Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Şeyhülislâm İbni Teymiyye rahimehullah’a; “Zalimlerin, kâfirlerin sultasında Müslüman birinin görev alıp alamayacağı ile ilgili soruya değişik yerlerde şu cevabı verir:

“Bu şartlarda görev alan kişi, eğer gücü yettiği kadar adaleti ikame edip, zulmü Müslümanlardan hafifletiyorsa ve onun o görevde bulunması diğerlerine göre daha faydalı ise onun o görevde kalması caizdir. Gücün yettiği kadar adaletin ikamesi ve zulmün giderilmesi Müslümanlar üzerine farzı kifaye olduğu için bu işi ondan başka yapacak birisi yok ise bu görev onun için VACİP olur. Elinden geldiği kadar zulmü gidermekle sorumludur. Her şey elinden gelemeyebilir. Onun mevcudiyetine rağmen Müslümanların başına sıkıntılar geliyorsa o gideremediği müddetçe sorumlu değildir. Hatta bazen büyük zulmü hafifletmek için bizzat kendisi küçük zulmü Müslümanlara istemeyerek uygulamışta olabilir. Bundan dolayı sorumlu tutulmaz. Bütün bunlar maslahatın mefsedete galip olduğu durumlardadır. Yusuf’ alehisellam’ın Mısır Kralının hazinelerinin başına geçmesi bu kabildendir. Kral ve toplum kâfir idi. Şüphesiz kafir kralın adil olmayan uygulamaları vardı. Yusuf alehisellam’ o uygulamaların hepsinin önüne geçemiyordu. Ancak o, imkânı ölçüsünde adaleti ve iyiliği ayakta tutmaya çalışıyordu. Bunların hepsi ‘Gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun’ ayetinin mazmununa girer.”  Mecmuu’l Fetâvâ, Cilt 20, Sayfa 55 //

Şeyhulislam  İbn Teymiyye rahimehullah şöyle dedi:
Necaşi, kavmine Kur’an hükümleriyle hükmetme imkanına sahip değildi. Çünkü böyle yapsaydı kavmi ona itaat etmezdi. Nitekim Müslümanlar ve Tatarlar arasında kadı olarak hatta yönetici olarak görev yapan bir çok kimse kendileri nezdinde adalet olan bir çok şeyle amel etmek istedikleri halde buna güç yetirememektedirler. Zira bunu men eden kimseler vardır. Allah ise kişiye gücünün üstünde yük yüklemez. Nitekim Ömer bin Abdulaziz rahimehullah adaleti tatbik ettiğinden dolayı düşmanlık ve eziyete maruz kalmıştır. Hatta bundan dolayı zehirlendiği söylenmiştir.

Necaşi ve benzerleri tatbikine güç yetiremedikleri İslam hükümlerini uygulamadıkları halde cennette mutluluk içindedirler. Zira onlar, uygulamaya güç yetirebildikleri hükümleri uyguluyorlardı.”

(Minhac’us Sünne c: 5 s: 111-114)

Küfür hakkım olduğu ülkelerde idareci adatli olabilir, Müslümanların kendi maslahatları için az şerli idarecileri çok şerli idarecilerı def etmek için desteklemesi fıkıh bir kaidedir. Az şerli idareci çok şerli idareciye karşı desteklediğinden dolayı alimler bu  kaideden dolayı  küfür veya şirkle hitam etmemiştir.
Sahabeler buna örnektir Habeş kralı Necaşinin  bulunduğu yere kendi topraklarında bir düşman gelmişti. Muhacirler ona gelip: Onların karşısına biz çıkalım ve seninle birlikte savaşlım demiştir. Bu amel mutlak manada küfür ve şirk olsaydı sahâbe Necaşi radiyallahu anh bu teklifi yapmazdı, çünkü Necaşinin ordusu ehli kitap ve kafir bir orduydu, ve  sizin beraber  savaşlım demezlerdi.

Hafız Hâkim, Bize Abdullah b. El-Mübarek tahdis etti bize Mus’ab b. Sabit, Amir b. Abdullah b. ez-Zubeyr den bildirdi. O babasından şöyle dediğini nakletti: Necaşinin  bulunduğu yere kendi topraklarında bir düşman gelmişti. Muhacirler ona gelip: Onların karşısına biz çıkalım ve seninle birlikte savaşlım. Böylelikle bizim cesaretimizi de görürsün bize yaptıklarının karşılığını da sana vermiş oluruz, dediler. O: Hayır Allah’ın yardımı ile gerçekleşen bir tedavi insanların yardımı ile gerçekleşenden hayırlıdır, dedi. Abdullah b. Zubeyr dediki: “Muhakkak kitab ehlinden öyleleri vardır ki Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a korku ve itaatle iman ederler.” (Ali İmran 99 ayeti onun hakkında inmiştir.”(Hakim el Mustedrek 3229 Sahih) 

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!