Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

İslam şeriatını kaldırıp beşeri kanunlar koyanın kafir olduğuna ilim ehli icma etmişlerdir.

“Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Kesin iman etmiş bir topluma göre, Allah’tan daha güzel hüküm sahibi kim olabilir?.” (Maide/50)

İbn Kesir rahimehullah bu ayetin tefsirinde der ki; Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Kesin iman etmiş bir topluma göre, Allah’tan daha güzel hüküm sahibi kim olabilir?” buyruğunda Allah Teala kendisinin her iyiliği içeren ve her kötülükten nehyeden muhkem ve sağlam hükümlerini bırakıp başka görüşlere, Allah Teala’nın şeriatında hiçbir mesnedi bulunmayan ve insanların kendi arzularına ve kendilerince koydukları bir takım hükümlere yönelenleri kınıyor. Nitekim Cahiliye döneminde de insanlar böyleydiler. Kendi görüş ve arzularına göre koydukları sapıklık ve cehalet kanunlarıyla hükmediyorlardı. Tatarların, kendilerine Yasa denen kanunları koyan Cengiz Han’dan alınma krallık yönetimi de böyledir. Yasa Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi farklı dinlerden aldığı, kendi görüş ve hevasına göre koyduğu çok sayıda hüküm de içeren kanunlar bütünüdür. Bu oğullarında uyulan bir şeriata dönüşmüştür. Onlar bunu Allah Teala’nın Kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinin önünde tutarlar. Onlardan kim böyle yaparsa kafirdir, Allah Teala ve Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in hükmüne dönene, az veya çok başka hiçbir kanuna göre hükmetmeyinceye kadar onunla savaşmak farzdır.” (İbn Kesir)

İbni Kesir rahimehullah  devamla şöyle derki:

“Bu yapılanların hepsi Allah-u Teâlâ’nın Nebilerine indirdiği şeriate muhaliftir. Kim nebilerin sonuncusu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e inen şeriati terkederek daha önceki nebilere inen mensuh olmuş şeriatlere muhakeme olursa, Allah-u Teâlâ’nın bildirdiği gibi kafir olur. Durum böyleyken Yesak’a (Cengiz Han’ın koyduğu kanunlara) muhakeme olup onu Allah-u Teâlâ’nın şeriatinden önde tutan kişinin hükmü nasıl olur acaba? Her kim böyle yaparsa bütün müslümanların icmasıyla kafirdir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanan bir kavim için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?” (Maide: 50)

“Hayır! Rabbine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa: 65) (İbni Kesir Tefsiri)

İbni Kesir rahimehullah’in, neshedilmiş şeriatlere muhakeme olan kişiye nasıl da küfür hükmü verdiğine dikkatle bak!

Zamanımızda İslam şeriatinin yerine tatbik edilen beşeri kanunlar, neshedilmiş şeriatlerden daha tehlikeli ve bu kanunlara muhakeme olmak, daha büyük küfürdür.

İbni Kesir rahimehullah şöyle demiştir:

“Her kim mensuh olan şeriatlere muhakeme olur, Nebilerin sonuncusu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e inen şeriate muhakeme olmazsa, muhakkak kafir olur. Durum böyleyken acaba İslam şeriatini terkederek yesağa muhakeme olan, yesağın kanunlarını İslam kanunlarından daha önde tutan kişinin durumu nasıl olur acaba? Bilinsin ki, böyle yapan kimse müslümanların icmaıyla kafirdir.” (Elbidaye vennihaye c. 13 s. 119)

“Allah’ın kanunlarından yüzçevirip onların dışında başka hükümleri isteyen kafir olur.” (Kurtubi Tefsiri  s: 2185)

Allahu Teala şeri’i hükümlerine boyun eğmek yani yalnızca Allah ın şeriatına göre hükmetmek o şeriatın hükmüne başvurmak ve o şeriat dışındakileri reddetmek hem fert hem toplum hem devlet üzerine vaciptir farz ı ayndır Allah Teala nın şeriatının yeterli olmadığı düşüncesinde olan kimse o’ndan yüz çevirmiş bir kısmınıda  olsa başka bir şeriatla değiş tokuş etmiş demektir. Böyle bir eylemde bulunmak itaat ve ittiba konusunda şirk koşmak anlamına gelmesinin yanı sıra Allah Teala nın hakkı olup başkasına affedilmesi caiz değildir.

