Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

İmanda İstisnâ; “İnşaallah ben mü’minim” demektir. İnsanlar bu konuda üç görüşe ayrılmışlardır. İstisnanın haram olduğu görüşü: Bu, Mürcie, Cehmiyye ve benzerlerinin görüşüdür. Bunlar şuna dayanırlar: iman, tek bir şey olup insan bunun olup olmadığını kendi başına bilir. İman kalpteki tasdiktir (doğrulamadır), imanda istisnâ kabulü imanın kuşkulu olduğunu gösterir, işte bundan dolayı bu görüşün sahipleri, imanda istisnâ edene “şekkâk= şüpheci” adını verirlerdi.
istisnanın gerekli (vâcib) olduğu görüşü: Bunun da iki dayanağı vardır: iman, insanın onunla öldüğü, ölürken taşıdığı imandır. Ölüm anındaki durumuna göre insan ya mü’min olur, ya da kâfir. Bu ise gelecekte olan, şimdiden bilinmeyen bir durumdur. İnsanın şimdiden mü’min veya kâfir olduğunu söylemek câiz değildir.
Küllâbiyye ve başkaları gibi sonra gelenlerden birçoğu bu gerekçeye dayanmışlardır. Fakat selef içinde bu gerekçeye dayanarak imanın istisnâ edileceğini söyleyen hiç kimse bilinmemektedir. Ancak onlar şu gerekçeye dayanarak imanın istisnâ edileceğini söylemişlerdir:
Mutlak iman, emredilen her şeyi yapmayı, yasaklanan herşeyi de bırakmayı içerir. İnsan kendisinin mutlaka böyle yaptığını kesin olarak söyleyemez. Şayet söylerse kendini övmüş yâni kendini temize çıkarmış ve kendisinin Allah’tan hakkıyla korkan iyi kimselerden olduğuna tanıklık etmiş olur. Böylece kendisinin cennet ehlinden olduğuna tanıklık etmesi gerekir. Bu ise mümkün değildir.
Eğer istisna, imanın aslının varlığıyla ilgili bir şüpheden dolayı kaynaklanmışsa, bu söylenmesi haram olan bir görüştür, hatta bunun da ötesinde küfrün kendisidir. Çünkü iman kesindir ve şüphe ona aykırıdır.
Yok eğer istisna, kendini övmek yâni kendini temize çıkarmak ve kendisinin söz, eylem ve inanç bakımından gerçek imana erdiği hakkında nefsi lehine tanıklık etme korkusundan kaynaklanmışsa, bu böyle bir sakıncalı duruma düşmekten korkulduğu için söylenmesi gereken bir istisnâ olur.
Eğer istisnadan kastedilen, Allah’ın dilemesini belirtmenin veya kalbinde oluşan imanın Allah’ın dilemesiyle oluştuğunu anlatmanın kutsallığını göstermekse, bu caizdir.
İmanı bu şekilde Allah’ın dilemesine bağlamak -yâni kalpte oluşan imanın Allah’ın dilemesiyle oluştuğunu belirtmek- bağlanan şeyin yâni insanın gerçek imana ermesinin gerçekleşmesine aykırı değildir. Çünkü Kur’ân’da, kesin olarak gerçekleşmiş bazı işlerin, bu amaçla Allah’ın dilemesine bağlanarak ifade edildiği olmuştur. Nitekim Allah-u Teâlâ’nın şu buyruğunda, bu açıkça görülmektedir:
“Allah dilerse siz güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş etmiş ve (kiminiz kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a muhakkak gireceksiniz.” (Fetih 27)
Böylece istisna hakkında mutlak hüküm vermenin doğru olmadığı, aksine yukarıda geçtiği gibi istisnanın nedenlerini açıklamak ve ona göre istisnâyı değerlendirmek gerektiği anlaşılmış oldu. Allah en doğrusunu bilir.
İmanda istisna ile ilgili gelen görüşler?
