sünnetten kimse Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellim’in zatıyla yapılan tevessüle kimse büyük şirk dememiştir İtilaflı bir meseledir. Tercih edilen görüş de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ‘in zatıyla tevessül edilmesi câiz değildir.
insanlar şu anda tevessülü teberrüğü istiane yi istiazeyi istiğazeyi birbirine karıştırıyorlar. Salih bir kişinin kabrinin başına gidip tevessül etmek onun hürmetine Allah teala dan bir şey istemek bu bidattir şirk değildir ama Salih kişinin bizzat kendisinden istemek şirktir bu fiilleri işleyen müşriktir çünkü kabirdekiler ölüdür ölülere duâ edip yalvarmak medet ummak büyük şirktir. Ölmüş kemikleri çörümüşlere duâ edip yalvarmak yani İstiane istiğase istiaze şirktir meselede ümmetin icması vardır ölmüş kemikleri çörümüşlere duâ edip tapanlar ve ibadet edenler içma ile şirk ehlidir Allah Teâlâ bizi şirk olan bu fiillerden muhafaza etsin.”
RABITA ŞİRKTİR
Şeyhine rabıta etmekle beraber silsilede bulunan meşayıhin hepsinden yardım istemek caizdir, pirlerin hepsinden feyz ve nurlar iste, özellikle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e yalvar ki ey dost sana feyz aksın. Meşayıhın ruhaniyeti hemen imdat (yardım) ederler.”(Ruhul Furkan tefsiri)
Ruhul Furkan 2.cilt sayfa 64’te Mahmut Ustaosmanoğlu Rabıta’yı şöyle tarif etmektedir; “Rabıta, bir müridin, mürşid-i kamilin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir.” Bu fiillerin de müritler şeyhden istiane yanı medet umuyor işte bu şirkin en büyüğüdür. Şu anda kendisi hasta, yanına gelini tanımıyor, ihtiyaçlarını gideremiyor. Kaldıki müridleri bundan yardım istiyor. Bu kişi insanları buna davet ettiği için tağuttur. Müridleride bundan yardım istediği için müşriktir. Zaten sırf bunlar değil bunun haricinde istiane, istiaze, istiğase yapıyorlar. Yardım diliyorlar, sığınıyorlar ve dara düştüklerinde de yalvarıyorlar bu fiilleri yapanlar Tağuttur ve şirk ehlidir. Rabıtanın tanımı zaten Büyük Şirktir. Kim yaparsa sahibini şirke sokar.
Rabıta bazı sofilerin idaa ettikleri gibi şeyhi düşünmekten ibret değildir rabıta da istiane yardım dilemek vardır buda büyük şirktir. Ruhu’l Furkan 2.cilt sayfa 64’te Rabıta’yı şöyle tarif etmektedir; “Rabıta, bir müridin, mürşid-i kamilin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir.” Bu yaptıkları şirkin en büyüğüdür.
Rabıtanın islamda yeri nedir? Hangi alim bunu ihtilaflı olarak beyan etmiş. Sofi Ramazan el-Buti dahi islamda rabıta yoktur diyor. Hatta o bile bunun olmadığını, dinden olmadığını, uydurma olduğunu bildiriyor. Halid-i Bağdadi’nin hindistanan gidip orada çıkardığı sapık bir inançtır. İbni Teymiyye, ibni Kayyum bile Rabıta’nın ne olduğunu bilmiyorlardı. Çünkü o zaman da olsaydı reddiye verirlerdi. İbni Kayyum rahimehullah medaricus salikin de eski tarikat şeyhine cevap reddiye verirken hazırladığı bu kitapta Rabıta diye bir şey zikretmiyor. Gazali de bile rabıta yoktur. rabıta sonradan çıkarılmış uydurulmuş bir şeydir. sizi o kadar ilimsiz bırakmışlar. Rabbim öğrenmeyi nasip etsin.Usulde kaidelerden biri delil ortaya konur öyle inanılır,ama malesef sofiler, Rafiziler, cehmiyye, Mutezzile, haricile, ve hadis inkarcıları önce iman ederler sonra delil getirirler.

