Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ve ashabına ve güzellikle onlara tabi olanlara selam olsun. Bundan sonra; Nebi sallallahu aleyhi ve selemin hadislerini vurud sebebi siyak ve sıbağını hadisin başını ve sonunu çok iyi tahlil etmeden ve bu yapılmadığı takdirde Rafizilerin yaptığı gibi ayetlerin sonunu alıp başını almaması bağlamından koparılarak tahrif etmeleri gibidir. “Nebi sallalahu aleyhi ve selem “İslam’da iyi bir yol açan kimseye o yolu (açmanın) sevabı verileceği gibi onun ardından o yolda gidenlerin sevabı da verilir; bununla birlikte onların sevabından da bir şey eksilmez. İslam’da kötü bir yol açan kimseye de o yo¬lun günahı verileceği gibi onun ardından o yolda gidenlerin günahı da verilir. 3ununla birlikte o yoldan gidenlerin günahı da eksilmez.” Mudar kabilesinden gelen fakir sahabeye ilk infak eden ensar hakkında bu hadisi söylemiştir.İnfak etmek İslam dininde vardır, bu hadislerin manası infak etmeyi canlandırmak içindir. Nitekim bu manayı hadisin vurud sebebi göstermektedir ki o da dinin meşru kıldığı sadakadır.Nitekim bid’at hasene yanılgısı gerçekten de büyük bir yanılgıdır ve büyük fitnedir. Bidat haseneyi savunanların çoğunluğunda akide bozukluğu Allah azze ve celle’nin sıfatlarını iptal etme ve ölülerden yardım dileme hastalığı vardır Çünkü bunların bir bidat işleyişi peşinde başka bir bidat işlemelerine sebep vermiştir. Selef ulemasının ehlisünnetin âlimlerinin çoğunda, bütün bidatlere karşı çıkmışlar ve reddetmişlerdir. Sahabeden gelen rivayetleri yanlış anlayan ve onları gereği gibi telakki edip anlamayanlar kötü bir çığır açmış olurlar. İlim ehli der ki: güzel bidat söylemi dinin tahrif, ifsadına ve bozulmasına neden olur. Çünkü önüne gelen her Müslüman toplum, dine yeni bir ibadet ilave eder ve onu güzel bidat olarak isimlendirir. Böylece bidatler çoğalır ve dinin emrettiği ibadetlere galebe çalarak üstün gelir, din de bu yolla değişmiş olur ve önceki dinlerin bozulup fesada uğradığı gibi fesada uğrar. Sahabenin büyükleri bidat konusunda çök titiz davranıp bizlere nasihatta bulunmuşlardır.

Bu rivayete. Abdullah b. Mes’ûd radıyallâhu anh şöyle demiştir: “İttiba edin ibtidâ etmeyin yeter!”Sahih Eser Büyü Tabii Hasan b. atiye rahimehullah şöyle dedi; “Bir toplum kendi dinlerinde bir bid’at ortaya çıkar-maya görsün, mutlaka o bid’atin benzeri bir sünnet söküp atılmıştır.”Darimi. sahih Eser.

Nafi rahimehullah’dan rivayete göre, adamın biri “İbn Umer radiyallahu anh’in yanı başında aksırdı ve “Allah’a hamd Rasulune selam olsun dedi. Bunun üzerine ibn Ömer şöyle dedi: Ben Allah’a hamd Rasulune selam olsun demiyorum. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize böyle öğretmedi. Bize ” Her halukarda Allah’a hamdolsun dememizi Öğretti.”(Tirmizi.2738;

Hasen.)

Sahabeden Abdullah b. Umer radiyallahu anh’a şöyle demiştir “İnsanlar güzel görseler dahi tüm bid’atler sapıklıktır.”( Beyhaki. Sahih)

Müslimin sahihde gelen rivayete; “Ebu Amr Cerir b. Abdullah radıyallâhu anh şöyle demiştir: Biz, bir gün sabahleyin Allah Rasulunun yanında bulunuyorduk. Yanma yan çıplak bir topluluk geldi. Yünden yapılmış çizgili kumaşları ya da abaları, ortasından delerek başlarından geçirip giymişlerdi. Kılıç kuşanmış ve tamamına yakını, belki de hepsi Mudar kabilesinden olan bu topluluğu bu kadar yoksulluk içinde görünce, Allah Rasulunun rengi attı. Evine girdi, sonra dışarı çıkarak Bilal’e. ezan okumasını emretti. O da ezan okudu ve kamet getirdi. Namazdan sonra Allah Rasulu, hutbe okuyarak şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbiniz-den sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (en-Nisâ 4/1)

Sonra Haşr sûresinin sonlarında yer alan, “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve herkes ahiret için önceden ne (ameller) gönderdiğine baksın.”(Haşr/) ayetlerini okudu ve “Herkes altınından, gümüşünden, giyiminden, buğdayından ve hurmasından sadaka versin.” buyurdu.

En sonda da “Yarım hurma bile olsa!” cümlesini ekledi. Allah Rasulunun bu sözleri üzerine Ensar’dan bir adam, bir torba getirdi, ağır olduğu için güçlükle kaldırabiliyordu. Sonra insanlar, sadaka vermek için sıraya girdi. Derken yiyecek ve giyecekten oluşan iki yığın meydana geldi. Öyle ki (sevinçten) Allah Rasulunün yüzünün parladığını gördüm. Bunun üzerine Rasulullah sallallâhu elayhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İslam’da iyi bir yol açan kimseye o yolu (açmanın) sevabı verileceği gibi onun ardından o yolda gidenlerin sevabı da verilir; bununla birlikte onların sevabından da bir şey eksilmez. İslam’da kötü bir yol açan kimseye de o yolun günahı verileceği gibi onun ardından o yolda gidenlerin günahı da verilir. 3ununla birlikte o yoldan gidenlerin günahı da eksilmez.”(Muslim. 1017;)

“Hadisteki “İslam’da iyi bir yol açan kimse” ifadesindeki yol açmaktan kasıt, bidat çıkarmak değil, sünnet olan bir şeyi ilk defa işlemektir. Çünkü İslam’da olmayan bir şey çıkarmak iyi ve makbul değildir. Aslında mana “Her kim, bir sünneti ilk defa işlerse” şeklindedir. Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e sadaka getiren bu adam gibi… Bu da gösteriyor ki İslam’da güzel bir çığır açmak, hem onu ilk yapan olmayı hem de ölmüş olan bir sünneti diriltmeyi kapsamaktadır.

