Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

ALLAH AZZE VE CELLE’NİN İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERİ İLE HÜKMETMEYEN KİŞİLER HAKKINDA KAİDELER

Allah’a hamd, Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem’e, ashabına ve onlara güzellikle tabi olanlara salatu selam olsun. Bundan sonra:

Allah azze ve celle’nin indirdikleri ile hükmetmeyen idareciler hakkındaki, ehlisünnetin görüşü tafsillidir (geniş bir meseledir). Ayetleri harici zihniyeti ile alıp herkesi tekfir etmek sorumsuz kişilerin yapacağı iştir. Tekfir meselesi ilim ehlinin işidir. İlim ehli ancak ilmini ortaya koyarak bir şeyin büyük küfür yâhutta küçük küfür, veya büyük şirk ve küçük şirk olduğunu, itikadi ve ameli münafıklık olduğunu ancak onlar beyan eder. Bu altı mesele tafsilli bir meseledir. Büyük küfür olmadığı halde insanları büyük küfürle itham etmek, büyük şirk olmamasına rağmen insanları büyük şirk ile itham etmek, itikâdi münafıklık olmadığı halde tanımadığı insanları münafıklıkla itham etmek ilimsiz mesnedi olmayan, hevâsına tâbi olanların yapacağı bir iştir. Bu harici zihniyeti ilim ehlini de yaptığı bir ictihadi hatadan dolayı onları da tekfir etmişlerdir. Bu harici zihniyeti, İslam şeriatı ile hükmeden ülkerlerde ister zalim veya fasık olsun, isterse zalim veya fasık olmasın fark gözetmeksizin idarecilerini tekfir etmişlerdir. Bunların imtihanından geçmeden bu zihniyet kimseyi müslüman saymamaktadır. Çünkü hariciler Ali radıyallahu anh döneminde müslümanları imtihana tabi tutarlardı, eğer onların görüşünü benimsemiyorsa o müslümanları hemen öldürüyorlardı. Habbab bin Eret radıyallahu anh’ın cariyesini sorguya çekmişlerdir, sorguda kendisine cevap vermedikleri için cariyenin karnını deşip bebeğini öldürmüşlerdir. Şu anki haricilerin zihniyeti eskilerin aynısıdır. Allah azze ve celle’nin şeriatını reddederek inkâr eden kim olursa olsun kâfirdir. Şeriatı inkar etmeyen, şeriatın hakim olması için çaba sarf eden velev ki bunlar hata etse de tekfir edilmezler.

İbni Mace’den gelen rivayette; İbn Abbas radiyallahu anh’dan rivayete göre şöyle demiştir; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği gibi “Bu ümmetin hata etmeleri, unutmaları ve zorlanarak yaptığı şeyleri Allah affetmiştir.” (İbn Mace, 2045; Hasen) onlardan sorumluluğu kaldırmıştır. Şimdi Allah azze ve celle’nin “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir.” (Maide/44) ayetini sahabenin ve tâbiin tefsiri ile aşağıda vermeye çalışacağız.

وقال علي بن ابي طلحة عن ابن عاس قوله ومن لم يحكم بما انزل الله فاولئك هم الكا فرون قال من جحد ما انزل الله فقد كفر ومن اقر به ولم يحكم به فهو ظالم فاسق رواه ابن جرير

Ali b. Ebi Talha, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir” buyruğu hakkında, İbn Abbas radıyallâhu anh’dan şöyle nakleder: “Kim Allah’ın indirdiği hükümleri inkâr ederse kâfir olur. Kim kabul eder, fakat onunla hükmetmezse o zalim ve fasıktır.” Bunu Taberî rivayet etmiştir. İmam Taberî sonra âyetin kitap ehli hakkında veya Allah’ın Kitabında indirmiş olduğu hükümleri inkâr eden kimseler hakkında olduğu görüşünü tercih etmiştir.