Buhari ve Müslim’den gelen rivayete göre; Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas babasından Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’dan şöyle dediğini nakletti: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı adamlara maldan bir şeyler verdi, onlardan bazılarına da hiçbir şey vermedi. Sa’d: “Ey Allah’ın Rasulu sen filana ve filana verdin ama, filana o mümin olduğu halde hiçbir şey vermedin, dedi. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Yahut Müslüman olduğu halde” buyurdu. Sa’d sözünü üç defa tekrar etti. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’de: “Yahut Müslüman olduğu halde” buyuruyordu. Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ben birtakım kimselere bir şeyler vermekle birlikte onlardan daha çok sevdiğim bir kimseye hiçbir şey vermiyorum, çünkü yüzleri üzere ateşe dökülmelerinden korkuyorum.” (Buhari, 27; 1478; Müslim, 150; Ebu Davud, 4683; Sahih)
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh der ki; “Her kim kendisinin mümin olduğuna dair şahitlik ederse, kendisinin cennette olduğunada şahitlik etsin.” (Lelakai, 1779; Sahih eser)
Bir adam Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın yanında ‘muhakkak ben müminim’ deyince İbn Mes’ud radıyallahu anh da ona; ‘Muhakkak ben cennetteyim (cennetliğim) de.” dedi. Daha sonra İbn Mes’ud radıyallahu anh adama şöyle dedi; “Fakat biz Allah’a, meleklerine, kitaplarına, ve Rasullerine iman ediyoruz de.” (Ebu Ubeyd İman, 11; İbn Ebi Şeybe İman, 22; Sahih Eser)
Bir adam Abdullah Mes’ud radıyallahu anh’a gelir ve şöyle der; Ey Ebu Abdurrahman ben binekli yolcularla karşılaştım ve onlara; Siz kimsiniz? dedim; Onlar da bana bizler mü’minleriz dediler. Adamın bu sözü üzerine İbn Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi; “onlar biz cennet ehliyiz de demedilermi?” Eserin bazı rivayetlerinde biz İbni Mes’ud radıyallahu anh’la yolculuktayken bir kafileyle karşılaştık ve onlara bu topluluk kimdir diye sorduk. Onlarda bize mü’minleriz dediler diye cevap verdiler. Bunun üzerine İbn Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi; “biz cennet ehliyiz deselerdi ya!” lafzıyla rivayet edilmiştir. (Abdurrezzak Musannef, 20106; Sahih Eser)
“Bir adam Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh’a: ‘Ben mü’minim’ der. İbn Mes’ûd radıyallahu anh’da ona: ‘Sen cennet ehlinden misin?’ diye soru sorar. Adam: ‘Dilerim’ der. Bunun üzerine ibn Mes’ûd radıyallahu anh şöyle der: ‘İkincisini (cenneti) (Allah’a) havale ettiğin gibi ilkini de (imanı da) (O’na) havale etseydin ya!” Ebû ‘Ubeyd “el-îmân” (sh: 67) ve currî “eş-Şerîa” (sh: 137). Ayrıca eseri currî “eş-Şerîa” (sh: 139) ve ibn Teymiyye “Mecmûu’l- Fetâvâ” (7/667, senedsiz): “Bir adam ibn Mes’ûd radıyallahu anh’ın yanında: ‘Muhakkak ben Mü’minim’ der. Bunun üzerine İbn Mes’ûd radıyallahu anh’a: “Ey Ebâ Abdirrahman! Bu adam mü’min olduğunu idda ediyor’ denilir, ibn Mes’ûd radıyallahu anh’da onların bu sözü üzerine: ‘Ona bir sorun bakalım, o cennette midir yoksa cehennemde mi?’ der. Onlar hemen adama bunu sorarlar. Adam da onlara: ‘Allah en doğrusunu bilir’ diye karşılık verir. Adamın bu cevabı üzerine ibn Mes’ûd ona: ‘İkincisini (cennet ya da cehennemde olduğunu) (Allah’a) havale ettiğin gibi ilkini de (imanını da) (O’na) havale etseydin ya!” lafzıyla ibn Mes’ûd’dan rivâyet etmişlerdir. el-Elbânî, Ebû ‘Ubeyd’in “el-îmân” kitabına (sh: 67) yaptığı tahkikte eserin isnâdının sahih olduğunu söyler.
