Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Kuran’ın beyanını ve açıklamasını inkar etmek İslamdan çıkıp küfre girmenin sebeplerindendir.
“Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için  düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl/44)

Bu gibi âyetler, amellerin uygulamasını Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
bırakmaktadır ve O’nun Kur’ân’ı açıklamakla vazifeli olduğunu vurgulamaktadırlar.

Allah Tebareke ve Teala “İnsanlara” Rablerinden “kendilerine ne indirildiğini açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler.” Kendilerine bakıp doğruyu bulsunlar, dünya ve ahirette kurtuluşa ersinler “diye sana da bu zikri” yani Kur’ân’ı “indirdik.” Çünkü sen Allah’ın sana indirdiği buyruklarının anlamını çok iyi bilensin. Ona son derece bağlısın ve onu takip edersin. Biz de senin yaratılmışların en faziletlisi ve Ademoğullarının efendisi olduğunu bildiğimiz için sana Kur’ân’ı indirdik. Böylelikle sen onlara Kur’ân’ın mücmel olanını geniş geniş açıklamış, müşkil olanını da (içinden çıkamadıkları, anlamakta zorlandıkları buyrukları da) açıklayasın diye seni gönderdik. (İbni Kesir)

Tefsir sahibi büyük İmam Taberi rahimehullah (ö.310/922) der k: ” Kur’ân’ın bir kısmının tefsirine, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in açıklaması olmaksızın ulaşabilmek mümkün değildir. Farz, mendup, tebliğ gibi emir çeşitleri, emir ve nehy, korkutma ve müjdeleme, kınama ayetleri, Allah azze ve celle’nin (isimleri, sıfatları ve fiili sıfatları,) hak ve hadleri, mahlukatının birbirlerine karşı yükümlü olduğu hükümleri ve benzeri âyetlerin ahkamı bu cümledendir. Allah Rasulunden bir nas olmadıkça veya tefsirine işaret eden bir delâlet bulunmadıkça, bu mevzularda hiç kimsenin söz söylemesi doğru değildir.” (Taberi)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in beyanı
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in beyan ettiği dinde şüphesi olan kişinin iman dan daha çok küfre şirke ve nifak yakındır. Dinde şüphe olmaz şüphe ile iman bir arada bulunmaz. Her kim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiğinde şüphe ederse o kişi sadık olmaz. Tasdik eden sadık olur inkar edende yalancı kafir olur.  İnkar edenler tevhid ve iman ehli olmazlar. Rabbimiz şöyle buyrmaktadır. Müminler ancak Allah’a ve Rasulune iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerdir. İşte sadık olanlar ancak onlardır.”(Hucurat/15)

el-Kasım b. Avf, eş-Şeybâni’den dedi ki: İbn Ömer radiyalah uanh’ı şöyle derken dinledim: Biz dönemimizdern bir süre yaşadık. Bizden herhangi birimize Kur’ân’ı öğrenme)den önce iman verilirdi. Muhammed sallallahu aleyhi sellem’e sure nazil oluyor, kişi de o surede belirtilen helallarını, haramlarını ve yanında durulması gereken hususları öğreniyordu. Tıpkı sizin Kur’ân’ı öğrendiğiniz gibi. Sonra şunları söyledi: Ben birtakım kimseler gördüm ki onlara Kur’ân veriliyor. O da Fatihadan itibaren sonuna kadar okuyor ama Kur’ân’m emrinin, yasağının ne olduğunu da bilmiyor. Yanında durup da aşmaması gereken sınırı da bilmiyor. Onu adi hurmanın etrafa saçılması gibi darmadağın ediyor.”Mustedrek, 108; Sahih.)
Ayrıca

Tefsir ilmi, değer ve önem bakımından, şeriat ilimlerinin er yücesi ve yükseğidir. Konu, maksad ve kendisine duyulan ihtiyaç bakımından, İslâmî ilimlerin en şereflisidir. Çünkü onun konusu her hikmetin kaynağı ve her faziletin aslı olan Allah Teâlâ’nın kelâmıdır. Çünkü ondan maksad; Allah Teala’ın emirlerine sımsıkı sarılmak ve gerçek mutluluğa ermektir. Ona şiddetle ihtiyaç duyulmuştur. Çünkü dünya ve ahiretle ilgili her türlü olgunluğun şeriata uygun olması gerekir. Bu uygunluk da ancak Allah’ın kitabım bilmeye dayanır.

İbn Teymiye rahimehullah şöyle söylemektedir: Kim ashabın ve tabiinin görüşlerini ve tefsirlerini bırakarak buna muhalif olan açıklamalara yönelirse, bu kimse bu hususta hata eden birisi olur. Hatta bid’atçi birisi olur. İsterse hatası kendisine bağışlanmış müctehid birisi olsun. Daha sonra onların sözlerine muhalefet edip, Kur’an’ı onların etmedikleri bir şekilde tefsir eden kimse, delil bakımından da, delilin medlulü bakımından da aynı zamanda hata etmiştir.”