وروئ عبد الرزاق اخبرنا معر عن طاوس قل سئل ابن عباس عن قوله ومن لم يحكم الاية قال هي به كفر قال ابن طاوس وليس كمن يكفر با لله وملائكه وكتبه ورسله

Abdurrezzak, Mamer’den oda İbn Tavus kanalıyla Tavus’tan şöyle nakleder: İbn Abbas radıyallâhu anh’a, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir” âyeti soruldu, “O bununla küfretmiş olur” dedi. Tavus’un oğlu der ki: Bu Allah’ı, meleklerini, kitaplarını ve Rasullerini inkâr eden kâfir gibi değildir.Yani dinden çıkaran küfür değildir.

وقال الثوري عن ابن جريج عن عطاء انه قال كفر دون كفر وظلم دون ظلم وفسق دون فسق رواه ابن جرير

Süfyan-ı Sevrî, İbn Cüreyc kanalıyla Atâ’dan şöyle nakleder: Bu (itikadi) küfürden başka bir küfür (yani, ameli küfür), zulümden başka bir zulüm ve fasıklıktan başka bir fasıklıktır. Bunu Taberî rivayet etmiştir. Bu küfür, zulüm ve fasıklık çeşididir, dinden çıkaran küfür değildir.

وقال وكيع عن سعيدالمكي عن طاوس ومن لم يحكم بما انزل الله فاولئك هم الكا فرون قال ليس بكفر ينقل عن الملة

Vaki, Süfyan’dan, o Saîd el-Mekkî’den o da Tavus’tan şöyle nakleder: “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir.” “Bu dinden çıkaran bir küfür değildir.” Ancak, kendisinin haram işlediğine inanarak böyle bir iş yapan ise, müslümanların fasıkları arasında yer alır. İşi de Allah’a kalmıştır. Allah dilerse onu azaplandırır, dilerse de ona mağfiret eder.

Nebi sallallahu aleyhi ve selem’in kendisi için, “ey Allah’ım onu dinde fakih kıl“ şeklinde dua ettiği ibni Abbas radıyallahu anh’ın “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir” ayeti hakkında yaptığı tefsir ümmet üzerinde icma etmiştir ki; bir müslüman idareci helal sayılmadığı müddetçe, Allah azze ve celle’nin şeriatı ile hükmetmezse bunun büyük küfür değil de küçük küfür olduğunu söylemiştir. Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler ayeti, sahabe ve tabiinin görüşü ile bu ayetler kafirler hakkında inmiştir.

Müslim’in sahih’inde de el-Berâ b. Âzib’den şöyle dediği nakledilmektedir: “Nebi sallallahu aleyhi sellem’in yanına yüzü kömürle karartılmış bir yahudi getirildi. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem yahudileri çağırıp şöyle dedi: “Sizler kitabınızda zina edenin cezasının böyle olduğunu mu görüyorsunuz”? Onlar, evet deyince, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ilim adamlarından birisini çağırdı ve şöyle buyurdu: “Tevratı Musa’ya indiren Allah adına bana söyle. Kitabınızda zina edenin haddini böyle mi buluyorsunuz?” Kişi hayır dedi. Eğer bu şekilde bana yemin verdirmeseydin sana bildirmeyecektim. Biz, cezanın recm olduğunu görüyoruz. Fakat zina, soylularımız arasında çoğaldı. O bakımdan soylu bir kimseyi yakaladık mı, onu bırakırdık. Zayıf birisini yakaladık mı, ona had uygulardık. Bu sefer şöyle dedik: Gelin ortaklaşa bir ceza tespit edelim ve bunu, soyluya da böyle olmayana da uygulayalım. Sonunda recm yerine yüzü kömürle karartmayı ve sopa vurmayı tespit ettik. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’ım kendilerinin öldürdükleri bir zamanda senin emrini ihya eden ilk kişi ben oluyorum” dedi ve recm edilmesini emretti. Bunun üzerine Allah Te’ala da: “Ey Rasul! Küfür içinde koşuşup duranlar seni kederlendirmesin” buyruğunu: “Eğer size şu verilirse onu alın” buyruğuna kadar indirdi. Yani, diyorlar ki: Muhammed’e gidiniz. Eğer o sizlere yüze kömür çalmayı ve sopa vurmayı emrederse onu kabul ediniz. Şayet size recm cezası uygulanması fetvasını verirse, ondan sakınınız. Bunun üzerine şanı yüce Allah: “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir” (Maide/44); “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir” (el-Maide/45); “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fasıkların tâ kendileridir” (el-Maide/47) âyetlerini indirdi. Bunların hepsi de kâfirler hakkındadır.” (Müslim, Hudud 28; Ebu Davud, 4447; İbn Mace, 2558; Sahih) Büyük çoğunluk da bu görüştedir. Müslüman ise, büyük günah işleyecek olsa dahi kâfir olmaz.