Selefin Sözleri:
Ali b. Bahr dedi ki: “Cerîr b. Abdülhamid’i, iman söz ve ameldir derken duydum. Yine O şöyle derdi: A’meş, Mansûr, Muğîre, Leys, Atâ’ b. es-Sâib, İsmail b. Ebî Hâlid, ‘Umâre b. el-Ka’kâ’, el-Alâ b. el-Müseyyib, ibn Şubrume, Süfyân es-Sevrî, Hasen’in arkadaşı Ebû Yahyâ ve Hamza ez-Zeyyât: “Biz inşaallah mü’miniz’ derler, istisnâ yapmayanları ise ayıplarlardı.” Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (No: 697); curri “eş-Şeria” (sh: 139) ve el-Lâlekâî (No: 1785, bazı isimler zikredilmeden). Ayrıca eseri el-Lâlekâî (No: 1785): “Cerîr b. Abdullah dedi ki: Ben, Mansûr b. el-Mu’temir, el-Muğîre b. Mıksem, A’meş, Leys b. Ebî Süleym, ‘Umare b. el-Ka’kâ’, ibn Şubrume, el-Alâ b. el-Müseyyib, İsmail b. Ebî Hâlid, Atâ’ b. es-Sâib, Hamza b. Habîb ez-Zeyyât, Yezîd b. Ebî Ziyâd, Süfyân es-Sevrî, İbnu’l-Mübârek ve kendilerine yetiştiğim diğer imamların, ‘imanda istisnâ yaptıklarını ve istisnâ yapmayanları da bizzat ayıpladıklarını’ duydum” lafzıyla rivâyet etmiştir. Eserin isnadı sahihtir.
Velîd b. Müslim: “Evzâ’î, Malik b. Enes ve Saîd b. Abdülazîz’in, kişinin ‘ben mü’minim’ demesini inkar ettiklerini, istisnayla ilgili olarak ‘ben inşaallah mü’minim’ demesine ise izin verdiklerini duyduğunu söyler.” Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (No: 744, Ayrıca bk. No: 687)
İsmâil b. Ebî Üveys şöyle der: “Mâlik b. Enes ‘mâşaallah’ sözünü çokça söylerdi”. Daha sonra ismâil b. Ebî Üveys şöyle der: ‘(Bir gün) bir adam imam Mâlik’i, mâşaallah sözünü çokça kullanmasından ötürü kınadı. Bunun üzerine adama geceleyin rüyasında şöyle bir olay gösterildi: Mâlik b. Enes’i mâşaallah sözünü çokça kullanmasından ötürü kınayan kişi sen misin!? Eğer Mâlik b. Enes mâşaallah sözüyle bir hardal tanesini delmek isteseydi, muhakkak onu delerdi.” el-Lâlekâî (No: 1795)
İbrâhim en-Neha’i’nin rivâyetine göre bir adam Alkame b. Kays en-Nehai’ye: “Sen mü’min misin?“ diye sormuş, O da: “Diliyorum. (Bazı rivâyetlerde: diliyorum, inşaallah)” diye cevap vermiştir.” ibn Ebî Şeybe “el-îmân” (No: 24); Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (No: 719, 720, Ayrıca bk. 652); currî “eş-Şerîa” (sh: 139, 140). Eserin râvileri güvenilirdir.
