Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd alemlerin rabbi Allah’a salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;

Salihlerin Sevgisinde Aşırıya Gitme Neticesinde Şirke Düşülmesi ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini şirkin büyüğündende küçüğündende sakındırmıştır.Çünkü daha önceki ümmetlerde hem nebileri hem de salihleri şirk aracı edinmişlerdir. İlk çıkan şirkte Nuh aleyhisselam’ın kavminden çıktı, bu kavimden çıktı şirk sebeplerini açıklamaya çalışacağız. Allah Teala şöyle buyurmuştur;  “İnsanlar bir tek ümmet idi . Sonra Allah , mücdeleyici ve uyarıcı olarak Nebileri gönderdi’’ (Bakara 213)

‘’İnsanlar aslında sadece bir tek ümmet idi , sonradan ayrılığa düştüler’’( Yunus 19)

İmam Taberi İkrime’nin, İbn Abbas radıyallahu anh’dan şöyle naklettiğini rivayet etmiştir: “Nuh aleyhisselam ile Adem aleyhisselam arasında yedi nesil vardı ve hepsi de hak islam ve şeriat üzereydi.” ( Taberi İbn Kesir sahih eser)

İbni Abbas ve Katade der ki : Burada insanlardan kasıt Adem ile Nuh arasındaki nesillerdir. Bunlar on nesil idiler ki ihtilafa düşünceye kadar hak şeriat  üzere idiler. Daha sonra Allah onun ardından Nuh aleyhisselam’i gönderdi.”(Teberi İbn Kesir sahih)

“Ve: İlahlarınızı sakın bırakmayın. Sakın Ved, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr’i terk etmeyin, dediler.” “Şüphesiz ki onlar birçok kimseyi saptırdılar. Zalimlerin sapıklığından başka şeylerini arttırma!.” (Nuh/23-24)

İlahlarınızı sakın bırakmayın. Sakın Ved, Suva’, Yeğus, Yeuk ve Nesr’i terk etmeyin, dediler.” Bunlar onların Allah’ı bırakıp, kendilerine ibadet ettikleri putlara ait isimlerdir.

İmam Taberi İkrime’nin, İbn Abbas radıyallahu anh’dan şöyle naklettiğini rivayet etmiştir: “Nuh aleyhisselam ile Adem aleyhisselam arasında yedi nesil vardı ve hepsi de hak şeriat üzereydi.” ( İbn Kesir sahih Eser) Salihleri şirk aracı edinme Nuh aleyhisselam’ın kavminde ortaya çıkmıştır. Bu yüzyılımızda da aynı şirk, insanların çoğalması ile beraber halk arasında yaygınlık kazanmıştır.

Buhari’den gelen sahih bir rivayette; İbn Abbas radıyallahu anh’dan dedi ki: Nuh kavmi arasında bulunan putlar daha sonra Araplar arasında yerini aldı. Ved putu Dumetu’l-Cendel’de Kelb oğullarına aitti. Suva’ Huzeylilerindi. Yeğus Muradlıların idi. Sonra da Curf’te Sebe yakınında Gutayf oğullarınındı. Yeuk ise Hemdanlıların idi. Nesr ise Zulkela oğulları olan Himyerlilere ait idi. Bunlar Nuh aleyhisselam kavminden salih birtakım insanların adı idi. Bunlar öldükten sonra şeytan kavimlerine onların oturdukları meclislerine putlar dikiniz ve onlara o adamların isimlerini veriniz diye telkin etti, onlar da böyle yaptılar. Bunu yapanlar helak olup, ilim ortadan kalkıncaya kadar bu putlara ibadet edilmedi. Ancak bunlar olduktan sonra bu putlara ibadet olundu.” (Buhari, 4920; Sahih)

Ali b. Ebi Talha, İbn Abbas radıyallahu anh’dan naklen; “Bunlar Nuh aleyhisselam zamanında kendilerine ibadet olunan putlardı.” dediğini bildirmektedir.” (Taberi İbn Kesir sahih Eser)

İbn Cerir et-Taberi rahimehullah dedi ki: Muhammed b. Kays Allah Teala’nın: “Yeuk’u ve Nesr’i terk etmeyin” buyruğu hakkında dedi ki: Bunlar Adem ile Nuh aleyhisselam arasındaki zamanda salih bir topluluk idiler. Bunların kendilerine uyan tabiileri de vardı. Bunlar ölünce kendilerine uyan arkadaşları şöyle dedi: “Onların suretlerini yaparsak bu bizim onları hatırlayacağımız zamanlarda ibadete olan şevkimizi daha da arttıracaktır. Böyle deyip, onların suretlerini yaptılar. Sonra bunların eceli gelip, başkaları ortaya çıkınca iblis onlara sokularak: Öncekiler bunlara ibadet ediyorlardı ve bunlar sayesinde onlara yağmur yağdırılıyordu dediler. Onlar da bunlara ibadet ettiler.” (Taberi İbn Kesir sahih Eser)

