Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

İmâm Mâlik rahimehullah derki:
Sıfatları ilgili hadisleri, keyfiyet tayin etmeksizin geldikleri gibi kabul ederiz.”(Lalekai 875)

 İmam Ebû Bekr el-Âcurrî (280-360)  Bize İbn Mahled tahdis etti, bize Ebû Dâvûd tahdis etti, bize Ahmed b. Hanbel tahdis etti, bize Süreyh b. en-Numan tahdis etti, bize Abdullah b. Nâfı’ tahdis edip dedi ki, Mâlik rahimehullah dedi ki:
حدثنا ابو عبالله محمد بن مخلد العطار قا نا ابو داود السجستا نى قال نا احمد بن جنبل قال حدثنى شريح بن النعمان قال نا عبدالله بن نافع قال قال مالك بن  انس الله عز   وجل فى السماء وعلمه فى كل مكان  ﻻ يخلو من علمه مكان
Allah semâdadır. (arşın üzerindedir) İlmi ise her yerdedir. Onun ilminin bulunmadığı hiçbir yer yok.” ( Abdullah b. Ahmed, es-Sunne 19 Acurri, eş-Şeria 695) 

İmâm Mâlik rahimehullah der ki: 
قال الله تعالى ٱلرَّحۡمَـٰنُ عَلَى ٱلۡعَرۡشِ ٱسۡتَوَىٰ طه والا ستواء منه غير مجهول والكيف غير معقول والا يمان به واجب والسئوال عنه بدعة
Allah Teala Rahman Arş’a İstiva etti” (Taha 5) buyurmuştur. Onun istivâ bilinmeyen bir şey değildir. Keyfiyeti  ise akıl bilinmez. Ona iman vacip hakkında soru sormak bidattir.” (Eş-Şerî’a 720 sahih Eser)

Mâliki Mezhebinden olan: İmâm Kurtubi: Derki:  “Selefi Salihin ilk dönemleri ise, Allah Te’ala’nın bir cihette bulunuşunu nefyetmiyorlar ve bunu nefyettiklerini de ifade etmiyorlardı. Aksine onlar da genel olarak herkes de Allah Te’ala’nın Kitab’ında bildirdiği, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in de haber verdiği şekilde O’na cihet isbat ediyorlardı; Selef-i Salihten her hangi bir kimse, Allah’ın Arşı üzerinde hakikaten istiva etmiş olduğunu inkar etmiyorlardı.’’(Araf tefsiri 54 Kurtubi)

Tefsir, bir şeyi anlamak demektir, bir şeyin anlam ve manası demektir; bu, mahiyet, akıbet, nicelik ve niteliğine inmeden olan şeydir  ve  Allah Tealâ Ali imran ayetinde müteşabihlerin tefsirini değil tevilini yasaklamıştır. Selef de müteşabihlerin teviline girmezlerken onların tefsirini yani anlamlarını biliyorlardı. Mesela İmam  Malik: rahimehullah اﻻستواء معلوم و الكيف مجهول…derken, “Allah Teâlâ’nın  arşının üstünde olduğu bilgisinin bir zarurat-ı diniyye meselesi olduğunu ifade ediyordu ama bunun nitelik ve niceliğinin,mahiyet ve akıbetinin yani TEVİL’inin bilinemeyeceğini söylüyordu.

İmam  Şafi’nin talebesi  ve imam Tahavi’ nin dayısı olan İmam Müzeni  rahimehullah  şöyle  demiştir:”Bir kimse  Allahın  kendisine sıfatlarıyla Arşının üzerinde  olduğunu kesin bilmeden tevhidi sahih olmaz.(İmam İbn Batta et-Tarihi)

Allah teala semâdadır demek göklerin içinde değil üstünde arşin fevkinde demektir.

Semada (arşın fevkinde) olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz.? Yoksa semada olanın sizin üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin mi oldunuz..? Artık uyarım nasılmış bileceksiniz.”Mulk 16-17
İmam Taberi dedi ki; Yoksa semada olanın, ki o Allah’Teala dir. demiştir.” Taberi Tefsiri

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ. أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ.
قال الإمام الطبري: أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء، وهو الله..

İmam Ebu Osman Sabuni rahimehullah derki;  Sema sınırlıdır, uzunluğu ve genişliği vardır. Mahdut olanında Var olan Allah azze vecelleyi kuşatması düşünülemez. (Semada olanın sizi….) ayetinden Allahın semanın içinde olduğu semanın evin içindekileri kuşattıkları gibi kuşattığı söylenemez. Bu hatalı bir zan hastalıklı bir anlayıştır.

