Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Ebu Eyyub el-Ensârî’ radiyallahu anh dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَنْ جَاءَ يَعْبُدُ اللهَ لَا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا،وَيُقِيمُ الصَّلَاةَ ، وَيُؤْتِي الزَّكَاةَ، وَيَصُومُ رَمَضَانَ، وَيَجْتَنِبُ الْكَبَائِرَ، فَإِنَّ لَهُ الْـجَنَّةَ، وَسَأَلُوهُ:مَا الْكَبَائِرُ؟ قَالَ: الْإِشْرَاكُ بِاللهِ، وَقَتْلُ النَّفْسِ الْـمُسْلِمَةِ، وَفِرَارٌ يَوِمَ الزَّحْفِ
رواه أحمد والنسائي

“Kim, hiçbir şeyi şirk koşmadan Allah’a ibâdet eder, namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar ve büyük günahlardan sakınır bir halde Allah’ın huzuruna gelirse, ona cennet vardır.
Sahâbe: Büyük günahlar nelerdir? Diye sordular. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: O: Allah’a şirk koşmak,müslüman bir canı  öldürmek ve savaşta cepheden kaçmaktır.”(Hakim el Mustedrek 68 Nesai İmam Ahmed 23502 Taberi tefsir)
Nuaz b. Cebel radiyallahu anh dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
‏ ‏مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ ‏ ‏قَالَ ‏ ‏قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ‏ ‏ ‏ ‏مَا عَلَى الْأَرْضِ نَفْسٌ تَمُوتُ لَا تُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا تَشْهَدُ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ  ‏ ‏يَرْجِعُ ‏ ‏ذَلِكَ إِلَى قَلْبٍ مُوقِنٍ إِلَّا غُفِرَ لَهَا
“Allah’a hiçbir şey şirk koşmayın. Benim Allah’ın Rasulu olduğuna şahitlik eden ve hususun kalbine bir yakîn olarak döndüğü halde yeryüzünde ölen her bir cana mutlaka Allah Teala mağfiret edecektir.”(Hakim el Mustedrek 9   sahih)

Ebu Hureyre radıyallâhu anh dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
أبي هريرة – رضي الله تعالى عنه – عن النبي – صلى الله عليه وآله وسلم – قال : ” الإسلام أن تعبد الله لا تشرك به شيئا ، وتقيم الصلاة ، وتؤتي الزكاة ، وتصوم رمضان ، وتحج البيت ، والأمر بالمعروف والنهي عن المنكر ، وتسليمك على أهلك ، فمن انتقص شيئا منهن فهو سهم من الإسلام يدعه ومن تركهن كلهن فقد ولى الإسلام ظهره ” .
“İslam Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan ibadet etmen, namazı kılman,zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman, beyti haccetmen, marufu emridip, münkerden alıkoyman, aile halkına selam vermendir. Kim bunlardan bir şey eksitirse, şüphesiz ki o kendisinin terk ettiği İslam da bir şübedir. Bunların hepsini terk eden kişi ise sırtını İslam’a dönmüş olur.”(Hakim el Mustedrek 61 sahih )

Abbad e-Dueli radiyallahu anh dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
رَبِيعَةَ بْنَ عَبَّادٍ الدِّيلِيَّ ‏ ‏يَقُولُ ‏ ‏رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ‏ ‏صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ‏ ‏يَطُوفُ عَلَى النَّاسِ ‏ ‏بمِنًى ‏ ‏فِي مَنَازِلِهِمْ قَبْلَ أَنْ يُهَاجِرَ إِلَى ‏ ‏الْمَدِينَةِ ‏ ‏يَقُولُ يَا أَيُّهَا النَّاسُ ‏ ‏إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَعْبُدُوهُ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا قَالَ وَوَرَاءَهُ رَجُلٌ يَقُولُ هَذَا يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَدَعُوا دِينَ آبَائِكُمْ فَسَأَلْتُ مَنْ هَذَا الرَّجُلُ فَقِيلَ هَذَا ‏ ‏أَبُو لَهَبٍ
Minada Medine ye hicret etmeden önce kendi konakladıkları yerlerde gördüm. Şöyle diyordu: ‏
“Ey insanlar Şüphesiz kendisine tapıp ibadet etmenizi ve ona hiçbir şeyi şirk koşmamanızı emreder. Rabia dedki: Arkasında da bir adam vardı, o: Ey insanlar! Bu sizlere atalarınız dinini terk etmenizi emrediyor diyordu. Ben bu adam kimdir? diye sordum. Ebu Lehebtir denildi.”(Hakim el Mustedrek 39 Ahmed Musned 16024 hasen)
Muaz b. Cebel radiyallahu anha den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayın. Benim Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik eden ve bu hususun kalbine kesin bir yakin olarak döndüğü halde yeryüzünde ölen her bir cana mutlaka Allah mağfiret buyuracaktır.”(Müsned, 21002; İbn Mace, 3796; Müstedrek,16; Hasen)

Biri Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’ geldi ve Ebu Abdirrahman! Bana faydalı söz öğret.” dedi. Oda ona şunları söyledi;
“Allah’a ibadet et ve ona hiç bir şeyi şirk koşma. Nereye gidersen git Kur’an’la birlikte git.
Hakkı, senden uzak ve sevmediğin birisi getirirse bile kabul et.
Batılı sevdiğin ve yakının olan birisi getirise bile kabul etme.”