1-Meşrû tevessül Allah Teala’nın ayette şöyle buyurmuştur: “En güzel isimler Allah’ındır, o halde O’na bu isimlerle duâ edin.Onun isimlerinde eğriliğe sapanları terk edin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.”(Araf180)
Allah Teala’nın zati, isimleri, sıfatları, ve fiili sıfatları ile tevessül etmesi ve dua eden kimsenin Allah’ım bana mağfiret et, bana merhamet et, Sen Ğafursun Rahimsin. Ey tevbeleri kabul eden tevbemi kabul et, ey Razzak olan bana rızık ver, ey Latif olan bana lütfet Allah teala yalvarmak ve zilletini ihtiyaçını istemektir.
2-Salih amel ile tevessül, kişinin salih amelerini zikretmek süreti ile Allah’ım bu amelimi senin rızan için yaptım için gibi sözler zikretmekle tevessül bulunması da meşru bir tevessüldür. “Ebu Abdurrahman, Abdullah b. Ömer b. Hattab radıyallahu anhuma dan dan rivayete göre; o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle derken işittiğini söylemiştir:’Sizden evvelki ümmetlerden birinde üç kişi yola çıktılar, geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir kaya yuvarlandı ve mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine şöyle dediler: ‘İyi amellerinizi (vesile kılarak) dua etmekten başka bizi buradan hiçbir şey kurtaramaz.İçlerinden birisi şöyle dedi: Allah’ım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de köle ve hizmetçilerime bir şey içirirdim. Günün birinde hayvanları otlatmak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar da dönemedim. Akşam sütlerini hazırladım, fakat onları uyumuş halde buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel ailece akşam sütü içmeyi hoş görmedim. Çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarını bekledim. Nihayet tanyeri ağardı. Çocuklar ayaklarımın dibinde açlıktan ağlıyorlardı. Derken anam-babam uyandılar ve sütlerini içtiler( اللهم ان كنت فعلت ذك ابتغاء وجهك)Allah’ım! Eğer bu işi Senin yüzünü arzuladığım (ve senin rızanı kazanmak)için yapmışsam bu kayadan çektiğimiz sıkıntıyı bizden uzaklaştır.’ Kaya bir miktar açıldı; ancak çıkılacak gibi değildi. İkincisi şöyle dedi: Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı ki onu herkesten çok seviyordum. (Bir rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar çok sevebilirse, ben de o kadar çok seviyordum) Ona yaklaşmak istedim, ama yanaşmadı. Derken bir yıl kıtlık olmuştu ve o da dara düşünce bana geldi. Kendisini bana teslim etmesi şartıyla ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti. Ona yaklaşmaya muktedir olunca (Bir rivayete göre: cinsi münasebete başlayacağım zaman) Allah’tan kork, haksız yere mührümü bozma. dedi. Ben de derhal bu çok sevdiğim kızdan uzaklaştım. Allah’ım! Eğer bu işi sırf Senin yüzünü arzuladığım (ve senin rızanı kazanmak) için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıyı bizden def et.’ Kaya biraz daha açıldı, ama yine de çıkamıyorlardı.Üçüncüsü şöyle dedi: Allah’ım! Ben işçiler tutmuş, ücretlerini vermiştim. Fakat biri, ücretini almadan çekip gitmişti. Onun ücretini işlettim. Öyle ki onun bu ücretinden bir hayli mal birikti. Bir zaman sonra bu işçi bana geldi ve Ey Allah’ın kulu ücretimi ver, dedi. Ben de: Şu gördüğün deve, sığır, koyun ve köle, onların hepsi senin ücretinden çoğalmıştır. dedim. Ey Allah’ın kulu, benimle alay etme! dedi. Seninle alay etmiyorum. dedim. Bunun üzerine adam, hepsini aldı ve önüne katıp götürdü. Geride hiçbir şey bırakmadı. Allah’ım! Eğer bunu senin yüzünü arzuladığım (rızanı kazanmak)için yaptı isem bizi olduğumuz şu sıkıntıdan kurtar.’ Kaya tamamen açıldı ve onlar da yürüyerek çıktılar.”(Buhari.3465;Muslim.2743; Sahih )