Ve kavimlerini şirke çağırarak ve onlara bunu süslü göstererek: “İlahlarınızı sakın bırakmayın” diyerek, onları izlemekte oldukları şirk yoluna taassubla sımsıkı sarılmaya ve önceki atalarının izlediği yolu bırakmamaya çağırdılar. Daha sonra bu ilahlarını muayyen olarak zikredip şöyle dediler: “Sakın Ved, Suva’, Yeğus, Ye’uk ve Nesr’i terk etmeyin.” Bunlar salih bir takım insanların isimleri idi. Bunlar öldükten sonra şeytan, kavimlerine suretlerini yapmalarını güzel gösterdi. Böylece kanaatlerine göre bunları görecekleri vakit, daha bir itaat için daha çok gayrete geleceklerdi. Aradan pek çok zaman geçti ve o kimselerin dışında başkaları gelince; şeytan da bunlara şunları söyledi: “Sizden öncekiler bunlara ibadet ediyorlar, bunları vesile (aracı) ediniyorlardı. Bunların yüzü suyu hürmeti için yağmurlarınız yağdırılır. Bunun üzerine onlara ibadet ettiler. İşte bundan dolayı onların ileri gelen elebaşları kendilerine uyan kimselere bu putlara ibadetten vazgeçmemelerini emrettiler.”(İbn Kesir)

Ebu Zer ve Küşmîhenî nüshasında tenesseha’l-ılmu ifadesi nusiha’l-ılmu şeklinde nakledilmiştir. Buradaki ilimden maksat, o heykellere özgü bilgidir. Fâkihî, Ubeydullah İbn Ubeyd İbn Umeyr’in şöyle söylediğini nakletmiştir: Put olgusu ilk defa . Nûh Aleyselam döneminde ortaya çıktı. O dönemde oğullar babalarına karşı son derece saygılı idiler. Bir baba vefat ettiği zaman oğulları onun acısına dayanamaz ve sabır gösteremezlerdi. Bu yüzden onun bir heykelini yaparlardı. Onu her özlediklerinde heykeline bakarlardı. Sonra onlar vefat eder, nesli de onun yaptığı gibi yapardı. Bu silsile böylece devam etti. Nihayet bir dönem geldi, babalar vefat etti, oğullar: “Atalarımız bu putları sadece ilâh olarak edindiler ve onlara taptılar,” dediler.

İbn Abbas rdiyallahu anh ve başkaları şöyle demişlerdir: Bunlar (sözü edilen varlıklar) birtakım heykeller ve suretler idi. Nuh kavmi bunlara ibadet ediyorlardı. Daha sonra Araplar da bunlara ibadet ettiler. Çoğunluğun (Cumhurun) görüşü budur.

Bu putların Araplara ait olduğu ve onlardan başkalarının bunlara ibadet etmedikleri de söylenmiştir. Bu putların en büyükleri onlara göre bunlardı. Bundan dolayı yüce Allah’ın: “Ve İlahlarınızı sakın bırakmayın” buyruğundan sonra, özellikle onları da zikretmiş bulunuyor. Buna göre buyruğun anlamı şöyle olur: Nuh kavminin ileri gelenleri kendilerine uyanlara: “İlahlarınızı sakın bırakmayın” dedikleri gibi, Araplar da kendi çocuklarına ve kavimlerine: Sakın Ved’i, Suvâ’ı, Yeğûs, Yeûk ve Nesr’i terketmeyin dediler. Daha sonra tekrar Nuh aleyselam’ın kavmi sözkonusu edilmiştir.”(Fethul Bari)

Bunlardan Ebu Saîd’in şu hadisini zikredebiliriz. Rasûlullah sallahualeyhivesellem şöyle buyurur: “Sizleri kabir ziyaretinden men etmiştim. Şimdi kim ziyaret etmek isterse ziyaret etsin. Saçma söz söylemeyin.”(Bu hadisi imam Ahmed ve Nesâi rivayet etmiştir.”( Müslim 977 sahih)

