Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

“Onlar: “Musa bize dönünceye kadar değil biz buzağıya ibadete mutlaka devam edeceğiz” dediler. “(Taha 91)

“Senin bu yaptığın nedir ey Samiri?”(Taha 95)

Kurtubi bu ayetin tefsirinde; Ebu Bekr et-Turtuşi şöyle bir soru sorulmuş: Sufilerein tutumları hakkıda:

 O şöyle cevap vermiştir: Şunu bil ki Sufilerin izledikleri yol tembelliktir, cahilliktir, sapıklıktır. İslam ise ancak Allah Teala’nın kitabı ve Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden ibarettir. Raksa ve vecde gelmeye gelince: Onu ilk ortaya atanlar Samiri’nin yanında yer alanlardır. Samiri onlara böğüren bir buzağı yapınca, ayağa kalktılar, onun etrafında raksetmeye ve vecde gelmeye başladılar. İşte bu kâfirlerin dinidir, buzağa tapanların yoludur. Çubukla çalgı vurmaya gelince: Müslümanları Allah Teâlâ’nın Kitabı’ndan başka şeylerle uğraştırmak için onu ilk olarak zındıklar icat etmiştir.”(Ahkami’l Kur’an Kurtubî)

İbnu’l Mubârek şöyle demiştir;  Şu zikri dinledikleri esnada yerlerinden kendilerinden geçenleri yüksek duvarların üzerine oturtalım ve onlara Kur’an okuyalım. Bakalım kıpırdayabiliyorlar mı?(El-ibânetu’s Suğra İbn batta el-Ukberi)

İmam Şafii’nin sufiler hakkında sözleri; İmam Şafii rahimehullah  şöyle demiştir: “Akıllı bir kimse tasavvufa girse, öğlen olmadan ahmak olur çıkar. “Sahih maktu. Ebu Nuaym Hilye (9/142) Beyhaki Menakıbu’ş-Şafii (2/207)

Yine İmam Şafii rahimehullah  şöyle der: “Tasavvuf tembellik üzerine kuruludur.”(Ebu Nuaym Hilye (9/137)

İmam Şafii rahimehullah şöyle diyor: “Hiçbir akıllı kimse yoktur ki; sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”

İmam Şafii rahimehullah şöyle dedi: “Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez”

Yahya bin Muaz rahimehullah şöyle dedi: insanların üç sınıf kimseden kaçının gafil Alimler, yağcı fakirler,cahil sofiler,”  Yahya bin Yahya rahimehullah şöyle derdi: “Hariciler bana sofilerden daha sevimlidir”

Abdumelik bin Ziyad rahimehullah anlatıyor: “İmam Malik ile birlikte oturuyorduk. O’na memleketimizin iki sofisinin durumunu anlattım. O’na dedim ki: “Sofi denilen bu kimseler en güzel yemeni elbiseleri giyiyorlar ve şöyle yapıyorlar “

İmam Malik rahimehullah: “Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldü ki, etrafındakiler şöyle dediler:

“Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik.”  Yunus bin Abdullah rahimehullah anlatıyor: Şafii şöyle derdi: “Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır.”

ve yine şöyle der: “Yanına geldiklerinde abid görünen, Yanlız kaldıklarında aç kurtlara dönenleri birakın.”

Asım şöyle derdi: “Bizler hala sofileri ahmak olarak biliriz. Ama onlar konuşmaktan hep gizlenirler.” (İbnul Cevzi, Teblis İblis, sayfa: 532 – 531 )

İmam el Kadı İyad rahimehullah et Tinnisî’den naklediyor;

“İmam Malik rahimehullah’ın yanında idik, Ashabı da oradalardaydı. Nusaybin halkından birisi dedi ki;

“Bizim o tarafta “sufiyye” denilen bir topluluk var. Çok yiyorlar, sonra kasideler okumaya başlıyor ve kalkıp raksediyorlar”

Malik, “Onlar çocuk mu?” diye sordu. “Hayır” deyince, “Peki onlar mecnun mu?” diye sorunca adam dedi ki; “Hayır onlar şeyh’tirler ve akıl sahibidirler.”

Bunu üzerine Malik: “Ehl-i İslamdan hiç kimsenin böyle yaptığını duymadım.” dedi.

Adam da dedi ki: “Onlar yiyorlar, sonra kalkıp ayakları üzerinde raksediyor, bazıları başlarını ve yüzlerini tokatlıyorlar.”

Bunun üzerine İmam Malik güldü ve kalkıp evine girdi.

Malik’in ashabı adama dediler ki: “Arkadaşımıza uğursuzluk getirdin. Biz otuz küsur senedir onun meclisindeydik, bu gün dışında güldüğünü görmedik.” (Kadı İyad, Tertibu’l Medarik, 2/54)

Kelam ve Mutasavvıflara meyl eden sonra tevbe eden İbn Akil el-Hanbeli onlar hakkında sapıklık içinde olduğunu beyan etmiştir.

