Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Abdulaziz b. Baz hocası  Muhammed ibn İbrahim Alu’ş-Şeyh rahimehullah şöyle der: “Allah’ın indirdiklerinin dışındakiyle hükmetme küfrü , itikat veya amel küfrü olmaktan başka birşey değildir . Birincisinin çeşitleri şunlardır… Sonra şöyle der: Bunlardan beşincisi, şeriata başkaldırmak ve onun hükümlerine karşı büyüklenmek , Allah’a ve Rasûlüne karşı gelmek ve şer’i mahkemelere benzerlik yönünden  en büyüğü , en kapsamlı ve en açık olanıdır . Bunlar; hazırlık,

yardım ve destek, kuruluş , hüküm, bağlayıcılık , kaynaklar ve dayanaklar yönünden şer’i mahkemelere benzerler . Nitekim şer’i mahkemelerin kaynaklar ve dayanakları vardır ve hepsi de Allah’ın Kitabına ve O’nun Nebisi  Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine dayanır . Bu mahkemelerin kaynakları ise çeşitli hukuk sistemlerinden  ve

Fransız, İngiliz ve Amerikan kanunu gibi pek çok kanundan derlenmiştir …Şu anda bu mahkemeler  pek çok İslam ülkesinde hazırdır, tamamlanmıştır ve kapılarını açmıştır . İnsanlar peş peşe , topluluklar halinde bu mahkemelere müracaat etmektedirler. Bu mahkemelerin yargıçları da onların arasından bu kanunların Kitap ve Sünnet’e aykırı hükümlerle hükmetmektedirler. Bu mahkemelerin verdikleri kararlar bağlayıcıdır , onları zorlayıcıdır ve kesindir. Hangi küfür bu küfrün üstündedir ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Rasûlüne şahitlik  etmeye böyle bir muhalefetin ötesinde başka  hangi muhalefet vardır ?”: تحكيم القونين  Tahkimi’l-Kavanin.

Muhammed İbn İbrahim Alu ş-Şeyh şöyle der: insanlar arasında hüküm verme konusunda lanetli beşeri bir kanunu Ruhu’l Emin Cebrail ‘in apaçık arabça bir lisanla uyarıcılardan olması için Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in kalbine indirdiği hükümlerin mertebesine görmek ve ihtilaf edildiğinde ona müracaat etmek çok büyük ve açık bir küfürdür.”

Süleyman b. Abdullah der ki:  Her kim Allah teala ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ Emrettiği şerri hükümlere muhalefet eder, insanlara Allah’ın indirdiğinin ve Allah ve Rasulunun emrettiğinin dışındaki bir hükümle hüküm verilmesini ister ve ve emrederse yada bunu talep ederse ve bu şekilde kendi heva isteklerine uyarak hareket ederse, bu kimse İslam’ın ipini ahdini boynundan çıkarıp atmıştır. Hatta kendisinin müslüman olduğunu ileri sürse mümin olduğunu iddia etse de durum böyledir.”

Muhammed bin İbrahim rahimehullah şöyle demiştir: “Dünyevi kanunlarla hükmeden bir kimse ‘ben bunun bâtıl olduğunu elbette ki kabul ediyorum’ dese bunda onun için bir delil yoktur. Aksine o şeriatla bağını koparmıştır. Bu bir kimsenin : ‘Ben putlara ibadet ediyorum ve bunun elbette ki bâtıl olduğuna inanıyorum’ desemesine benzer.”

Muhammed ibn İbrahim Alu’ş-Şeyh rahimehullah derki; Bir İslam şeriatını iptal ederek tamamen onun yerine beşeri kanunlar koyarsa onun bu işi, helal gördüğünün delilidir. Çünkü o, İslam şeriatını ancak bu beşeri kanunu ondan daha güzel gördüğü için iptal etmiş ve onun yerine bu kanunu koymuştur. Eğer şeriatı ondan daha güzel görseydi onu uzaklaştırıp da yerine beşeri kanunu koymazdı. Bu, aziz ve celil olan Allah’a karşı bir küfürdür. Yine bir kimse sadece nikah ve miras meselelerinde şeriate göre hükmetmeye devam ederse bu da Kitab’ın (Kuranın) bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ediyor demektir.”(Mecmua Resâil ve’l-kimseFetevâ: 6/189, 1451.)

,İsmail Kadi rahimehullah şöyle dedi:Allah-u Teâlâ’nın ayetinin zahiri şunu gösterir: “Her kim yahudilerin yaptığı gibi Allah-u Teâlâ’nın hükmüne ve İslam’a muhalif bir hüküm ortaya çıkarır ve insanlar onu uygulasınlar diye insanları o hükmü kanunlaştırmaya zorlarsa, işte bu kimseye, yahudilere verilen hüküm verilir. Bu kimse, ister bir hakim isterse bir başkası olsun farketmez… (Fethu’l Bari c: 13 s: 120)

Allame Ahmed Şakir rahimehullah şöyle diyor: “Hırsıza verilen el kesme cezası biz müslümanlar için akidenin ve imanın temelindendir. İslam şeriatinin koyduğu el kesme cezasını inkar eden veya bunun yerine başka bir ceza isteyen ve üstelik müslüman olduklarını iddia eden bu kimselere soralım: “Siz Allah’a ve bu kainatı O’nun yarattığına inanıyor musunuz?” “Evet” diyeceklerdir. “Allah’ın geçmişte olanları ve gelecekte olacakları bildiğine inanıyor musunuz?” “Allah’ın Muhammed (صلى الله عليه وسلم )’i, doğru yolu göstermek ve hak dini tebliğ etmek için gönderdiğine, ona Kur’an’ı indirdiğine inanıyor musunuz?” “Evet” diyeceklerdir. “Kur’an’ın hem din, hem de dünya işlerinde bir rehber, bir yol gösterici olarak gönderildiğine de inanıyor musunuz?” Buna da: “Evet” diyeceklerdir. Bu sorulara “Evet” cevabını veren sizler! Sizlerin bu cevabınız Allah’ın hükmünden başka bir hüküm istemenizle tezat teşkil etmektedir ve sizlerin müslümanlık iddianıza zıttır.”(Umdet-ut Tefsir c:4, s:14 6-147)

İmâm AbdulAzîz B. Bâz Rahimehullah;

“Şeriat’ın azalıp yok olduğu,  koyduğu Had cezâları ikâme edilmediği ülkelerde korku çoğalır, kaos ve kargaşa hakim olur.”

[El Fetâvâ /267)

الإمام ابن بز

قال ابن باز : وكل بلاد تضيع فيها الشريعة، ولا تقام فيها حدود الله، يكثر فيها الخوف، ويقل فيها الأمن، وتسود فيها الفوضى الفتاوى ٢٦٧/٢

Şeyh Abdulaziz bin Baz rahimehullah der ki: Din kardeşin sana nasihat eden, hata yaptığında seni uyaran hatırlatandır. Yoksa senden habersiz, yüz çeviren,yaptığın hatadan ötürü seni uyarmayan, ve seni güzel gösteren kişi gerçek din kardeşin değildir. Gerçek din kardeşin sana nasihat eden, bir yanlışlık yaptığında seni uyaran,seni Allah’ a çağıran , Kurtuluş yolunu sana gösterip taki o istikamette gidesin, helaka götüren yoldan seni sakındırıp, o yolun kötü akibetini sana gösterip taki ondan sakinasin. Ve sakın ümitsizliğe düşme! bunun bana hiç menfaati yok, bunda hayir yok deme.! (bin baz’ in bütün fetvalari içeren kitabından alınmıştır 14/21)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!