Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

İnsanlardan bazısı Allah hakkında bilgisizce tartışır ve azgın her şeytana uyar.”(Hac 3)

Onun hakkında şu yazılmıştır: “O, kendisini dost edinen herkesi mutlaka saptırır ve onu alevli ateş azabına götürür.”(Hac 4)

Yani insanlardan bir kesim, sapıklık yolunu izler ve batılı ileri sürerek hak ile mücadele eder. Batılı hak yerine geçirip hakkı ortadan kaldırmak ister. Halbuki bunlar son derece bilgisiz kimselerdir. En ufak bir bilgiye sahip değillerdir. Onların bütün yapabildikleri Allah’a ve Rasulüne karşı azgınlaşmış, onlara karşı inat eden, haddini aşmış, azgın ve sapıklığın önderliğini yapan şeytanları taklit etmekten ibarettir. Bu önderler Allah’a ve Rasûlüne muhalefet etmiş, böylece cehennem ateşine davet eden önderlerden olmuşlardır.

“Onun” yani bu azgın şeytanın “hakkında şu yazılmıştır” takdir edilmiştir: “O, kendisini dost edinen” izinden giden “herkesi mutlaka” yani haktan ve dosdoğru yoldan uzaklaştırarak “saptırır ve onu alevli ateş azabına götürür.” İşte böylesi gerçek anlamı ile İblis’in temsilcisidir. Çünkü Allah azze ve celle onun hakkında şöyle buyurmaktadır: “O kendi taraftarlarını ancak alevli ateşin arkadaşlarından olsunlar diye davet eder.” (Fâtır, 35/6)

İşte Allah hakkında bu şekilde tartışan bir kimse, hem bizatihi sapmış hem de insanları saptırmaya kalkışmış bir kimsedir. O bu tutumu ile azgın her bir şeytanın taklitçisidir. Üstüste yığılmış karanlıklar içinde kalmış bocalayıp durmaktadı ve varacağı yerde ateştir.

Bunun kapsamına kâfirler ve bid’atçilerin büyük çoğunluğu girmektedir. Onların çoğunluğu taklitçidir ve bilgisizce tartışmaktadırlar.”(İbn kesir)

İnsanlardan kimisi Allah hakkında bilgisiz, delilsiz ve aydınlatıcı bir kitabı “olmaksızın mücadele eder.”(Hac/8

insanları Allah’ın yolundan saptırmak için büyüklenerek yüz çevirir’’ buyruğu hakkında

İbn Abbas  radiyallahu anha ve başkaları:

قال ابن عبا وغيره مستكبر عن الق إذا دعي اليه

Hakka çağırıldığı vakit hakka karşı büyüklenerek yüz çevirirler.”demiştir.”(Taberi İbn Kesir sahih eser)

Rabbimiz  “insanların bazısı Allah hakkında bilgisizce tartışır ve azgın her şeytana uyar” buyruğunda burada dalalet ve cehalet içinde bulunanlarla, taklitçilerin halini sözkonusu ettikten sonra, küfür ve bid’atin ele başıları olup, dalalete çağıranların halini sözkonusu ederek: “insanlardan kimisi Allah hakkında bilgisiz, delilsiz ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın mücadele eder” buyurmaktadır. Yani böylelerinin ne doğru akli bir delilleri, ne açık bir nakilleri vardır. Aksine bunlar soyut görüş ve heva ile böyle davranırlar.”(İbn Kesir)

Bilgisizce konuşan ancak kendi hevasına uyar. Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır; “ Allah’tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.”(kassas/50)

Allah’tan bir hidayet” Allah’ın kitabından ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sunnetinden alınmış bir delil”olmaksızın hevasına uyandan daha sapık kim olabilirki. Muhakkak Allah zalimler topluluğunu

  doğruya iletmez.”

İşte Allah hakkında bu şekilde tartışan bir kimse, hem bizatihi sapmış hem de insanları saptırmaya kalkışmış bir kimsedir. O bu tutumu ile azgın her bir şeytanın taklitçisidir. Üstüste yığılmış karanlıklar içinde kalmış bocalayıp durmaktadı ve varacağı yerde ateştir.

Bunun kapsamına kâfirler ve bid’atçilerin büyük çoğunluğu girmektedir. Onların çoğunluğu taklitçidir ve bilgisizce tartışmaktadırlar.

hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”(Araf /33)

“Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.”(Ğafir/35)

Sonra  Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır: “Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın Allah’ın ayetleri hakkında tartışırlar.” Yani onlar ki batılı ileri sürerek hakkı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Herhangi bir delil, beraberlerinde Allah’tan gelmiş bir belge bulunmaksızın da kesin delillere karşı tartışırlar. Şüphesiz  Allah azze ve celle böyle bir hali en ileri derecede buğz ile karşılar. Bundan dolayı  Allah’u subhanehu ve Tealanın: “Gerek Allah indinde, gerek müminler yanında (buna) öfke oldukça büyüktür” buyurmaktadır. Yani müminlerin kendileri de bu ni-teliktekilere buğz ederler, öfkelenirler çünkü bu nitelikte olanların Allah kalbini mühürler. Artık bundan sonra o kalp iyilik nedir bilmez, kötülüğü kötülük olarak tanımaz. İşte bundan dolayı da yüce Allah: “Allah” hakka karşı “büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler”

Gerçekten insanların çoğu şu anda cahiliye döneminin cehaletinden daha büyük cahalet içerisindeler. Arapça bilen medrese okuyan ünvanı doktor olan insanlara hoca diye önderlik yapan insanların çoğunun durumları hiç iç açıcı değildir, bu insanalara tevhid inancında bir şey sorsan teferruat derler. Mesela bunlardan birisine Lailaheillallah manası nedir desen Allah tan başka yaratıcı yok derler. Rububiyet tevhidi nedir desen bilmezler rububiyetle uluhiyet tefrik edemez ayıramaz. isim ve sıfat tevhidini ehli sünnetin nasıl aldığını bilmezler. bunların çoğuna tefsir ilminden bir şey sorsan hevalarından konuşurlar(yanındaki Arapça bilgisine dayanarak ne Allah Teala’nın Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem in tefsirine nede sahabe ne taabinin tefsirine bakarlar.) .fıkıh dan sorsan Ne Allah azze ve celle’nin kitabına nede Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine ne Sahabenin kavline ne taabinin kavline delil getirip cevap vermezler ve kendi hevalarına uyarlar. yine öyle hadis ilminden sorsan hiçbir ilmi kaideye dayanmadan sahih hadise uydurma derler. Zayıf ve uydurulmuş rivayetlere sahih hadis derler en şaşırılıcak durumda uydurma rivayetleri Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisleri diye söylerler. Hatta kendini tevhid inancına nispet eden , Tevhidi düşünceye sahip olan insanların durumuda hiç iç açıcı değildir. İnsanları herhangi bir ilmi bir kaiedeye dayanmadan insanları tekfir ederler.Allah subhanehu bize bunların durumuna düşmekten bizi muhafaza etsin.”

Abdullah İbn Abbas radiyallahu anh şöyle demiştir: “Din hususunda tartışmak üzere bir araya gelen yoktur ki ayrıldıklarında Allah azze ve celle’ye iftirada bulunmuş olmasınlar.” (İbn Batta el-İbane-l Kubra)

İmâm Mâlik b. Enes rahimehullah şöyle demiştir: “Yoksa bir diğerinden daha iyi tartışan bir adam bize her geldiğinde Cibril’in Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem’e getirdiklerini bu adamların tartışmaları sebebiyle terk mi edeceğiz?” (İbn Batta “el-İbâ-ne’l-Kübrâ)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!