3-Hayatta ve yanımızda olan salih insanların duasıyla Allah’a tevessülde bulunmak: “Müslim’in Üseyr b. Câbir’den naklen yaptığı rivayette şöyle denilmiştir: “Kûfeliler Ömer radiyallahu anh gelmişler. İçlerinde Üveys’le alay eden bir adam varmış, Ömer: Burada Karnilerden kimse var mı? diye sormuş, hemen bu şahıs gelmiş, Ömer: Şüphesiz ki, Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Size Yemen’den Üveys denilen bir adam gelecek. Yemen’de bir annesinden başka kimse bırakmıyor. Kendisinde beyazlık vardı. Allah Teala dua etti de onu kendisinden giderdi. Yalnız bir dinar veya dirhem yeri kadar kaldı. Ona sizden kim rastlarsa sizin için istiğfar
ediversin.” (Müslim, Fadailu’s-sahabe, 223-224: Sahih )
Üseyr b. Câbir’in Ömer’ radiyallahu anh dan yaptığ rivayette, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem , Uveys için “Eğer Uveys Allah adına yemin etse Allahu Teala elbette O’nu yemininde doğru çıkarır. Senin için dua etmesine imkan bulursan ondan dua iste.” demiştir. Ömer raduyallahu anh Uveyse rahimehullah dan “Benim için istiğfar ediver!” demiş, O da “Ömer için İstiğfarda bulunmuştur. (Müslim, Fadailu’s-sahabe, 225: Sahih)
Ömer b. Hattâb radiyallahu anh şöyle demiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem den, umre yapmak için izin istedim. Bana izin verdi ve “Kardeşim, duanda bizi de unutma.” dedi. Öyle bir söz söyledi ki, karşılığında bana dünyayı verseler bu kadar sevinmezdim. Diğer bir rivayete göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Kardeşim, dua ederken bizi deduana ortak et kat.” demiştir.”(Ebû Dâvûd, 3562 Tirmizi, 3562 sahih)
Tarikat şeylerin hepsi insanları kendilerine dua edip ibadet etmeye çağırıyorlar insanları Tevhid ten ve Tevhid ehlineden uzaklaştırmak için her türlü iftirayı atabiliyorlar. Her tarıkat rabita yapıp ölmüş kemikleri çürümüşlerden istiane istiaze istiğese yanı dua edip şeyhe tapmaya davet ediyorlar bunu inkar edenleride Tevhid ehli müslümanlara şirklerini örtmek için vahhabi diyorlar.
Biri Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’a geldi ve Ebu Abdirrahman! Bana faydalı söz öğret.” dedi. Oda ona şunları söyledi;
“Allah’a ibadet et ve ona hiç bir şeyi ortak koşma. Nereye gidersen git Kur’an’la birlikte git.
Hakkı, senden uzak ve sevmediğin birisi getirirse bile kabul et.
Batılı sevdğin ve yakının olan birisi getirise bile kabul etme.!
Bu şahıslar Allahu Teâla’yı Tevhid etmezler ve Tevhid pek önemsemezler ve Tevhid ayetleri onlar için pek bir şey ilim ifade etmez onlar ancak tevessül ile ilgili bir kaç rivayeti delil alır bu kapıyı açarak kabirlerden yatan kemikleri çürümüş hic birseye gücü yetmeyen ölülere ibadete davet ederler. Bu şahıslar hadis ehline düşmanlık ederler başta İmam Buhari rahimehullah olmak üzere bek omursamazlar. Bu bidat ehli hadis ehlinin Kitabu’l Tevhidini veya Kitabu’l-İman bölümlerini okumaz ve ders yapmaz ve öğrencilere tavsiye etmezler tek sermayeleri kendi elleriyle yazdıkları ayetleri de tahrif ettikleri kitaplarıdır. Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, O’nun ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.
A Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!