Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

الحمدالله رب العالمين و الصلاةو السلام على اشرف الانبياء والمرسلين اما بعد Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra; “Semadakinin sizi yere batırmayacağından emin misiniz? İşte o vakit yer sarsılır durur. Yoksa siz, semadakinin üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermeyeceğinden emin misiniz? Fakat uyarımın nasıl olduğunu öğreneceksiniz” (Mülk/16-17) Allah azze ve celle’nin semada olması müteşabih bir konudur ve açıklanması gereken bir konudur. Bunun tefsire ihtiyacı vardır. Bunu da selef ve ehli sünnet alimleri yapmıştır. Kendini selefe nispet edip bu ayeti yanlış aktaran ve Allah azze ve celle’nin göğün içinde olduğu izlenimi veren ve insanların aklını karıştıracak şekilde söyleyenler ilimsizce bunları söylemektedirler. Bu şekilde söylemeleri insanların zihninde yanlış anlaşılmaktadır. Bu da ilimlerinin kıtlığından olup ayetleri ve hadisleri yanlış aktarmalarından olmaktadır. Bu kendilerine muvahhid deyip ilimsiz konuşanlar Allah göğün içinde izlenimini veren, Allah azze ve celle’nin semanın içindedir fehmini uyandıran sözleri aslında Allah azze ve celle’yi mahlukatın kuşattığı fehmini uyandırmaktır. Bu da batıl bir aktarmadır. Bunların kendilerine muvahhid demeleri sadece boş bir temennidir. Halbuki ehli sünnetin akidesini almayan ve anlamayan olsa olsa sapık ve saptırıcıdır. Allah Subhanehu ve Teala bunların iddia ettiklerinden münezzehtir. Şeyhul İslam İbn Teymiyye rahimullah‘a kendisine çokca iftira edilmiştir. İbn Teymiyye’nin, Allah azze ve celle’nin semanın içinde değil, bizzat kendisinin açıkladığı gibi semanın üstünde her şeyin fevkinde (üstünde) olduğunu aşağıdaki fetvasında açıklayacaktır. İbn Teymiyye’nin Allah azze ve celle’nin semada olmasına dair açıklaması. Allah’ın semada olduğuna dair önemli bir kaide aşağıdadır. Soru: Allah azze ve celle hakkında cihet (yön)’e inanan kimse bid’atçı veya kâfir olur mu, olmaz mı? Cevap: Cihet (yön)’e inanan kimse, Allah azze ve celle’nin yarattığı şeylerin içinde olduğuna, yaratıkların O’nu kapsadığına ve göklerin O’nu kuşattığına, bazı yaratıkların O’nun üstünde, bazılarının da altında olduğuna inanıyorsa, sapıklık içinde bir bid’atçı olur. Yine, Allah azze ve celle’nin taşıyacak arş veya başka bir şeye muhtaç olduğuna inanıyorsa, aynı şekilde sapıklık içinde bir bid’atçı olur. Yine, Allah azze ve celle’nin sıfatlarını yaratıkların sıfatları gibi kabul ederek “Allah azze ve celle’nin istivası, nuzulü ve diğer fiilleri, yaratıkların istivası, nuzulü ve diğer fiilleri gibidir.” derse aynı şekilde sapık bir bid’atçı olur. Çünkü Kitab, Sünnet ve akıl, mahlûkların hiçbir şeyde Allah azze ve celle’ye benzemediğine, Allah azze ve celle’nin her şeyden ganî olup (hiçbir şeye muhtaç olmadığına), O’nun mahlûkların üstünde ve hepsinden ayrı olduğuna işaret etmektedir. Bir kimse Allah azze ve celle’nin yaratıklarından ayrı ve farklı olduğuna, arşı üstünde olup yaratıklardan ayrı bulunduğuna, mahlûklarda zâtından hiçbir şey bulunmadığı gibi, onlardan da zâtında hiçbir şey bulunmadığına, Allah azze ve celle’nin arşa ve kendisinden başka her şeye muhtaç olmadığına ve yaratıklardan hiçbir şeye ihtiyaçı olmadığına; aksine, arşın üzerine istivasına rağmen onu ve arşı taşıyanları kudretiyle taşıdığına, Allah’ın istivasının yaratıkların istivasına benzetilemeyeceğine, Allah azze ve celle’nin sahip olduğunu bildirdiği isim ve sıfatlara sahip olduğuna ve kulların ona benzemediğine, zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde Allah azze ve celle’ye hiçbir şeyin benzemediğine inanan bir kimse, inancında isabet etmiş ve ümmetin selef ve imamlarına uygun düşmüş olur. Ümmetin selef ve imamlarının mezhebi, Allah azze ve celle’yi bizzat kendi kendisini nitelediği, Rasûlullah’ın onu nitelediği sıfatlarla, tahrif ve ta’til etmeden, temsil ve tekyife gitmeden nitelemiştir. Allah azze ve celle’nin her şeyi bildiğini, her şeye kadir olduğunu, yeri, gökleri ve aralarındaki şeyleri altı günde yaratıp sonra arşın üzerine istiva ettiğini, Mûsâ aleyhisselam ile kesin olarak konuştuğunu ve dağa tecelli edip onu yerle bir ettiğini bilir ve öylece inanırlar. Kendini nitelediği bütün şeylerde Allah azze ve celle’ye hiçbir şeyin benzemediğini bilir, O’nu noksanlık ve kusur sıfatlarından tenzih ederler. Kemâl sıfatlara sahip olduğunu kabul ederler. Kemâl sıfatlarında O’na denk hiçbir kimsenin bulunmadığını bilirler.(Buharinin Hocası) Nuaym İbn Hammâd el-Huzâî rahimullah şöyle diyor: “Allah’ı mahlûkata benzeten ve Allah’ın kendini nitelediği şeyleri inkâr eden, kâfir olur. Allah’ın kendini nitelediği ve Rasûlullah’ın onu tavsif ettiği şeylerde teşbih yoktur. İbn Teymiyye Fetava

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!