Her kim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiklerinden herhangi birine buğzeden ve onu kerih gören ondan hoşlanmayan isterse onun ile amel etsin kafir olur, söven ise katmerli kâfirdir sebebi ise:  “Bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini  kerih görmeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.”(Muhammed/9) “Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise hakta     hoşlanmamaktadırlar.”(Mü’minün/70)  “Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.“ (Zuhruf/78)

Sadece Kur’ân ile adilmesini söyleyenlere reddiye ve cehaletlerinin beyan edilmesi;

Beyhaki rahmehullah şöyle der:

Rasulullah sallallahu aleyhi sellem (az yukarıda geçen) bu haberiyle kendisinden sonra ortaya çıkacak bidatçileri haber vermiştir. Söylediği de daha sonra ortaya hakikat olarak ortaya çıkmıştır.

Beyhaki peşinden Habib bin Ebi Fedale el-Mekki’den senediyle şu rivayeti nakleder:

İmran bin Husayn radiyllahu anh yanında şefaati konuşurlar.

Oradakilerden bir tanesi:

‘’Ey Ebu Nuceyd! Siz bizlere hadisler anlatıyorsunuz fakat biz bunlarla ilgili Kur’an’da bir asıl bulamıyoruz’’ deyince, İmran kızar ve adama şöyle der:

‘’Sen Kur’an’ı okudun mu?’’

‘’Evet’’

‘’Peki Kur’an’ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört akşamınkinin üç, sabahkinin iki, öğleye ikindininkinin de dört rekat olduğuna rastladın mı?

‘’Hayır’’

‘’Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Bizde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den öğrenmedik mi? Peki Kur’an’da kırk koyunda bir koyun, şu kadar deveye şu kadar, şu kadar dirheme şu kadar zekat düştüğüne rastladın mı?’’

‘’Hayır’’

‘’Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi?

Biz de Rasulluh sallallahu aleyhi ve sellem den öğrenmedik mi? Keza Kur’an’da, ‘’Eski evi (Kabe’yi) tavaf etsinler.’’ (Hac/29) Ayetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin, Makam’ın arkasında iki rekat namaz kılın diye bir ifadeye rastlamadınız mı? Aynı şekilde Allah Rasulunun sallallahu aleyhi ve sellem buyurduğu şu hususlar Kur’an’da var mı?

‘’Zekat tahsildarının bir yerde konaklaması ve zekat vermeleri gerekenlerin mallarını yanına getirmelerini istemesi, zekat vereceklerin mallarını uzağa götürüp tasildara meşakkat vermeleri, kız kardeşlerini birbirine vererek mehirsiz evlenmek İslam’da yoktur.’’ Ebu Davud, Bab, 9; Zekat; Tirmizi, Bab,29; Nikah; Peki Allah Teala’nın Kur’an’ın da şöyle buyurduğunu duymadınız mı?

‘’Rasul size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.’’(Haşr/7) İmran bin Huseyn radiyallahu anh daha sonra şöyle söyler;

Sizin bilginizin olmadığı Rasullah sallallahu aleyhi ve selem den öğrendiğimiz daha başka şeyler de var.”(Hakim, Mustedrek, Hatib Kifaye. Beyhaki, Delailu’n-Nubuvve,)

KURAN’IN TEFSİRİ VE MEAL ÇALIŞMALARINDA TEMEL PROBLEMLER

Gerek Kur’an’ın yorumunda, gerekse kaleme alınan bazı araştırmalarda, araştırmacıları hataya sürükleyen oldukça önemli faktörlerden biri de nüzul sebeplerine yeterli özenin gösterilmeyişi ve “esbâb-ı nüzûl” ilminin verilerinin göz ardı edilerek meâl, tefsir ve araştırmalara beklenen ölçüde yansıtılamayışıdır.

Nüzul sebeplerinin bizlere kadar ulaşmasını sağlayan ilk kaynak ve ilk nesil hiç şüphesiz ki Sahabe’dir. Çünkü onlar, vahyin tezahür ettiği o günleri yaşamış ve dolayısıyla olayların iç yüzüne vâkıf olma şansına sahip olmuşlardır. Ayetlerin iniş sebeplerine yönelik herhangi bir değerlendirmede bulunabilmemiz için öncelikle onların bize aktardıkları rivayetleri bilmek ve onları sıhhat şartları çerçevesinde değerlendirmek durumundayız. Bu konuda özel bir eser kaleme alan Vâhidî de şunları dile getirmektedir:

“Kur’an’ın nüzul sebepleri konusunda söz söylemek ancak ve ancak o hâdiseleri bizzat müşahede eden, onlara yakînen vâkıf olan, bilmediklerini öğrenmek için hiç durmadan koşup araştıran, öğrencilerini seçmede ve bildiklerini başkalarına aktarmada ciddi olarak gayret sarfeden Sahabe’den ya bizzat işitmek ya da onlardan rivayet etmek suretiyle olabilir.”(Ebü’l-Hasen Ali b. Ahmed el-Vâhidî, Esbâbu’n-Nüzûl, Kahire, 1388/1968, s.4.)

