Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Ebû Umame el-Bahilî radıyallahu anh’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir kavim eğer üzerinde bulunduğu hidâyetten saparsa, mutlaka ona tartışma (cedel) verilir. ” Daha sonra da Allah Teala’nın: “Onlar bunu sana ancak tartışmak üzere örnek gösterdiler.” (Zuhruf/58) buyruğunu okudu.”(Tirmizî, 3253; Hasen)

Ka’b b. Mâlik radiyallahu anh’ın babasından rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğunu işittim:
كعب بن ما الك عن ابيه قال سمعت رسول الله صلئ الله عليه وسلم يقول من طلب العلم ليجاري به العلماء او ليمار ي به السفهاء او يصرف به وجوه لناس اليه ادخله الله النار
“Âlimlerle tartışıp cedel yapmak ve avam, ile mücadele etmek ve halkın dikkatini kendine çekmek için ilim tahsil eden kişiyi Allah Taala ateşe atar.”(Tirmizi.2654;Hasen)

Ebu Hureyre radiyallahu anh dan; Rasulullah sallallahu aleyhi sellem şöyle buyurdu: “Kur’an ayetleri üzerinde  münakaşa etmek küfürdür.”(Ebu Davud, 4603; Hasen Sahih)

Amr b. Şuayb, babasından, oda dedesinden bildiriyor. : Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir kavim kur ‘an konusunda münakaşa ettiğini işitti ve: “Sizden önceki kavimler bununla helak oldular. Allah’ın kitabının bir kısmını bit kısmı ile çarpıştırdılar yalanladılar. Oysa Allah’ın kitabı bir kısmı bir kısmını doğrulasın indirildi. Onun bir kısmını bir kısmı ile yalanlamayin. Ondan bildiğinizi söyleyin, bilmediğinizi de bilene bırakın”buyurdu.”(Buhari Halku ef’ali’l-ibad 218: Abdurrezzâk Musannef 20367:) 

Ebu Bekir es – Sıddık radıyallahu anh  şöyle demiştir :
وقال ابو بكر الصديق رضي الله عنه أي سما ء تظلي واي أرض تقلني قلت في كتاب الله ما اعلم
“Allah’ın kitabı hakkında bilmediğim bir şeyi söylersem hangi sema beni gölgelendirir ve hangi yer beni taşır?”( İbn Batta)

Süleyman b. Musa rivayet edilmiştir: “Ebû Derdâ radiyallahu anh şöyle demiştir: “Sürekli münakaşacı olman sana günah olarak yeter. Hep çekişmeci olman, sana zulüm olarak yeter. Hep Allah Teala’nın rıza dışında konuşman yalan olarak sana yeter.”(İmâm Ahmed Kitabu z-Zuhd 741)

Kur’an ayetleri üzerindeki münakaşa bir kaç çeşit olabilir. Birincisi Kur’an’ı Kerimi şu ayeti Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme böyle inmemiştir, öbür birisi böyle inmiştir gibi münakaşa. İkincisi, bu ayet böyle demek değildir, diye başka ayetleri öne sürerek ayetleri ayetler karşısında delil olarak kullanmak sureti ile yapılan münakaşadır. Bu çeşit münakaşa tehlikelidir. Sonunda taraflardan birisini şüpheye düşürüp küfre sevk edebileceğinden Kur’an üzerinde biri öbürünün delil getirdiği bir ayeti başka bir ayet ile Çürütmeğe çalışmasının küfür olduğu bildirilerek bu davranıştan sakındırmıştır.

Abdullah İbn Abbas radiyallahu anh şöyle demiştir: “Din hususunda tartışmak üzere bir araya gelen yoktur ki ayrıldıklarında Allah azze ve celle’ye iftirada bulunmuş olmasınlar.”( İbn Batta ibane )

Eyyub s-Sahtiyani şöyle demiştir: Ebû kılabe bana dedi ki: “Eyyub! Benden dört şeyi öğren: Kur’an hakkında aklına ve hevane göre konuşma. Kader hakkında konuşmaktan sakın. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı anıldığı zaman dilini tut. Heva ehlinin kulaklarına ulaşmasına izin verme. Sonra kulaklarına istedikleri gibi nüfüz ederler.”( İbn Batta)

İbn Batta el Ukberi rahimehullah der ki:  “
Devamlı işi gücü tartışıp duran kimselerle oturma! Çünkü Allah Teala’nın ayetleri hakkında (İlimsiz konuşmaktadırlar.”(İbn Batta ibane)
ولا تجالس أصحاب اخصومات فإنهم يخوضون في ايا ت الله

Yoluna devam etmek isteyen
kişi cahille cedeli terk etse,
cahil gayesine ulaşamaz.
Yumuşak bir uslüple cahilden
yüz çevirmek onun şerrini
azaltır seninde vaktini korur.