Şirkten tevbe etmeden ölen kişi   ebediyen cehennem ateşi azabi cezalandırılmayı hak etmiş bir müşrik ve kafirdir olur. Her kim Şirk günahından tevbe ederse Allah Teâlâ af eder, tevbe edip  Tevhide dönen kişinin ne kadar büyük günahları olursa olsun Allah Teala af ve mağfiret eder.

Bu ne zor bir soru; Bu ne dehşetli bir mevzu; Allahım ne günlere geldik: İnsanlar ne hale geldiler ki bu gün namazı kılmayan ve namazında ihmali olan bir müslümandan bahsediyoruz. Bu mesele ancak önce namazı terk etmenin hükmü, vaktinden sonra kılınan namaz nedir, onun hükmü bilinmekle anlaşılabilir. Namazı terk etme hususunda ümmetten iki görüş gelmiştir. Bunlardan ilki namazın terkinin küfür olduğu görüşüdür. Kirmani es sunnede (ölümü h280), Nasr el mervezi tazimu kadris salatta bunun sahabe ve tabiunun icma ettiği görüşün bu olduğunu söylemiştir. Bu hususta câbir den radiyallahu anh, Abdullah Şakik radiyallahu anh sahabenin namazın terkini küfür gördüğüne dair icma nakledilmiştir. Yine İshak b. Rahuye rahimehullah, Basen el Basri rahimehullah’dan icma yı zikretmiştir. Doğru olan sahabe ve tabiunun namazın terkini küfür olarak zikretmesidir. (bu hususta farklı lafızlarla gelmiş bu terki küfür ve şirk olarak tarif eden onlarca hadis vardır; kişi ile küfür ve şirk arasında (durup engel olan şey) namazdır. Kim namazı terk ederse kafir olur.)

Diğer görüş ise namazın terkinin öldürülmeyi gerektirecek(veya her namaz vakti dövülecek) kadar büyük bir günah olmasıdır.
İlk görüşte olanlar kişi namazı terk eder ve geri dönerse  kaza etmez zira onun islam üzere yaptığı bütün iyi amelleri heba olmuş, bütün günahları kendisine kalmıştır. O sırada mümin değildi ki namaz kılsın.
Onlardan bir kısım ise kafir bile olsa tövbesini tamam etmek pişmanlığını belli etmek için onları kaza eder demişlerdir. (bu acayip bir sözdür )
Namazın terkini küfür kabul etmeyenler için ise yine iki görüş vardır. Onların çoğunluğu kaza edilir demektedir ler. Onlar bu namazı kişinin unutarak ve yanılarak kaçırdığı namaza kıyas etmektedirler.
Oysa bunun üzerinde çok söz vardır. Kişinin unutması, yanılması , uyuya kalması şeri bir özürdür. Şeri özre bilerek terk etmenin kıyas edilmesi batıl bir kıyastır. Zira kıyasta illetin ortak olması aranır. Oysa burada illet farklıdır.
Bu zaruret meselesine benzer. Kişi suyun olmadığı yerde teyemmüm ile namaz kılmayı (zira özel güç yetmeyen bir durum için verilmiş bir ruhsattır) nasıl keyfi bir karine haline getirip su varken de bununla amel edebilir. Kişi vakti elinde iken namazı zayi edip onu nasıl başka bir vakitte kılabilir.
Kimileri şöyle demiştir. Özür namazın vakti dışında kılınmasını caiz kılar, eğer kişi özürsüz namazı vaktinden başka bir vakitte kılarsa o namazı vaktinden önce kılan kişi gibidir. Zira akşam vakti ikindi namazının vakti bitmiştir. Artık ona ait değildir. Dolayısıyla ikindiyi akşam vakti kılanla onu vakti girmeden(mesela sabah) kılan kimsenin hükmü aynıdır.

Dolayısıyla namaz büyük ve tehditli bir ameldir. Müslümanın onu bırakın terk etmeyi kaçırmasına sebep olacak işlerden kaçınması gerekir. Ve hatta yatsı dan önce uyumak ve yatsıdan sonra geç vakitlere uyanık durmak hele sabah namazını kaçırma ihtimali varsa mekruh hatta bazıları için haramdır.
Bu Allah’ın kuluna ilk soracağı amel ve kuranda bakara suresinde kendisi için iman kelimesi kullanılan ameldir.
O yüzden namazın terki ihmali kişinin ateşten sakındığı gibi sakınması gereken bir ameldir.
Bu amelinde eksik ve kusurları olanlar, üzerinde şüphe olan kaza ile değil de Allah’a çokça tevbe etmek, bir daha asla bu harama veya küfür olan hale düşmemek üzere Allahın azamet ve ölümün şiddetini hatırlayarak Nasuh şekilde tevbe etmeli, kaza gibi delilsiz bir amel yerine, gece namazı, ratibeler(sünnet namaz dediğiniz namazlar) ve diğer nafile Namazlar la Allah’a yaklaşıp bu kusurlarını örtmelidirler. Zira Temim radiallahu anh hadisinde geldiği gibi farzlardaki kusurlar nafileler ile örtülür.
Allah’tan korkun sakının ki o kalbinizin takvasını versin, günahlarınızı örtsün.
Allahtan kendim ve müslüman kardeşlerim için af ve merhamet dilerim.”

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!