İbni teymiyye rahimehullah derki : Rabbimiz Allah zanlardan ve yanlış vehimlerden uzak tutulur. İnsanın ( semada olanın….) ayetinden semanın Allahı gölgelediği veya taşıdığını  anlayıp inanması gibi ki bu çok çirkin bir hatadır.  Onun kürsisi yeri ve göğü kapsamıştır.

Sıfat naslarında bildirilen istiva, el, nüzul vb. lafızlar Selef nezdinde lügatte geldiği üzere malum, keyfiyet olarak meçhul ifadelerdir. Kim bu lafızların lügat manası üzere olduğunu kabul etmez, bunların “Elif, Lâm, Mîm” gibi Hurufu Mukatta’dan olup bilinmeyen şeyler olduğunu söyler ve haklarında sükût ederse, Selefin zammettiği Mufavvida mezhebinden olur. Mufavvida, sıfat naslarının içini boşaltan, bunları manasız, mücerret lafızlar kılan kimselerdir. Bu nedenle âlimler bunlara, Muattılanın (isim ve sıfatları iptal edenlerin) şekil değiştirmiş hali demişlerdir. Hatta âlimler, bunların sıfat nasları hakkında sükût etmesi ve kendilerini Selefin mezhebinden zannettirmesi nedeniyle, bunları Muattıladan daha şerli görmüşlerdir. Nitekim bu durumlarından dolayı onları İbn Fûrek gibi kelâmcılar bile reddetmiş ve “Rasûlullah manasız ve faydasız, boş lafızlarla insanlığa hitap etmekten münezzehtir” demişlerdir.”(İbn Fûrek; Müşkilu’l-Hadîs 243-244.)

Şeyhülislam ibn Teymiyye bu konuda der ki:”Selef, imamlar ve diğer ehli sünnet alimleri: Allah arştadır veya Semadadir herşeyin üstündedir dediklerinde, Allahı bir şey kapsıyor ve hasr ediyor, veya bir mekan ve mahalli var veya bir kapın içindedir demiyorlar. Allah bundan münezzehtir alidir, bilakis Allah herşeyin üstündedir, herşeyden müstağni dir ,herşey ona muhtaçtır, herşeyin üstünde àlidir,arşı ve arşı taşıyanlar onun kuvveti ve kudreti iledir, bütün mahlukatlar ona muhtaçtır ,o arştan ve bütün mahlukattan Ganiy dir”

Bir çok kişi zann eder ki: Allah arşın üzerindeir veya Semadadır(yukseklikde) denildiğinde ,Allah bir mekanda veya yerdedir. Onların bu zannı hatalıdır, çünki arşın üstü mahlukatın son bulduğu yerdir. Mekan da mahluktur, arşın üzerinde mekan yoktur.

Ebulkasım Lellekai eşşafi (hicri, 418) “Rahman arşa istiva etti” ve Allah semaların üzerinde ve arşının üzerindedir sözlerinin siyakında şöyle dedi: Allah azze ve celle buyurduki ” semada olanın sizi yerin dibine batırmayacağından eminmi oldunuz”-“O kullarnın üzerinde yegane hakimdir. Size koruyucu melekler gönderir” bu ayetler Allahın semaların üstünde, ilmininde yerin ve göğün heryerinde olduğunu gösterir. Bu sahabelerden Ömer, ibni Mesud, ibni Abbasdan rivayet edilmiştir. Tabiinden Rabia bin Ebi Abdurrahman, Süleyman Etteymi, Mukatil bin Hayyandan rivayet edilmiştir. Bunu fukahadan Malik bin Enes, Süfyan Essevri ve Ahmet bin Hanbel söylemiştir. Şer usul itikad ehlissünne 3/387-388 İmam Lalekai (v.418H/1027M)

İsmi Ebu’l-Kasım Hibbetullah ibn el-Hasan bin Mansur er-Razi et-Taberi el-Lalekai eş-Şafii’dir. Selefin Akidesi’ni anlattığı ansiklopedik eser Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat müellifidir. Ehli Hadis mensubu Şafiiler’den olan İmam Lalekai, yazdığı eserlerle Ehli Hadis Mezhebi’nin görüşlerini yayan, müdafa eden alimlerdendir.

Bid’at fırkalarının gün yüzüne çıktığı, fikir karmaşasının yaşandığı, politik olarak dengelerin bozulduğu, bölünmelerin yaşanmaya başladığı, İslam diyarının Mutezili, Kaderi, Harici, Mürci, Rafızi ve diğer sapkın mezheplerin istilası altında olduğu bir dönemde yaşamıştır. Öyleki bid’at ve sapkınlıklar yayılmış, batıl hakkın yerini almaya başlamış, Kur’an ve Sünnet’in yerini felsefe ve kelam almaya başlamıştır.

