Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allah, melekler ve ilim sahipleri adaleti ayakta tutarak Allah ‘tan başka ilah bulunmadığına şahit olmuşlardır. Azîz ve Hakîm olan Allah ‘tan başka ilâh yoktur. ” (Ali Imrân /18)
Bize Ebû Bekir haber verdi, Bize Abdullah Ahmed b. el-Huseyn b. Abdil Cebbâr es-Sufî, Bize Muhammed b. Bekar haber verdi: Bize Ubeyde b. Humeyd haber verdi, A’meş’ten, Abdullah b. Mûrre’den rivayet edildiğine göre o dedi ki: Mesrûk dedi ki:
أخبرنا ابو بكر أخبرنا ابو عبدالله احمد بن حسين بن عبدالجبار الصوفي، أخبرنا محمد بن بكار، أخبرنا عبيدة بن حميد، عن الأعمش، عن عبدالله بن مرة قال : قال مسروق:
“بحسب امرئ من العلم أن يخشى الله، وبحسب امرئ من الجهل أن يعجب بعلمه”
“Allah’tan korkması kişiye ilim olarak yeter.
İlmi sebebiyle kendisini beğenmesi de kişiye cehalet olarak yeter.”(İmam el-Âcurrî, Akhlaku’l Ulemâ no:68)
Allah Azze ve Celle şahit olunabilecek en yüce husus olan tevhide dair, ilim ehlini şahit tutmuştur. Bu durum, ilmin ve Alimlerin faziletini, Allah adil olanlardan başkasını şahit tutmadığı için ilim adamlarının genel manada adil olduklarını ve diğer insanların onlara tabi olduğunu gösterir. Allah Azze ve Celle ilim adamlarını şahit olunabilecek o en önemli konu hakkında şahit tuttuğuna göre bu husus, Âlimlerin şeriat nazarında belli bir itibara sahip olduklarının delilidir.
İmam İbnu’l-Kayyim mhimehullâh şöyle demiştir: “Bu İlâhî şahitliğin zımnında, bu konuda şahitlik yapan ilim ehline yönelik bir övgü ve adıl oldukları değerlendirmesi bulunmaktadır.”
İmam Kurtubî mhimehullâh da şunları kaydetmiştir: “Bu ayet-i kerimede ilmin faziletine, âlimlerin şeref üstünlüklerine yönelik bir delil bulunmaktadır Şayet âlimlerden daha şerefli biri bulunsaydı. Âlimler isiminde olduğu gibi Allah kendi ismi ile ve meleklerin ismi ile birnikte onun ismini de zikrederdi.”
Kıyamete yakın ilim kaldırılır, İlim olmadan fetva verenler yetişmiştir
Şakîk şöyle anlatmıştır: Ben Abdullah b. Mesud ve Ebû Musa el-Eş’arî radiyallahu anh’uma ile birlikte bulunduğum bir sırada şöyle dediler Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem “Kıyametin önünde öyle birtakım günler vardır ki o günlerde yeryüzüne cahillik iner, ilim kaldırılır, herc çoğalır. Herc, öldürmedir” buyurdu.”(Buhari. 7063; Müslim, İlim. 5; Sahih)
Ebû Musa radiyallahu anh’nın nakline göre Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kıyametin önünde öyle günler vardır ki o günlerde ilim kaldırılır, yeryüzüne cahillik iner ve orada herc çoğalır. Herc, öldürmedir.”(Buhari.7064 sahih)
Ebu Hureyre radiyallahuanh dan Ebu Osman’ın rivayet ettiğine göre Rasusalullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :Kime ilimsiz fetva verilirse bunun vebali fetva verene aittir. Ravilerden Süleyman el-Mehri rivayet ettiği, hadisinde şu cümleleri ziyade etti. “Kim bir kardeşine bir işi işaret eder ve duğrusunun başkasında olduğunu bilirse o kimseye hiyanet etmiş olur.”(Ebu Davud. 3657; İbn Mace, mukaddime 53; Hasen)
Ebu Hureyre radiyallahu anha’dan şöyle dediğini nakletti: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim insanlara bilgisizce fetva verirse (fetvasıyla amel edenlerin) günahı, fetva verenin üzerinedir.”(Mustedrek,447; Hasen)
İbn Vehb’in naklettiğine göre İmâm Mâlik rahimehullah şöyle dedi:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Müslümanların imâmı’dır.