Şer’i hükümlerle hükmedilmesi ve dinden çıkaracak meseleler ve çıkarmayacak meseleler beş kısımda tasnif edilebilir. Çünkü her şer’i hükümle hükmetmeyen idareci kafir değildir. İslam tarihi boyunca da, Ömer radıyallahu anh döneminden başlayıp, günümüze kadar idarecilerin bazıları şer’i hükümlerle hükmetmemiştir. Ömer radıyallahu kıtlık yılında hadlerin bazılarını uygulamamıştır. Sahabenin fakihlerinden, sahabenin komutanlarından kimse Ömer radıyallahu anh’ı kafir olarak itham etmemiştir.

1- Bir idarecinin gücü yetmediği halde şer’i hükümlerle hükmetmemesi onu dinden çıkarmaz. Örnek: Ali radıyallahu anh’ın, kısas yapacağı halde gücü yetmediği için kısas yapmamıştır. Kısas yapacağı insanlar da Osman radıyallahu anh’ın katilleridir. Sahabeden kimse Ali radıyallahu anh’ı tekfir etmemiştir.

2- İkinci örnek: Adil Habeş Kralı Necaşi radiyallahu anh kendisi iman ettiği halde, tebaası iman etmemiştir. Tebaası iman etmediği halde şer’i hiçbir hüküm uygulamamıştır. O şekilde de vefat etmiştir. Nebi sallalalhu aleyhi ve selem gıyabında cenaze namazı kılmıştır. Bu gibi idareci konumundaki insanlar tekfir edilmez. Tekfir edilmemesinin sebebi de güçlerinin yetmemesidir. Güçleri yetmediği halde, insanlardan şer’i hüküm beklemek, ölüden yardım istemek gibidir.

3- Tevhid inancı ile birlikte, Müslüman bir idarecinin bazen şer’i hükümleri uygulamaması, islam alimleri’nin icması ile bu şahıs zalim ve fasıktır. Sahabe bu ayetleri şu şekilde tefsir etmiştir. Allah’ın indirdiklerini inkar ederek hükmetmeyen kafirdir. Bu da icma ile sabittir. Bazen şer’i hükümlerle hükmetmekle birlikte bazen hevasına uyarak şer’i hükümleri uygulamaması kişiyi zalim ve fasık yapar bu da icma ile sabittir. Ebu Hanife, Malik, Şafii, İbn Hanbel, İbn Hazm, İbn Teymyye ve “ büyük günah işleyenin kâfir olduğunu söyleyen Hariciler -Mutezile dışında kalan bütün İslâm fırkalarının da görüşü budur.”  İbn’ Kayyım rahimehullah der ki: “Gerçek olan, Allah’ın indirdiği ile hükmetmek konusunun büyük ve küçük küfrü beraber içine aldığıdır. Bu, sultanın durumuna göre değişir. Eğer bu sultan, Alla’ın emirleriyle hükmetmenin vücubuna inanıyorsa, bununla hükmetmemekten dolayı cezaya müstahaktır. İşte bu küçük küfürdür. Şayet Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin vacib olmadığına itikad edip iman ediyor ve bilmesine rağmen insanın buna uyup uymamakta serbest olduğunu söylüyorsa, bu en büyük küfürdür. Fakat cehaletinden dolayı bir hatada bulunmuşsa, hakkında hata edenlerin hükmü uygulanır.

4- Bir müslümanın Allah ve Rasulu’nün tekfir ettiği kimseleri tekfir etmekten uzak durması caiz değildir. Çünkü bu, Allah ve Rasulu’nü yalanlamak demektir. Kafirler iki sınıftır: Birinci sınıf, aslî kafirlerdir. Bunlar Allah’ın, Nebi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vasıtasıyla gönderdiği dini olan İslam’a girmeyen bütün Yahudiler, Hristiyanlar, putperestler, materyalistler ve diğer kâfir milletlerin tamamıdır.