İbn Akil der ki: “Mutasavvıflar temiz güzel mizaçlı ve ahlaklı kimselerdir, derse ona derim ki: zaten sizin gibilerin kalplerini kazanmak için bir yöntem koymuşlardı, nesilleri devam etmeyecekti. Saydığın niteliklere Hristiyan ruhbanları sa sahip! Şayet sofralara çöreklenen tufeylilerin ve Bağdatlı kadınımsı erkeklerin temizliklerini şarkıcı kadınların kibarlıklarını görseydin bunların yolunun eğlence şaka ve aldanma yolu olduğunu daha iyi anlardın.  İnsanlar yaşantı veya sözden başka neyle aldatılabilir? Bunların ilimde üstünlükleri de güzel yaşantıları da olmayınca mal sahiplerini nasıl celbedecekler? Bil ki teklifi şerri yükümlülüğü taşımak zordur. Ahlaksızlar için Müslümanların cemaatini ve yolunu terkten daha kolay gönüllü emir nehiylere hapseden ve zorlamadan daha zor bir şey yoktur. Şeriata kelamcılardan ve Mutasavvıflardan daha zararlısı ve zarar veren yoktur. İnsanların akidelerini vehimleriyle bozuyorlar, amelleri ifsad ediyor,dinin asıllarını bunlar yikiyorlar. Bunlar işsiz işsiz dolaşmayı ve sadece dinlemeyi severler. Selef böyle değildi. Onlar akide konusunda teslimiyetçi ama  başka konularda gayret sahibi idiler.”Teblis-i İblis)

İzzeddin b. Abdüsselam şöyle der:  Tasavvuf adı altında kimi sahtekarlar insanları Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Bunlar yol kesen eşkıyadan daha şerlidirler.”(el-Kavaidu’l-Kubra: 2/212)

İmam Kurtubi rahimehullah şöyle der; Günümüzde sufilerin bidat olarak ortaya çıkardıkları kaval, tef, vurmalı sazlar ve telli sazlardan oluşan çeşitli şarkı ve çalgı aletlerini dinleme tiryakiliğine gelince, bu haram bir şeydir!” (El-Camiu li-Ahkamil-Kur’an;13/519)

İbn Teymiyye rahimehullah der ki; Müslümanlar, Kuranın ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in hak olduğunda ittifak etmiş olmalarına rağmen, Allah’ın ilim ve itikatla ilgili olarak bildirdiği bazı konularda ihtilaf etmişlerdir. İhtilaf ettikleri şeyler hakkında her biri sırat-ı müstakim üzerinde hidayet sahibi olsaydı, ihtilaf etmezlerdi. Kaldı ki Allah’ın emrettiklerini bilenler de bunların çoğunda O’na itaat etmiyorlar ve gösterdiği yoldan gitmiyorlar.”

“Bir hocanın bir sufi ile konuşması Soru: Az önce sufi ama aynı zamanda alim bir tanıdığım hayretler içinde sordu:

“Yeni bir şeyh efendiyi tanıtan müridi; “Gavstır, kutbu’l-aktap’tır, dünyada bir tanedir. Dünyanın tasarrufunu Allah onun eline vermiştir. Onun izni olmadan kuş bile uçamaz” diyor. Böyle bir kanaat/akide İslam inancına aykırı değil midir?

Cevap: Ne yazık ki böyle insanlar birazcık ilmi olan herkesi bütün olarak tasavvufa karşı düşman ediyorlar. Oysa başta Hasan Basri, Muhasibi, Cüneyd el-Bağdadî, Abdülkadir Geylani olmak üzere İslam’ı ruhuyla yaşayan sufilerin hayatları İslam’ın özüdür ve ta kendisidir. Tasavvuf düşmanı sanılan İbn Teymiyye ve öğrencisi İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye bile bu zevata ve benzerlerine hürmet eder, örnekliklerinden söz ederler. Onların da bütün alimlerin de karşı oldukları şey tasavvufu batıniliğe ve şirke alet eden tarikatlardır. Bugün bile dünyanın pek çok yerinde kitabı ve sünneti esas alan o ilk sufiler gibi Ehli sünnet zühd erbabı vardır. Ama ne yazık ki bugün mevcut tarikatların çoğunluğu batınidir. Mürit toplamak için şeyhlerini takdis ederler ve onlara, beşerin en büyüğü olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ’de bile bulunmayan olağanüstü güçler atfederler.

Gavs, yegâne imdad kaynağı demektir. Bu özellik sadece Allah’ta vardır. Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem dualarında Allah için, “Rabbim, istiğase edilecek merci sadece sensin” diye defalarca buyurur.

Şöyle de düşünebiliriz: Bu özelliklerin sadece kendi şeyhinde olduğuna inanmayan hemen hemen hiçbir tarikat yoktur. O halde mesela yüz tane tarikat varsa, bunun en azından doksan dokuzu yanlış ya da yalan söylüyor demektir.

Bir beşer için, “Onun izni olmadan kuş bile uçamaz” demek, böyle itikad etmek ise açıkça şirktir. Çünkü böyle olan sadece Allah’tır. Eğer onların izni olmadan kuş bile uçamıyorsa, demek ki müslümanlara yapılan zulümlere onlar izin veriyorlar ki yapılabiliyor. Böyle bir mürşit ya da şeyh olur mu?

Tasavvuf ehli bu aşırı amelleri şeyhlerine hangi sebeple sergiliyorlar. Arkadaşlık, akrabalık, alim sevgisi mi yoksa onun ötesinde kendisi ile günahların silinip, hidayetin ortaya çıktığı, Allah subhanehu Tealaya huccet getirip neredeyse biz şeyhten bu hakkı aldık, haşa! (sana ne oluyor) deme hakkı verecek bir sevgi mi?

Soru budur?

Bu sebeple en tekfirci topluluklardan biri tasavvuf ehli değil midir! kendilerinden başka herkesin imanını eksik hatta ateşe gireceğine iman ederler.

Büyük ilim ehillerine hatta Rasullere tepeden bakarlar ve bu onların iç dünyasında çok yaygındır,

Şu aralar bir tarikata takılıyorum, birbirlerine bile tacirlik yapıyor, fosur fosur sigara içiyorlar, kuranı yüzünden okuyamayan adamlar elimde Arapça kitapları gördükleri halde bana öyle tepeden bakıyor ki sorma gitsin… Acaba neden, hangi meziyetle senin benim(gibi ilim talebelerinin) ve  hatta ümmetin büyük alimlerinin üstüne çıktığını düşünüyorlar.”

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!