Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

İmâm Ahmed b. Hanbel rahimehullah derki; Nebi sallallahu aleyhi ve selleme den ceyyid bir isnadla gelmiş olan bütün rivayetleri kabul ederiz. Allah Rasulunun getirdiği bir şeyi kabul etmeyip reddedersek Allah teala emrini reddetmiş oluruz. Çünkü Allah teala;  “Rasul size ne verdiyse onu alın size ne yasakladıysa ondan da sakının.”(Haşr 7)
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in bir hadisini reddeden kişi helakin eşiğindedir.” demiştir.

İmam Berbehari rahimehulkah der ki; Bir kişinin rivayetlere saldırıp onları kabul etmediğini ya da Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinden birini inkar ettiğini işitirsen onun, Müslümanlığından şüphelen. Çünkü o sözü ve gidişatı kötü olan biridir. Zira o bu yaptığıyla Allah Resulu sallallahu aleyhi ve selleme  ve onun ashabına saldırmış olur. Halbuki bizler Allah’ı ve Rasulunu, kur’an’ı, hayrı şerri, dünyayı ve ahireti ancak rivayetler vasıtasıyla öğrendik.”(Şerhu’sunne)

İmam Berbehari rahimehullah şöyle demiştir;  “Bir kişinin rivayetlere dil uzattığını, onları reddettiğini yada onlardan başka deliller istediğini işitirsen, onun müslüman olduğundan kuşkulan. Zira onun heva sahıbı ve bidat sahibi biri olduğunda şüphe yoktur.”(Şerhu’sunne)

İbn Huzeyme rahimehullah der ki: Cehmiyye – Allah’ın her türlü lâneti üzerlerine olsun – Rablerinin kitabını ve Nebîleri (salallâhu aleyhi ve sellem)’in sünnetini dile getiren, Allah (azze ve celle) hakkında O’nun iki kapak arasındaki muhkem tenzîlînde ve seçilmiş Nebîsi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in diliyle, adâletli kimsenin adâletli kimseden O’na ulaşan senet ile nakliyle kendisinin sıfatı olduğunu bildirdiği sıfatlarını isbât eden Ehli Sünnet’e ve eserlerin tâbilerine; Rabbimizin kitabının ve Nebîmiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sünnetinin câhili olduklarından, bize kendilerinin diliyle hitap edilen Arapların dilini bilmediklerinden dolayı müşebbihe dediler.”
İbn Huzeyme, Kitâbu’t-tevhîd ve isbâtı sıfâtı’r-Rabb azze ve celle (syf.36)

İmam Ebî Said ed-Dârimî rahimehullah -Nakdu Osman Ebî Sa’îd ‘Ale’l Merisiyyi’ l-Cehmîyyi’l ‘Anîd) eserinde şöyle dedi:. Bize Merisi’nin arkadaşlarından bazısının Merisi’ye şöyle söylediği haberi ulaştı: Bizim Mezhebimizi reddetmek için delil olarak sundukları, yalanlanması mümkün olmayan bu sahih senetli hadisleri delil sunmaları hakkında ne dersin? Örneğin: Süfyan’ın, Mansûr’dan, onunda Zührî’den, Zührî’nin, Sâlim’den, onunda Eyüb ibn ‘Avf’dan, ibn Sîrîn’den, Amr ibn Dinâr’dan, onunda Câbir’den (radiyallahu anh) Onunda Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’den ve buna benzer hadis senetleri gibi? Merisî dedi ki: Bunu reddetmeyin rezil olursunuz. Ancak onları te’vil ile kandırıp yanıltın. Böylelikle sertlik ve kabalıkla reddedemediğiniz hadisleri nazikçe reddetmiş olursunuz.”

Hadis ehlinin fazileti
Hatib el-Bağdadi rahimehullah  der ki: “Allah bu insanları Ehli Hadis; Şeri’at’ın direkleri yapmış ve onlar vesilesiyle pis Bid’atları yoketmiştir. Onlar, mahlukat içerisinde Allah’ın mutemetleridir ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Ümmet’i arasında aracıdırlar. Onlar, Allah’ın Dini’ni korumak için çok büyük mücadele edenlerdir; onların nurları parlar, faziletleri çok iyi bilinir, İhlaslar’ının alametleri apaçıktır, onların yolu galibtir ve onların delilleri en üstündür. Her grubun heva ve hevese dayanan kendi odak noktaları vardır, Ehli Hadis dışında ki onların referans noktası Kur’an’dır, delili Sünnet olan ve lideri Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem olan, onlar heva ve hevese aldırış etmez ve Rey  kişisel görüşler’i önemsemezler. Onlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet olunanlardan hoşnut olan ve (nakiller) kendilerine emanet olunmuş ve onu önemseyen kimselerdir. Onlar, İman’ın muhafızları ve koruyucularıdır, İlm’in damarı ve taşıyıcılarıdır. Eğer bir Hadis konusunda farklı görüşler varsa, insanlar onlara başvurur ve onlar, hükmettikleri (husus) kendilerinden kabul edilen ve (sözü) dinlenenlerdir. Onların arasında seçkin Fukaha, büyük İmamlar ve kendi kavimlerinde çok yi bilinen Zahidler vardır; faziletleriyle bilinen adamlardır, Kur’an’ı çok iyi okuyabilen kimseler ve hatiblerdir. Onlar çoğunluktur ve onların yolu doğru yoldur. Bütün Bid’atçılar onların yolunu takip ediyormuş gibi yapar ve bundan başka bir yola kendilerini nispet etmeye cesaret edemezler. Herkim onlara muhalefet ederse, Allah onları yokeder ve herkim onlara karşıysa Allah onu alçaltır. Onlara, kendilerini terkedenler zarar veremez ve onlardan uzak duranlar başarıya ulaşamaz. Din’ini önemseyen kişi, onların yardımına muhtaçdır, onlara yukarıdan bakan hüsrana uğrar ve Allah onlara destek olmaya muktedirdir.” (Şeref Ashab el-Hadis, 15)

Abdullah İbn Mubarek rahimehullah hadis ehlinin alimlerindendir.
İbni Kesir’in naklettiğine göre: “Bir defasında Abdullah ibni Mübarek, Rakka’ya gelmişti. Harun Reşid de oradaydı.

Şehre girdiğinde insanlar Abdullah’ın etrafında toplandılar. Çevresinde büyük bir kalabalık olmuştu.

Harun Reşid’in cariyelerinden biri sarayın balkonundan kalabalığa baktı ve: Şu insanlara ne olmuş? diye sorunca kendisine şöyle cevap verdiler: Horasan’dan Abdullah ibni Mübarek adında bir alim kişi gelmiş. İnsanlar onun etrafında toplanmışlar.

Verilen bu cevap karşısında cariye şöyle dedi: “Hükümdar işte budur. Yoksa kırbaç, değnek, tehdit ve teşviklerle etrafında adamların toplandığı Harun Reşid değildir.”
(İbni Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, cilt 10,)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!