Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Tevhidi ikrar etmeyen İslam Şeriatını kabul edip iman etmeyen ve onun hakım olması için çabalamayan kişi müslüman değildir.

O “dini dosdoğru tutun, onda ayrılığa düşmeyin” diye dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim, Musa ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi size de şeriat yaptı. Senin onları kendisine davet ettiğin şey, müşriklere büyük (nefislerine ağır) geldi. Allah dilediği kimseyi buna seçer ve döneni buna hidayet eder.”(Şura/13)

Enbiyanın  davet etti şey Tevhidtir yanı ﻻ اله الا الله  Allah teala başka ibadeti hak eden mabud yoktur. Çağımızda da durum aynıdır Tevhid insanlara zor geliyor boyun eğmiyorlar teslim olmuyorlar.
“Senin onları kendisine davet ettiğin şey” olan Tevhid ve Putlar ve ibadet edinilen  reddetmek “müşriklere büyük” ağır geldi. Katade rahimehullah dedi ki: Allah’tan başka hak ilah mabud olmadığına şahitlik etmek müşriklere çok büyük ve ağır geldi.
Senin onları kendisine davet ettiğin şey müşriklere büyük nefislerine ve ağır  geldi.” Onlara ağır geldi ey Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem senin onları kendisine davet ettiğin tevhidi reddettiler.
كبر على المشركين ما تدهو هم اليه اي شق عليهم و انكروا ما تدعوهم اليه يا محمد من التوحيد

Din ve şeriat:
” Dinden… size de şeriat yaptı” buyruğu şu demektir: Göklerin ve yerin anahtarı elinde olan Allah Ta’ala Nuh, İbr Musa ve İsa kavimleri için dinden şeriat yaptığı şeyleri size de şeriat yapmıştır. Daha sonra da bunu : “Dini dosdoğru tutun…” Diye açıklamaktadır.
Dinin dosdoğru tutulması, Allah Te’ala’nın Tevhidi, O na itaat, rasullerine, kitaplarına ahiret gününe, kader, ve kişinin yerine getirmekle müslüman olmasını sağlayan diğer hususlara iman etmektir.

“Allah dilediği kimseyi buna seçer ve döneni buna hidayet  eder.” Yani hak edene hidayeti takdir eden, dalaleti doğru yola tercih edenler hakkında da yazan ve tespit eden Odur.”İbn kesir

“Onlar ancak ilim kendilerine geldikten sonra aralarındaki düşmanlık sebebi ile ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belirli bir süreye kadar bir söz geçmiş olmasaydı, elbette aralarında hüküm olunurdu. Onlardan sonra kendilerine kitap miras verilenler de muhakkak onun hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.”(Şura/14)

“Onlar ancak ilim kendilerine geldikten sonra aralarındaki düşmanlık sebebi ile ayrılığa düştüler.” Yani onların hakka muhalefet etmeleri, hakkın kendilerine ulaşmasından, onlara karşı delilin ortaya konulmasından sonra olmuştur. Onları böyle davranmaya iten tek sebep de azgınlıkları, ilimsizlikleri inatları ve şeytanın kışkırtmasıyla muhalefet etmek istemeleridir. Sonra  Allah Ta’ala:
“Eğer Rabbinden belirli bir süreye kadar bir söz geçmiş olmasaydı” yani  Allah’Ta’ala ın kullan ölümden sonra diriltilecekleri güne kadar hesaplarını görmek için mühlet vermemiş olsaydı dünya hayatında çabucak onları cezalandırırdı.
Şanı yüce Rabbimizin: “Onlardan sonra kendilerine kitap miras verilenler” buyruğu hakkı yalanlayan ilk nesilden sonra gelen nesildir. “Muhakkak onun hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.” Onlar da kendi durumları hakkında kesin bir kanaate sahip değillerdir. Onlar ancak kendi atalarını, geçmişlerini delilsiz, belgesiz olarak taklit ediyorlar. Aynı zamanda onlar bu işlerinde şaşkınlık içindedirler, rahatsız edici bir şüphe ve haktan alabildiğine uzak bir ayrılık içindedirler.”İbn Kesir
Bu asırda insanların çoğunluğu  bu durumdadır hata  Müslümanların çoğu bu cehalet içerisindedir.

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!