Çünkü İslam’da “açılan çığır” (sünnet) iki çeşittir:

1-Kötü çığır. Bu, bid’attir. Ortaya çıkaran onu iyi görse de Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in “Her bid’at, sapıklıktır.”(Muslim.867;) hadisinden dolayı kötüdür.

2-Güzel çığır. Bu da iki çeşittir:

a- İslam’ın aslında varken sonra terk edilmiştir. Sonra onu birisi diriltir. Buna örnek teravih namazını cemaatle kılmaktır. Çünkü Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem başta bu namazı cemaatle kılmayı meşru kılmış, sonra farz kılınır korkusuyla terk etmiş ve vefat edene kadar da kıldırmamıştır. Ebû Bekir radıyallâhu anh’ın hilafetinde ve Ömer mdıyallâhu anh’ın hilafetinin başlarında da durum aynı şekilde devam etmiştir. Sonra Ömer radıyallâhu anh, insanları tek bir imam arkasında toplamayı uygun bulup yapmıştır. Böylece Ömer radıyallâhu anh, İslam’da iyi bir çığır açmıştır. Çünkü terk edilmiş bir sünneti diriltmiştir.

b-Kişinin o güzel ameli ilk yapan olmasıdır. Hemen gidip sadaka getiren, insanların ona uyup aynısını yapmalarına sebeb olan bu adam gibi…

Hülasa İslam’da iyi bir çığır açan kimseye ki iyi amel, ancak İslam’ın getirdiği ameldir- o çığırın ve kendinden sonra onunla amel edenlerin sevabı vardır.

Allah’ın dininde olmayan şeyleri uyduran bid’atçılar da bu hadisi alıp Allah’ın indirmediği zikirler ve namazlar türetiyorlar. Sonra da “Güzel bir çığır açmış oluyoruz.” diyorlar. Onlara deriz ki: Hayır, her bid’at sapıklıktır, hepsi de kötüdür. Bidatin iyisi olmaz. Aksine hadiste kastedilen, -hadisin söylenme sebebinden de anlaşılacağı gibi ya iyi bir ameli ilk yapan olmak veya ölmüş bir sünneti diriltmektir.

Bu hadiste unutulmuş ve terk edilmiş sünnetlerin işlenmesine teşvik edilmiş ve onu dirilten kimseye o sünnetin ve onunla amel edenlerin sevabının verileceği ifade edilmiştir. Aynı şekilde kötü çığır açmaya karşı uyarı yapılmış, bunu yapan kimmseye onun ve onunla kıyamete kadar amel edenlerin günahının yazılacağı belirtilmiştir. Hatta başta o iş basitken sonra yaygınlaşsa yine durum aynıdır. Mesela kişi, birine, harama götürmesi veya yaklaştırması kesin olan bir amelin caiz.olduğuna dair fetva verse ve sonra bu, onun verdiği bu fetva sebebiyle insanlar arasında yayılsa, ona bunun ve kıyamet gününe kadar bununla amel edenlerin günahı yazılır. Evet, bir şey mubahsa ve harama yol açmayacak türdense onu insanlara açıklayabilir. Mesela, haram olmadığı halde haram sanılan bir şeyi, hakkın ortaya çıkması için açıklayabilir. Ama bu mubahın harama yol açması ihtimalinin bulunmaması gerekir. Bu ihtimal varsa bunun ve bununla amel edenlerin günahı o kimseye de yazılır.” İbn useymin

Nitekim Buhari ve Muslimin gelen rivayete; Abdullah b. Mesud anh’radiyalllahu anh dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Haksız yere öldürülen her şahsın kanından bir vebal Adem’in ilk oğlu (Kabil’e) aittir; çünkü o, adam öldürme yolunu ilk açan kişidir.”Buhari.3335; Muslim 1677;)

İmam Şâtıbî rahimehullah (790/1388) şöyle demiştir: “Bid’atin böyle bir ayırıma tâbi tutulması sonradan uydurulmuş bir şeydir. Buna delâ¬let (işaret) eden şer’î bir delil yoktur. Bilâkis böyle bir ayırım ken¬di içinde çelişki arz etmektedir. Çünkü bid’atin hakîkati, ona ne şer’î naslardan ne de dînî kaidelerinden şer’î bir delilin işaret et¬memesidir. Şayet bir şeyin vacip veya mendûb veyahut da mübâh olduğuna dâir şer’î bir delil varsa zaten ortada bid’at diye bir şey olmaz ve onunla amel edilmesi emredilen ya da emredilmeyip serbest bırakılan ameller kapsamına girerdi. Söz konusu bu şeylerin bid’at oluşu ve delillerin onların vacip veya mendûb veyahut da mübâh olduklarına işaret ediyor olması, birbirine tamamen zıt iki şeyi birleştirmek demektir.”

Bu delillerden sonra hevasını ilah edinenden başkası bu dini anlayışı inkar etmez.Allah’u Taala’dan dileğimiz Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine sarılıp bitadlerden uzak durmalarıdır.

A.Kadir GÖREN



Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!