Konuyla bağlantılı olarak şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, ayetlerin nüzul sebepleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmamak veya o bilgiler elde edilmiş olsa bile, onları nazar-ı dikkate almadan ayetlerin zahirî ifadesinden mefhumu kavramaya ve sonuçta birtakım hükümler çıkarmaya çalışmak kişileri hep yanılgıya sürüklemiş ve sürüklemeye de devam edecektir.” 

Hiç şüphe yok ki ayetin tefsiri, onun iniş sebebiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Esbab-ı Nuzül, nassların vuku bulan olaylarla bağlantısını (alakasını) en güzel şekilde ortaya koyan ve ayetlerin anlamlarını açık bir biçimde gözler önüne seren en önemli ilimlerden biridir. Diğer bir deyişle “Esbab-ı Nuzül bilgisi Kur’ân’ın yani ayetlerdeki İlahi maksadın doğru olarak anlaşılmasında/algılanmasında büyük bir önemi haizdir.” Esbabu’n-Nuzül konusunda müstakil eser kaleme alan el-Vahidi, en-Neysaburi bu konunun önemine dair şunları söylemektedir:

“Ayetlerin inmelerine vesile olan olaylar üzerinde durmadan ve onların iniş sebeplerini beyan etmeden ayetlerin tefsirleriyle ilgili bilgiye ulaşmak mümkün değildir… Yine bazı kimseler, cehalet yularını boyunlarına takarak ayetlerin iniş sebeplerini bilmeyenler hakkında varid olan İlahi tehdidi düşünmeksizin bu konuda yeni yeni şeyler icat etmekte, birtakım yalanlar düzmekte ve asılsız sözler uydurmaktadırlar.”

Konuyla ilgili olarak şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, “ayetlerin nuzül sebeplerine ilişkin bilginin kaynağı, vahyi bizzat müşahede eden Ashab’tır. Öyleyse, öncelikle Ashab’dan ve onlar kanalıyla Tabiin’den bize kadar ulaşan nuzül sebeplerine ilişkin haberleri nazar-ı dikkate almadan ayetlerin zahiri ifadesinden mefhumu kavramaya ve birtakım sonuçlara ve hükümlere varmaya çalışmak ilmi anlayışla bağdaşmayan önemli bir metot hatasıdır.” (Prof.Dr İshak)

Sünnet inkarcısına önemli bir soru:

Bu din indirildiği gibi koru dumu? Yoksa diğer dinler gibi sonradan ekleme ve eksiltmelerle bozuldumu? Eğer bozuldu derse zaten müslüman değildir. Önce kur’ana iman etmesi gerekir. Eğer bozulmadı derse ona sor

Sence insanlar kuranı, O’nun hikmet ve hükümlerini anlamada aynı seviyedelermi, yoksa aldıkları eğitime, tefekkür ve tedebbür derecelerine, arapça ve ilimlerindeki bilgilerinin seviyesine göre farklı seviyedelermi?

Eğer hiç eğitim almamış, kur’anı ilk defa okuyanla yıllarca arapça başta olmak üzere eğitimini alıp manalarını ve inceliklerini düşünen aynı seviyededir derse kapıyı kapat ve git. Çünkü karşında inadından dolayı inkar eden birisi vardır.

Ama hayır tabiki ihtisas sahibi kuranı anlamaya daha hak sahibidir. İhtisası olmayanlar onu ihtisas sahibi sayesinde doğru ve daha iyi anlarlar; dolayısıylada ihtisas sahiplerine sormaya ihtiyaç duyarlar derse ona şunu sor:

Kur’anı anlamak için yıllarını vermiş bir insan nekadar alim ve donanımlı olursa olsun, açıklasın diye Kendisine Kur’anın indirildiği Nebiden daha iyi kur’anı anlayabilirlermi? Evet derse hiç oralarda vakit geçirme yorulursun. Ama hayır tabiki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kuranı daha iyi anlar çünkü Kur’an ona manalarını beyan etsin diye indirildi ve direk vahye tabiydi kendisine gönderilen kitapta gönderenin muradını tam olarak bilmemesi Nebiliğine yakışmaz derse ona şunu sor:

Peki Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kur’anın manalarını insanlara anlatıp Allah’ın muradını söz ve fiilleriyle insanlara bildirdimi? Evet bildirdi ve öğretti demekten başka yok bulamayacaktır. Ozaman tekrar sor:

Nebilerin insanlara anlattıklarına sadece o dönemdeki insanlarınmı ihtiyacı vardı? Sonradan gelenlerin bu bilgi ve öğretilere ihtiyacı yokmu? Tabiki var demekten başka çaresi olamaz. Ozaman tekrar sor:

Peki nasıl olurda Allah Rasulune kitap gönderir ve onu insanlara sözlerinle ve yaşantınla açıkla der sonrada zaruri bu beyan ve açıklamalar kaybolur gider ve sonuçta manası ve faidesi kalmaz?

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in varlığı sünnetin korunduğunun en kuvvetli delilidir.”

Beğen

Yorum Yap

Beğen

Yorum Yap

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!