Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Doğrusu bunu anlamanın hadis kanallarını ve ravilerini araştırmatan başka bir yolu yoktur. Buda hadis ehli uzmanların veya hadisle ilgilenip hadis araştırması yapabilecek güçte olanlarin yapabileceği bir şeydir. Bunlar bir ayırım yapabilir ve şu hadis mütevatirdir tevatür şartlarına haizdir yada şu hadis mütevatir değildir diyebilir. Bunu söylüyoruz çünkü bidat ehli ehlinin geneli özellikle mutezililer  eşariler ve maturidiler kitapların da ahad hadislerden söz etmekte ve akidede bunların delil olamayacağını söylerken  çoğunlukla ahad hadis ile mütevatiri birbirine karıştırmaktadır. Örneğin bir hadisi ele alıyor ve bu hadis ahadır ve akide hususunda esas alınmaz diyorlar. Ancak hadis ehli olan alime  sorsan belki de bu hadis mütevatirdir diyecektir. Bu türden birçok hadisi örnek göstermek mümkündür. Örneğin bu bidatçıların bazıları Ayın yarılmasına ilişkin hadisler mütevatir değildir derken bazıları isa aleyssalam nuzulü  ile ilgili hadisler mütevatir değildir. Mehdi nin zuhuru ile ilgili hadsileri, Deccalın ortaya çıkışına dair hadisler  ahadır demektedirler.
Oysa hadis alimlerin icmasıyla bu  hadisler mütevatirdir. Bu bidatçıların garip yaklaşımlarına bir örnek olması için ünlü mutezili ebul Hüseyin el Basri den  nakledilen tavır zikredilebilir. Bu şahıs rüyet yanı müminlerin kıyamet günü Rablerini görmeleri ile ilgili olarak aktarılan hadisler içinde sadece Cerir b. Abdullah raradiyallahu anh’ın hadisini hahih kabul etmiştir. Oysa hadis alimlerine başvurduğumuz zaman müminlerin Rablerini görmeleri ile ilgili  otuz hadis sabittir diyorlar. Şu halde ehline başvurmak gerekir. Tipla ilgili bir meselede tıp uzmanına eczacılıkla ilgili bir meselede eczacıya dil ile ilgili bir meselede dilbilimciye başvurulduğu gibi mesele hadis olunca hadis ehline uzmanlara başvurmak gerekir.

İlk dönem Ehli sünnet selef âlimleri ve hadis ehli  mütevatır Ahat ayrımı yapmadan hadis sahih mutasıl senet hadis geldiğinde akide de fıkıhta delil kabul etmişlerdir. Akide de olsun fıkıhta olsun mütevatır diye bir şart getirmemişlerdir, akide de mütevatır şartı getiren Cehmiyye’nin yavrusu mütezile ve bu bidatcılara meyl eden kelam ile meşgul olmuş kendilerini ehli sünnette nispet edenlerin görüşüdür, bu görüşte batıldır.

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!