Bu aslî küfrün kâfirlerinin tekfirinde aralarında hiçbir ayırım yapılmaz. Tek tek fertler olarak ve toplu olarak, hayatta olanlar ve ölü olanlar ayrım yapılmaksızın tekfir edilir. Nitekim kitap ve sünnetin nasları buna delâlet etmektedir. İkinci sınıftakiler ise müslüman olduktan sonra Allah korusun İslam’ı bozan şeylerden birini işlemekle dinden çıkan müslümanlardır. Bunlar münafıklardır. Bunlar iman ettikten sonra inkar etmişlerdir. Bunun örneklerinden bazıları Kur’an’da şöyle zikredilmektedir: Yalanlama küfrü: Allah Teâlâ bunlarla ilgili şöyle buyurmuştur “Âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekeceklerdir.” (Araf/147)

5- Kim Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.Kim Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.Kim Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.  (Maide,44 47)Büyük âlim Muhammed Emin eş Şenkîdî rahimehullah bu üç Ayet hakkında şöyle dediBil ki bu konuda söylenecek şey şudur Küfür, zulüm ve fısk kelimeleri, her biriyle bazen masiyet manası kastedilir, bazen de dinden çıkaran küfür manası kastedilir. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse ayeti, Resullere  karşı gelerek ve Allah’ın hükümlerini iptal ederek hükmetmezse demektir ki böyle yapan kimsenin zalimliği,fasıklığı ve kafirliği tamamıyla dinden çıkarıcı bir küfürdür. (Advau’l -Beyan,2/104.Allah rahmet eylesin o şunları da söyler:Allah’ın, Rasullerinin diliyle ifade ettiği şeriatına muhalefet etmek için şeytanın kendi dostlarının  diliyle ortaya koyduğu beşerî kanunlara tâbi olanların küfrü den ve şirkin den şüphe edilemez. Bundan ,ancak  Allah’ın basiretini kapattığı ve kendilerine vahyin nurunu göstermediği kimseler ve benzerleri şüphe ederler.”Advau’l-Beyan,4/83.Yine o şöyle der: Gökleri ve yeri yaratan  Allah’ın şeriatına aykırı bir hukuk sistemiyle hükmetmek göklerin ve yerin yaratıcısına küfretmek demektir .Mesela mirasta  erkeğin kadından fazla almasının adaletli bir taksim olmadığını ve her ikisininde  eşit alması gerektiğini iddia etmek, çok eşliliğin zulüm olduğunu ,talakın kadın için zulüm olduğunu ,recm,el kesme ve benzeri cezaların vahşet olduğunu ve insana uygulanamayacağını iddia etmek ve benzeri iddialarda bulunmak böyledir .Toplumdaki kişiler, onların malları , ırzları ve namusları ,nesebleri , akılları ve dinleri hakkında bu tür bir hukuk sistemiyle hükmetmek, göklerin ve yerin yaratıcısına küfretmek ve bütün mahlukatın yaratıcısı tarafından konulan göklerin nizamına karşı çık-mak  demektir .O yarattığı şeylerin yararının nerede olduğunu en iyi bilendir ve  O, beraberinde  başka bir hüküm koyucunun bulunmasından çok beridir ve çok büyüktür .” Advau’l-Beyan, 4/84.Allah’ın şeriatını gücü yettiği halde uygulamayan veya yürürlükten kaldıran şer’i hükümleri kerih gören ve onları çağın gerisinde kaldığını iddia eden Allah azze ve celle’nin hükümlerini beğenmeyen velev ki bu kişiler inandıklarını söyleseler bile bu kişiler icma ile kâfirdirler. Bunun sebebi, “Allah’ın indirdiğini kerih görmeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.” (Muhammed/9) Rabbim Hakkı hak bilip Hakka tabii olmayı nasip eylesin, Batılı da batıl bilip ondan uzaklaşmayı nasip etsin.” A.Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!