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kabir ziyaretinde meşru kıldığı; ahireti hatırlama, ölünün durumundan ibret ve öğüt almak ve de ölü için duada bulunarak ona ihsanda bulunmaktır. Ziyarette bulunan kimse böylece hem kendine hem de mevtaya bir iyilik yapmış olur. Ancak o bidatçılar bunu altüst ederek dinde yer alanın aksini yapmış; ziyaretten maksadı, ölüyü ziyareti (Allah’a şirk) ortak  kılmaya getirmiş ve (türbelerden) istemeye, ihtiyaçlar için ölülere yalvarmaya, başlamışlardır. Onlardan bereket ümit etmişlerdir. Halbuki böyle yapmakla hem kendilerine hem de ölüye kötülük ederler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şirke düşülme tehlikesi yüzünden ilk zamanlarda kabir ziyaretini mutlak surette yasaklamıştı. Çünkü onlar küfürden henüz çıkmışlardı. Tevhid inancı kalplerinde iyice yerleştiği zaman da kabirlerin ziyaret edilmesine izin vermiş ve bundaki yararları bildirmiştir Nebi  sallallahu aleyhi ve sellem.Yerine göre anlatarak veya uygulayarak onlara ziyaretin nasıl yapılacağını öğretmiştir. Bunu birçok hadiste görebiliriz. Şimdi kabir ziyareti ve Rasûlullah sallahualeyhivesellem bunun nasıl yapılacağını öğretmesiyle ilgili bazı hadislere yer verelim:

Allah Rasulu sallahu aleyhi ve sellem hayırlı bir iş yapacağı zaman istihare yapıp ihtiyacını Allah azze ve celleden istememizi emrediyor. Yoksa bir Salih kişinin kabrine gidip bana rızık ver , bana şefaat et , beni dardan kurtar , benim bu işimi ıslah et , yahut da bana çocuk ver , yahut da bana hayırlı bir iş ver, yahut da kabrin başına gidip kabirde yatana seslenip bizim için Allah ‘a dua ette yağmur yağsın , yahut da bize dua ette düşmandan kurtulalım , Allah-u Subhanehu bizi bunlardan muhafaza eylesin.

 Ayşe radiyallahu anhuma Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem söyle dua ederdi:”Bu diyarın mümin ve Müslüman sakinleri.Selam sizin üzerinize olsun. Biz de Allah’ın izniyle size kavuşacağız. Allah’dan bizim ve sizin için afiyet dilerim.”(Müslim-974 Cenaiz sahih)

Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve ssellem kabristana girerken Fatih İhlas veya Yasin süresini okumayı bize sünnet kılmamış bunun yapılması sünnet sarih açık sahih bir delilide yoktur.

Küçük veya büyük şirkin herhangi bir türüne düşülmemesi için şeriat sahibi Allah azze ve celle tarafından kabirlerin mescid edilmesini neyh edilmiştir.

Allah Rasulu sallallah ualeyhi ve sellem hayırlı bir iş yapacağı zaman istihare yapıp ihtiyacını Allah azze ve celleden istememizi emrediyor. Yoksa bir Salih kişinin kabrine gidip bana rızık ver , bana şefaat et , beni dardan kurtar , benim bu işimi ıslah et , yahut da bana çocuk ver , yahut da bana hayırlı bir iş ver, yahut da kabrin başına gidip kabirde yatana seslenip bizim için Allah ‘a dua ette yağmur yağsın , yahut da bize dua ette düşmandan kurtulalım , Allah-u Subhanehu bizi bunlardan muhafaza eylesin.

İbn Abbas radiyallahu anh Nebi sallallahualeyhivessellemden şöyle rivayet eder:’’ Ben terekesindeydim , buyurdularki :Ey oğul ! Sana bazı kelimler öğreteceğim : Allah’ı koru ki O da seni korusun . Allah’ı koru ki onu karşında (yanında) bulasın . İstediğin zaman Allah’tan iste .Yardım dileyeceğin zaman Allah’tan dile .

Şunu iyi bil ki eğer bütün insanlar bir konuda sana faydalı olmak için bir araya gelseler , Allah’ın senin lehine yazmış olduğu dışında bir fayda vermezler. Yine eğer sana bir konuda zarar vermek için toplanacak olsalar , Allah’ın senin aleyhine yazmış olduğu dışında bir zarar veremezler .(çünkü ) kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.’’(Tirmizi 2516 Ahmed  Müsned sahih)

Cabir İbn Abdullah radiyallahu anh şöyle demiştir: ” Nebi sallallah ualeyhi ve ssellem istihareyi Kur’an’dan bir sure gibi öğretirdi. Şöyle derdi “Birşey yapmak istediğinizde iki rekat namaz kılın. Sonra şöyle dua edin “Allahım! İlmine sığınıp hakkımda hayırlı olanı senden diliyorum. Kudretine sığınıp senden güç istiyorum. Senin yüce fazlından niyaz ediyorum. Çünkü sen güçlüsün ben değilim. Sen bilirsin ben bilmem. Sen bütün gayblardan haberdarsın. Allahım! Eğer yapmak istediğim şey dinim hayatım ve ahretim için hayırlı ise onu benim için takdir et. Eğer dinim hayatım ve ahretim için kötü ise onu benden beni de ondan uzak eyle. Hakkımda hayır neyse her zaman onu nasip eyle. Sonra da beni takdir ettiğinden razı et. Daha sonrada ihtiyacınız neyse onu söyleyin.”(Buhari 6382 sahih)