Bu dönemde, Ehli Hadis ve Ehli Sünnet uleması tarafından selefin itikadını müdafaa etmek için, sahabe, tabiin ve etbai tabiinden nakledilen sözler derlenerek kitaplar neşredilmiştir. Bu birbirinden değerli eserler arasında biri var ki; diğerlerinden çok daha kapsamlı ve geniştir. Bu eser, Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat ismini taşımakta olup İmam Lalekai tarafından telif olunmuştur. Seleften 180’in üzerinde zattan nakil yaparak eserini yazmıştır. Bu sayı aynı zamanda onun kendisinden ilim aldığı alimlerin sayısının çokluğunu da ifade eder.

Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat isimli eserinde; Ehli Hadis’in itikada dair çeşitli konulardaki görüşlerini derlemiş, Ehlu’s-Sünnet alimlerinin itikadi görüşlerini peşisıra kaydetmiştir.

Lalekai bu eserinde; imanın söz ve amel olduğu, artıp eksildiği inancına sahip Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in büyük hadis alimlerinin listesini (İmam Lalekai, Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat, V-VI/963-964) ve yine Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’in fakihlerinden aynı inancı paylaşanların listesini vermiştir. (İmam Lalekai, Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat, III-IV/832-848)

İmam Lalekai, imanda inşaallah diyerek istisna yapılması gerektiğine dair Ehli Hadis’in görüşünü ayetler, hadisler, sahabe ve tabiun sözleriyle ispatlamış ayrıca imanda istisna yapmak gerektiğine inanan selefden alimlerin listesine de yer vermiştir. (İmam Lalekai, Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat, V/967-985)

Şeyh Ebu’l-Kasım, imanın şubelerini 72 başlık altında ele almış ve hadislerle delillendirmiştir. (İmam Lalekai, Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat, 911-940)

İbni Kesir der ki: “Sünnet ve Şerefi” adlı bir kitabı vardı. Selef-i salihin’in sünnete bakış açılarını bu kitabında anlatmıştır. (İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/24; tercüme, 12/100)

Şeyh Ebu Hamid el-İsferayini’nin talebelerindendir. (İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/24; tercüme, 12/100)

Hadis hususundaki hassasiyeti ve kavrayışının üstünlüğü ile bilinirdi. Talebeleri arasında bulunan Hatib el-Bağdadi onun hakkında şöyle der: Biz ondan (ilim/hadis) yazdık. Hafızası ve zekası çok güçlüydü. (Bağdadi, Tarihi Bağddad, 14/70)

Hemen hemen aynı ifadeye İbni Kesir de yer verir: Zekası ve hafızası sağlamdı. Hadisle ilgilendi. Hadise dair bir çok eser verdi, ama kitapları meşhur olmadan ölüm onu çabuk yakaladı. (İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/24; tercüme, 12/100)

Zehebi de onun imam ve hafız olduğu ve ilim deryalarından olduğunu dile getirir: Kabarık bir cilt olan Şerh Usul İ’tikad Ehlu’s-Sünnet ve’l-Cemaat’in sahibi, İmam, hafız, Ebu’l-Kasım Hibbetullah bin Hasan et-Taberi eş-Şafii (…) ilim deryalarından Şafiiler’in büyüklerinden birisiydi. (Zehebi, Muhtasar el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Azim, #318)

Vefatının ardından bir talebesi rüyasında onu iyi bir hal üzere görür. Hatib el-Bağdadi, İbni Kesir ve diğerlerinin naklettiği olay şu şekilde vuku bulmuştur. Ali bin el-Hasan bin Cedaa el-Ukberi dedi ki: Ebu’l-Kasım et-Taberi (el-Lalekai)’yi rüyamda gördüm ve ona şunu sordum: Allah sana nasıl muamelede bulundu? İmam Lalekai şu şekilde cevapladı: Allah beni affetti. Ben ona dedim ki: Hangi sebeple seni affetti? İmam Lalekai sesini kısarak cevapladı: Sünnet(e bağlılık) sebebiyle! (Bağdadi, Tarihi Bağddad, 14/70; İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/24; tercüme, 12/100)

418H yılında, orta yaşlıyken henüz meşhur olmamışken Dinever’de Ramazan Ayı’nda vefat etti. (İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler, 12/24; tercüme, 12/100)

İmam Malik  İmam Şafii  imam ahmed imam Muzeni Humeydi İbn Huzeyme ve imam Acurri Rabbim hepsinden razı olsun  bırakacağım güya 4 asırdan sonra cehmiye meyl  etmiş kısmen de onların yalanlarını akide edinmiş görüşleri almamız lazımmış, yoksa mücesime olurmuşuz bu insanlar akıl tutulması yaşıyor.

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!