Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa/79)

“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz günahlar  yüzündendir. Böyle olduğu halde  Allah çoğunu affeder.”(Şura/30)
“Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür.”(Nisa/123)

Buharinin rivayetinde; Nebi sallallâhu aleyhi sellem’in zevcesi Âişe radıyallâhu anhâ’dan, dedi ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Batan bir dikene varıncaya kadar Müslümana gelip çatan her bir musibet karşılığında Allah, mutlaka onun günahlarının bir kısmını örter.”(Buhari, 5640;)

Buhari ve Müslimin rivayetinde; Ebü Said Hudri radıyallahu anh dan rivayet edildiğine göre: onlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söylemişlerdir: “Müminin başına yorgunluk, hastalık, kaygı, üzüntü, acı ve keder, hatta diken batmasına kadar her ne (sıkıntı) gelirse gelsin, Allah bunları onun günahlarına keffaret kılar.”(Buhari, 5641; Müslim.2574;)

Buhari ve Müslimin rivayetinde; Ebû Hüreyre radıyallahu anhü dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”(Buhârî, 5642; Müslim, 2574;)

Buharinin rivayetinde; Ebû Hureyre radıyallâhu anh’dan rivayete Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:: “Mü’min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten ekin gi¬bidir. Hangi taraftan ona rüzgâr esip gelirse, rüzgâr onu eğer. Doğrulduğu zaman rüzgâr belâsı ile yine eğilir (fakat yıkılmayıp doğrulur, doğru kalır). Haktan yüz çeviren fâcir kişinin benzeri de sert ve düz çam gibidir ki, Allah onu dilediği vakit (bir defada) söküp kırıncaya kadar dimdik olmakta devam eder.”(Buhari, 5644;)
Buharinin rivayetinde; Ebü Hureyre radıyallahu anh’dan şöyle rivayet edilmiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:”Allah, kim için hayır dilerse ona musibet verir.”(Buhari. 5645;)

Müslimin rivayetinde;  Ebû Yahya Suheyb b. Sinan radıyallahu anh’dan şöyle rivayet edilmiştir: Allah Rasûlu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mü’minin hâli hayret vericidir: Zira işinin hepsi kendisi için hayırdır. Bu da yalnız mü’mine hastır. Zira kendisine sevindirecek bir şey isabet etse şükreder; bu, onun için hayır olur. Başına bir bela gelse sabreder; bu da onun için hayır olur.”(Müslim, 2999;)

“Ebû Said Hudri, Ebû Hureyre ve İbn Mes’ud radıyallahu anhum’un rivayet ettikleri hadisler, insanın başına gelen hüzün, yorgunluk, keder veya başka zahmetlerden dolayı onun günahlarının silindiğine delildir. Bu, Allah Teala’ın lütfudur. Kulunu musibetlerle sınar ve bunu günahlarını örtmeye, kusurlarını bağışlamaya sebep kılar.
İnsanın bu dünyada sürekli sevinçli olması imkânsızdır. Bir gün sevinir, bir gün üzülür. Bir gün kazanır, bir gün kaybeder. Kendine, sağlığına, ailesine ve çevresine gelen felaketler eksik olmaz. İnsanın başına gelen belalar, sayılamayacak kadar çoktur. Ancak mümin, her halükârda kârlıdır: Başına bir sıkıntı gelirse sabreder bu, onun için hayırlı olur; sevineceği bir nimete kavuşursa şükreder, bu da onun için hayırlı olur.
Öyleyse başına bir bela geldiğinde yaşadığın hüznün veya duyduğun acının bu, ayağına batan bir diken bile olsa boşa gideceğini sanma. Bilakis bu, daha güzeliyle telafi edilecek, ağacın yapraklarını döktüğü gibi senin de günahların dökülecektir. Bu, Allah’tan bir lütuftur. İnsan, sabrına bir de sevap ummayı eklerse, sabrının sevabıyla birlikte ummanın (ümidin) sevabını da alır. Müminin musibetler karşısındaki tavrı iki türlü olur:
1-Bazen başına bir bela geldiğinde sevabı hatırlar, Allah’tan sevap umar. Bu durumda iki kazanç birden elde etmiş olur: Hem (bazı küçük) günahları silinir hem de çok sevap elde eder.
2-Bazen de mümin, bundan gafil kalarak gönlü daralır. Allah’tan sevap ummak aklına gelmez. Bu durumda da sadece günahları silinir.” (Şerh İbn Useymin)

MUSİBET RIZA

“Allah’ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz. Kim Allah’a iman ederse onun, kalbine hidayet verir. Allah her şeyi en iyi bilendir.” (Teğabun/11)

Cabir b. Abdullah radiyallahu anh dan Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:

“Kıyamet günü, afiyet ehli kimseler, bela ehline sevapları verilince, dünyada iken derilerinin makaslarla parça kesilmiş olmasını temenni edecekler.” Tirmizi, Zühd, (2402) Hasen)

قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

يود أهل العافية يوم القيامة حين يعطى أهل البلاء الثواب لو أن جلودهم كانت قرضت في الدنيا بالمقاريض.

رواه الترمذي،

وحسنه الألباني.

İbn Abbas radiyallahu anha’nın açıklaması üzere Allah’ın emri yani kaderi ve meşieti “olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz” buyurmaktadır.”( İbn kesir sahih Eser “Kim Allah’a iman ederse onun, kalbine hidayet verir. Allah her şeyi en iyi bilendir.”

Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Eğer Rabbın dileseydi, insanları tek bir ümmet yapardı. Oysa, işte edip ihtilaf durmaktadırlar.”(Hud/18)

“Ancak Rabbının merhamet ettikleri, (bu ihtilaftan) istisna teşkil Zaten ederler. Allah, insanları bunun için yaratmıştır. Ve böylece, Rabbinin muhakkak cehennemi bütün cin ve insanlarla dolduracağım” sözü yerine gelmiş olacaktır.”(Hud/19)

“Eğer biz dileseydik her nefse elbette hidayetini verirdik, fakat benden sadır olan: “Cehennemi bütünü ile cinlerden ve insanlardan elbette dolduracağım” sözü hak olmuştur.”(Secde/13)

Abdülvâhid b. Zeyd der ki:

Rıza, Allah’ın en büyük kapısı, dünyanın cenneti ve âbidlerin istirahatgahıdır.

Ebû Nuaym, Hilye, 6/156.

Rıza ehli kimseler, bazan, belâyı verenin bunu bir hikmet gereği yaptığını ve bu belânın kulun hayrına olduğunu düşünürler. Bundan dolayı kazâ ve kader sahibine bir suçlamada bulunmazlar. Bazan da, başlarına gelen belâdan dolayı kazanacakları sevabı düşünürler. Bu da, başlarına gelen belânın elemini unutturur ve ondan dolayı her hangi bir acı duymaz olurlar. Ancak bu dereceye marifet ve muhabbet ehlinden çok özel kimseler (havas) erişebilir. Hatta bu kimseler o dereceye ulaşmışlardır ki, başlarına gelen musibetlerin gerçek sevgiliden (Allah’tan) geldiğini bildikleri için bundan lezzet bile alabilirler.”(İbn Raceb/Hadislerle İlim ve Hikmet c.2/s.57)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!