Küçük şirke delil hadisler:Küçük şirk sahibini ebedi cehennemde bırakmaz. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem küçük şirki bile men etmiştir.  Sahabeden Allah’ın Nebisine Allah ve sen dilersen dediği zaman   Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sen beni Allah’a ortak mı ettin sadece Allah dilerse deyin demiştir. Yahut ta Allah diler sonra sen dilersen sözünü söylemiştir. Şu andaki toplumumuzda bir hoca diyor ki :Rasulullah kabrinde öyle bir diridir ki bütün melekler insanlar cinler hayatını ondan alırlar, bu şahsın bu dediği şey küfürdür, Sahibini ebedi cehenneme sokar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i ilahlaştırmaktır. Bu da büyük küfüdür.Çünkü bütün canlılara hayat veren Allah’tır.”Allah: O’ndan başka ilah yoktur,diridir.kendi zatıyla kaimdir.”(Bakara-255)

Kuteyle [Kuteyle binti Sayfî el-Cüheniyye el-Ensâriyye] radiyallâhu anha dan gelen rivayet şöyledir:

“Bir yahudi, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelip; “Siz şirk koşuyorsunuz; ‘Allah ve sen dilediniz,’ diyorsunuz dedi ve yıne’Kabe’ye andolsun’ diyorsunuz,” dedi. Bunun üzerine Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem (ashabına) yemin edeceklerinde ‘Rabbu ‘l-Kâ ‘be’ (Kâ ‘be ‘nin Rabbi ‘ne andolsun) diye yemin etmelerini  ve söylediklerinde ‘Önce Allah diledi, sonra da sen diledin’ demelerini emretti.”(Ahmet Musnet .Nesâî) 

İbn-i Abbas radiyalluanh anlatıyor: Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:”Allah’ın dilediği ve senin dilediğin” deyince Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sen Allah’a şirk koştun. Allah tek başına diler.”(Buhari Edelbul.müfret 804 sahih)

İbn Abbas radiyallahu anh dan rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasulullah sallallah aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Biriniz, yemin ettiği zaman, Allah’ın dilediği ve senin dilediğin şekilde demesin. Fakat Allah’ın dilediği sonra da senin istediğin gibi” desin.” (İbn Mâce 2118 sahih)

Huzeyfe b. Yemân radiyallahu anh’dan rivayete göre, Müslümanlardan bir kimse rüyasında, ehli kitabtan biriyle karşılaşmış ve o adam Müslüman kimseye: “Allah’a ortak koşmazsanız siz Müslümanlar ne güzel kimselersiniz Çünkü siz, Allah’ın dilediği ve Muhammed’in dilediği diyorsunuz” demiş. Müslüman adam da rüyasını Neni sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmış. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Vallahi bilmiş olun ki sizlerin bu kelimeyi kullandığınızı bilmiyordum. Dolayısıyla bundan sonra “Allah’ın dilediği sonra da Muhammed’in dilediği gibi deyiniz” buyurmuştur.”(Müsned 19773 İbn Mace 2118 sahih)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu hadislerinde küçük şirk olmasına rağmen ümmetini men etmiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettikten sonra ondan yardım dilemek ona sığınmak dara düştürğümüzde ondan medet dilemek büyük şirktir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem büyük şirktende küçük şirktende sakınmıştır.

Salihleri şirk aracı edinme Nuh aleyhisselam’ın kavminde ortaya çıkmıştır. Bu yüzyılımızda da aynı şirk, insanların çoğalması ile beraber halk arasında yaygınlık kazanmıştır.

Allahu Subhanehu bizleri kendisinden başkasına ibadet etmememizi , sevgi , korku, tevekkül , inabe , tevbe , şükür , hamd ,namaz , oruç, hac, zekat, kurban , dua bütün ibadetlerin türünü Allah’ a yapmamızı emreder. İbadetin tanımıda : Allah’ın emrettiği sevdiği ve razı olduğu zahiri veya batıni bütün amellerdir. Allah’ım, ben senin kulunum. Senin kölen ve cariyenin oğlu yum. Alnım senin elindedir. Hakkımda verdiğin hükmün geçmiştir ve gerçekleşen hükmün, adilanedir. Senden kendini isimlendirdiğin, kitabında indirdiğin, yaratıklarından birine öğrettiğin ve katındaki gayb ilminde gizlediğin senin olan her isminle Kur’an’ı kalbimin baharı, gözümün nuru, hüznümün dağıtıcısı ve kederimin gidericisi kılmanı dilerim.” Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı ve güzellikle onlara tabi olanlara salâtu selam olsun.”Allah u Subhanehu bizi buna muvaffak kılsın . Alemlerin Rabbi olan Allah ‘a Hamd olsun.

A.KADİR GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!