Söz konusu şirkin tehlikesi çağımızda Allahu Tealanın şeriatının bir kenara itildiğini benliklere ve akıllara mallara ve namuslara ilimden hikmetten ve olayların akibetine dair bilgiden yoksun olan cehaletin hevanın gelişi güzelliğin tahakküm ettiği Beşiri rejimlerin ve beşer arzularının hakım olduğu günümüzde açıkça görülmektedir.  Böylesine tehlikeli bir şirk günümüze olduğu kadar İslam ümmetinin tarihinde hiç görülmemiştir.” (Muhammed b. Al ş-Şeyh)

İmam Muhammed bin İbrâhim Alu’şşeyh şöyle demiştir: Muhakkak ki Allâh Subhanehu Teâlâ, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in getirmiş olduğu hükümlerden başka bir hükme gitmek isteyen münâfıkların îmânını yok saymıştır. Âyette geçen ‘zannediyorlar’ kelimesi onların îmân iddialarını bir yalanlamadır. Çünkü îmân iddiası ile birlikte Rasûlullâh’ın getirdiği hükümlerin dışında başka bir otoritenin hakemliğine gitmek, bir kulun kalbinde asla bir araya gelmez. Bilakis bu iki durum birbirinin tam tersidir. Allâh’u Teâlâ’nın ‘Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı’kavlini bir düşün! Burada beşerî kanunları ortaya atanların Allâh’u Teâlâ ile büyük bir inatlaşma içinde oldukları, bu hususta Allâh’u Teâlâ’nın isteklerinin tam tersini yaptıkları görülmektedir. Esas olarak onlardan istenilen ibâdet ettikleri tâğutların kanunlarına başvurmak değil, bilakis tâğutu tanımamaları ve onu inkâr etmeleridir. (Şerhu Tahkîmi’l-Kavânîn: 24 vd.)

İlim ehli derki;  Her kim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den başkasının yolunun onun yolundan daha mü­kemmel olduğuna veya Tâğûtlann hükmünü onun hükmüne üstün tutanların yaptığı gibi, başkasının hük­münün onun hükmünden daha güzel olduğuna i’tikâd ederse kâfirdir.

Ridde çeşitlerinden biri de, mübâh bir iş olduğuna i’tikâd ederek Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hük­metmektir. Yani kişi şöyle i’tikâd eder: Şerîa’t ile de hük­metmek caizdir, beşerî kanunlar ile de hükmetmek caizdir. Amaç anlaşmazlıkların çözülmesidir. Bu, kanunlarla da gerçekleşebilir, şeriatla da gerçekleşebilir. O hâlde ikisi de birdir.

Deriz ki: Subhânallah! Sen tâğûtun hükmünü, Allah’ın hükmüne denk mi tutuyorsun! Allah’ın şerîa’tıyla hükmet­mek, Allah azze ve celle’ye ibâdettir. Onunla güdülen amaç yalnızca anlaşmazlıkların çözülmesi değildir. Onunla gü­dülen amaç, Allah subhânehu ve teâ’lâ’nın şerîa’tı ile hük­mederek ibâdette bulunmaktır. Ondan başkasıyla hükmet­mek şirktir! İtaatte şirktir, hüküm de şirktir.

İbn Kesir’in Tefsirini şerh eden Ahmed Şakir, şöyle der: “… buna rağmen Müslümanların, kendi vatanlarında müşrik, putperest Avrupalıdan alınmış kanunlarla hüküm vermeleri caiz olur mu? İnsanların heva ve heveslerinden kaynaklanan, istedikleri zaman değiştirdikleri, Kur’an ve Sünnete uygun olup olmadığına bakmadan koydukları kanunlarla Müslümanlara hüküm vermeleri caiz olur mu? Elbette caiz değildir.

Şevkani bu konu hakkında şunları söylemektedir: “burada Allah Resulüne indirilen kitaba yani, Kur’an-ı Kerim’e ve daha önce indirilen kitaplara iman ettiğini iddia eden o kimselerin haline karşı bir şaşırma ve hayret vardır. Onlar bu iddialarını temelden bozan ve iptal eden bir şeyle gelmektedirler ki, o da tağut’un hükmünü istemeleridir. Halbuki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e indirilende ve daha önce indirilende onu inkar etmekle emr’olunmuşlardı.” (Fethul Kadir 1/482)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!