Gökten vahiy gelinceye kadar, sorulduğu hiçbir soruya cevap vermezdi.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem âlemlerin Rabbinin elçisi iken, vahiy olmadan hiçbir şeye cevap vermiyorsa, ondan başkasının görüşü, kıyâsı ya da hüsnü zann ettiği birisinin taklit, örf, adet, siyaset, zevk, keşif, rüya, istihsân, ilham gibi şeylere dayanarak cevap vermesi ne kadar büyük bir cür’ettir.”(İ’lâmu’l-Muvakki’în ‘an Rabbi’l-‘Alemîn)
Meymûn b. Mihrân rahimehullah der ki:
“Ne âlimle, ne de cahille tartışmaya girme! Zira âlimle münakaşa edersen, ilmini senden gizler. Cahille tartıştığın zaman da kalbini katılaştırır.”(Hilyetu’l Evliya)
İbn Teymiyye rahimehullah der ki; Müftü, şayet ilmi olmadığı bir konuda fetva verse, fetvasında isabet de etse günahkârdır denilmesi de bundandır. Hiçbir araştırma yapmadan, yönünü bilmediği bir beldede kıbleye yönelerek namaz kılan ve herhangi bir bilgiye dayanmaksızın sırf kendi görüşü ile Kur’an tefsir eden kimselerin durumu da böyledir.
Avvamdan birinin din hakkında fetva vermesi caiz değildir ilim ehlinin icması vardır. Bir konuda kendisine fetva sorulan kimse mahcub olmamak ve bu konuda bilgili görünmek için fetva soranlara bilmediği konuda fetva verirse, hainlik etmiş olur. Hem ilme hem de aldatmış olduğu müslüman kardeşine zulümde bulunmuş, kendisini de ateşe hazırlamış olur. Bu asırda bu gibi cahiller çoktur.”
İbn Haldun’un bu konuya ilişkin olarak hem kendine el-Mukaddime’sinde hem de daha başka kimselerin eserlerinde nefis bir bahis bulunmaktadır: “Usulünce ilmi alimin ağzından almayanın, Müşkilat konusundaki yakîni zandan ibarettir.”
Ebû Hayyân da sık sık şu şiiri söylerdi:
Ğamr sanır ki kitaplar anlayış sahibini Hidayet eder ilmileri idrake
Bilmez ki kör cahil kitaplarda,
Aklı şaşkına çeviren ğavamız vardır.
Eğer yeltenirsen Alimsiz ilme, Tutturamazsın sırat-ı müstakimi,
Her şey sana karışık gelir,
“Hakimin ikizi”nden bile sapkın düşersin
Netekim İmam Buhariden gelen sahih hadistte; Abdullah İbn Amr İbnü’l-As radiyallahu anh şöyle demiştir: Nebi’sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu duydum: “Allah ilmi insanların arasından çekip almak suretiyle almaz. Ancak ilmi, âlimleri(n ruhunu) kabzetmek suretiyle alır. Geride hiçbir âlim bırakmadığında insanlar cahil kimseleri baş edinirler. Onlara soru sorulur, onlar da bilgisiz olarak fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar”. (Buhari,100, Sahih)
İmam Şafii rahimehullah şöyle diyor:
Kim Kur’an ve sünnetten kaynaklanan sağlam
bir delile dayanmadan, kendi görüşü
doğrultusunda bir fetva verirse, doğruya isabet etmiş bulunsa bile, bu yaptığından dolayı sevap alamaz ve yanlış yapmış olmaktan
kurtulamaz. Eğer Kur’an ve sünnete
dayanmadan yanlış fetva verirse, bu durumda
da özür sahibi sayılmaz.”(Şafii, Er-Risale 178,(Müsned-İmam Ahmed Şerhi c:6, s: 303)
İmam Ebû Hanîfe, “Eğer ilmin zayi olması korkusu olmasaydı, hiçbir vakit fetvâ vermeyecektim” diye bu işin ne kadar ehemmiyetli olduğunu beyân etmiştir. İmam Malik’in şu sözü ne kadar anlamlıdır: “Kişi bir meseleye cevap vermeden önce kendini Cennet ve Cehennem üzerinde bilsin ve nasıl kurtulacağını düşünsün, ondan sonra cevap versin.”(Nevevî, el-Mecmû’, I, 73)
İmam Şafiî şöyle demiştir: “Ben fetvâ kabiliyeti hususunda kimseyi Süfyân b. Uyeyne seviyesinde görmedim, ama onu da fetvâ verme hususunda herkesten fazla sakınır gördüm.”(Nevevî, el-Mecmû’, I, 73)
Hakkı bilen fitnelere karşı sebat
eder. İlimsiz fitnelere yakalanan
ise şüpheye düşer, bocalar ve
sapıtır. Hüzeyfe bin Yeman şöyle
dedi: “Dinini bildiğin sürece
fitneler sana zarar veremez.
‎من عرف الحق ثبت في الفتن، ومن جاءته الفتن بلا علم تحيّر وتذبذب وضل. قال حذيفة: (لا تضرك الفتنة ما عرفت دينك).

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!