İmam Ahmed b. Hanbel’e imana dâir soru sorulunca, O: “iman söz, amel ve niyettir” diye cevap verdi. Bu sefer Ona: ‘Eğer adam, sen mü’min misin?’diye sorarsa denildi. O da: ‘Bu bir bid’attir’ diye cevap verdi. Bu sefer Ona: ‘Peki böylesine nasıl cevap verilir?’ diye sorulunca, O: ‘inşaallah mü’minim der’, diye cevap verdi… Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem kabir ehlini ziyaret ettiğinde şöyle derdi: “inşaallah biz de size kavuşacağız.” O, burada istisnâ yapmıştır. Oysa Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem öleceğini kesin olarak bildiği halde bu Istisnâyı
yapmıştır.” el-Lâlekâî (No: 1798). Ayrıca bk. el-Hallâl “es-Sünne” (No: 1069, 1071, 1072)
Muhammed b. Hasen b. Hârûn dedi ki: “Ben Ebû Abdillah’a (Ahmed b. Hanbel) imanda istisna (yapılıp yapılmayacağı) hakkında soru sordum. O bana: ‘Evet (yapılır)’ dedi. Sonra da şöyle dedi: “Şüphe anlamını içermemek üzere korkarak ve amel için ihtiyatlı davranarak istisnâ yapılabilir, ibn Mes’ûd ve başkaları istisnâ yapmışlardır. Sevrî’nin görüşü de budur. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Allah dilerse siz güven içinde Mescid-i Haram’a muhakkak gireceksiniz.” (Fetih, 27). Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem’de ashâbına şöyle demiştir: “Hiç şüphesiz ben sizin Allah’tan en çok korkanınız olmayı diliyorum”. Bakî’ mezarlığında ise şöyle demiştir: “inşaallah bunun üzerinden (yâni buna inanmış olarak) diriltiliriz.” el-Hallâl “es-Sünne” (No: 1049) ve ibn Teymiyye “Mecmûu’l-Fetâvâ” (7/450, doğrudan el-Hallâl’dan). imam Ahmed’in söz ettiği ikinci hadisi (Bakî’ mezarlığı hadisi) elimdeki hiçbir kaynakta tespit edemedim. Allah en doğrusunu bilir.
el-Fadl b. Ziyâd, imam Ahmed’i şöyle derken duyduğunu söyler: “Ben inşaallah mü’mlnim, diyen kimse asla şüpheci değildir.” Bunun üzerine O’na: ‘inşaallah bir şüphe değil midir?’ denilince O şöyle cevap verdi: “(Bundan) Allah’a sığınırım. Allah Azze ve Celle: “Allah dilerse siz kesinlikle Mescid-i Haram’a gireceksiniz” (Fetih/27) buyurmadı mı? Onların oraya girecekleri Allah’ın ilmi dahilindedir. Yine kabirdeki ölüye: “Ve inşaallah bunun üzerinden (yâni buna İnanmış olarak) diriltilirsin” dediği zaman bunda hangi şüphe vardır ki? Çünkü Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “inşaallah biz de size kavuşacağız.” currî “eş-Şerîa” (sh: 138). Ayrıca bk. el-Hallâl “es-Sünne” (No: 1050)
İmam Ahmed’in oğlu Abdullah dedi ki: “Babama: ‘iman söz ve ameldir: artar ve eksilir diyen, fakat Istisnâda bulunmayan kimse Mürciî midir?’ diye sordum. Bana: ‘Umarım ki Mürciî değildir’ dedi. Daha sonra babamın şöyle dediğini duydum: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kabir ziyaretlerinde ölüler için söylediği “inşaallah biz de size kavuşacağız” buyruğu imanda istisnâ yapmayan kimse aleyhine delildir.” Abdullah b. Ahmed ‘‘es-Sünne” (No: 600-601).
istisnânın kullanıldığı hadisler, sahâbe ve selefin bu konudaki sözleri hakkında daha geniş bilgi için bk. Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (1/307-384); el-Hallâl “es-Sünne” (3/593-602); currî ‘‘eş-Şerîa” (sh: 136-140): el-Lâlekâî (5/965-985); Mecmûu’l-Fetâvâ (7/446-452).

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!