‎لو توقّف السائر لجدال كل جاهل، لم يصل إلى غايته، وإنما الإعراض بلين تقلل شرّه، وتحفظ الوقت.. (خذ العفو وأمر بالعرف وأعرض عن الجاهلين)

Umer bin Abdulaziz rahimehullah der ki  ”Kim dinini tartışmalara hedef yaparsa sık fikir değiştirir.”(İbni Ebi d-Dunya,Kitabus Samt,674;)

İmâm Mâlik b. Enes rahimehullah şöyle demiştir: “Yoksa bir diğerinden daha iyi tartışan bir adam bize her geldiğinde Cibril’in Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem’e getirdiklerini bu adamların tartışmaları sebebiyle terk mi edeceğiz?” (İbn Batta “el-İbâ-ne’l-Kübrâ”)

İşleri güçleri tartışmak ulan kişiler akidelerini kaybederler sapık ve saptırıcı insanlardan olurlar tabi akideyi biliyorsa. Bu toplumun İslam akidesinden haberi de yoktur.”

el-Kasım b. Avf, eş-Şeybâni’den dedi ki: İbn Ömer radiyalah uanh’ı şöyle derken dinledim: Biz dönemimizden bir süre yaşadık. Bizden herhangi birimize Kur’ân’ı öğrenme)den önce iman verilirdi. Muhammed sallallahu aleyhi sellem’e sure nazil oluyor, kişi de o surede belirtilen helallarını, haramlarını ve yanında durulması gereken hususları öğreniyordu. Tıpkı sizin Kur’ân’ı öğrendiğiniz gibi. Sonra şunları söyledi: Ben birtakım kimseler gördüm ki onlara Kur’ân veriliyor. O da Fatihadan itibaren sonuna kadar okuyor ama Kur’ân’m emrinin, yasağının ne olduğunu da bilmiyor. Yanında durup da aşmaması gereken sınırı da bilmiyor. Onu adi hurmanın etrafa saçılması gibi darmadağın ediyor.”Mustedrek, 108; Sahih.)


Allah Teala’nın sıfatları hakkında ilimsiz görüş beyan etmek küfre girmeye sebep olur ilimsiz görüş beyan etmek yerilmiştir. Medinenin üç fakihinden biri olan
Abdulaziz b. Abdullah b. Ebî Seleme İbnul Macişun rahimehullah (164) der ki:

Bil ki Allah sana rahmet etsin din hususunda hatalardan korunmak, din hususunda sana dur denilen yerde durmanla ve senin için çizilen sınırı geçmemenle mümkündür. Zira iyiyi bilmek, kötüyü de tanımamak dinin kemâlindendir . Binâenaleyh neyin hakkında geniş bilgi verilmişse, kalpler ne hususta mutmain ise, neyin aslı kitap ve Sünnet’te zikredilmiş ise, ümmet neyin ilmini mirası olarak aktarmış ise; onu dile getirmekten boş yere korkma! Rabbinin kendi hakkında bildirdiği sıfatları söyle. O’nun sana bildirdiği sıfatların kadrini ölçme yükümlülüğünün altına girme.

Nefsin neyi kötü görüyorsa, neyin Rabbinin kitabında ve Nebiden gelen hadislerde Rabbinin sıfatları arasında zikredilmediğini görüyorsan; aklınla onu bilme yükümlülüğünün altına girme. Dilinle onu söyleme . Rab nasıl onu kendisi hakkında söylemişse sende onun hakkında ağzını açma. Zira o’nun kendisi hakkında söylemediği şeyleri bilmeye çalışman kendisi hakkında haber verdiği sıfatları inkâr etmen gibidir. Dolayısıyla inkarcıların O’nun kendisi hakkında bildirdiği sıfatları reddetmelerini büyük gördüğün gibi O’nu, O’nun kendisi hakkında bildirmediği sıfatlarla vasıflandıranların tekellüfünü de büyük gör! Vallahi marufu bilen ve marufun marifetleri sebebiyle bilindiği, münkeri inkâr eden ve münkerin inkarları sebebiyle inkâr edildiği Müslümanlar ne izzetli idiler! Allah’ın kitabında kendisini vasiflandırdığı şeyleri ve O’nun Nebisinden kendilerine ulaşan benzerlerini işitiyorlardı . Hiçbir müslümanın kalbî bunların Rab hakkında zikredilmesinden dolayı hastalığa yakalanmıştı. Hiç bir mümin Rabb’in sıfatlarının kadrini ölçme yükümlülüğünün altına girmemiş, Rabb’i bunlardan başkasıyla isimlendirmemişti.
Hiçbir mümin Rabbin sıfatlarının kardırını ölçme yükümlülüğünün altına girmemiş Rabbim bundan başkasıyla isimlendirmemişti.”
في عقائد ورسائل اهل السنة والأثر

Tüm ifadeler:

3Vedat Aydin ve 2 diğer kişi

Paylaş

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!