Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Sözün en güzeli Allah’ın kitabı, hidayetin en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‘in hidayeti, işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır. Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz bunu önleyemezsiniz. Bundan sonra;

“Gerçekten, Allah yanında gökleri ve yeri yarattığından beri ayların sayısı, Allah’ın Kitabında onikidir. Onlardan dördü haram aylardır. İşte en doğru din budur.” (Tevbe /36)

Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten, Allah yanında” yani Allah’ın kaza ve kaderinde “gökleri ve yeri yarattığı günden beri” ve onların gecelerini, gündüzlerini vücuda getirip vakitlerini miktarlarını tayin ettiğinden beri “ayların sayısı Allah’ın Kitabında” yani O’nun kaderi hükmünde “onikiay” dır. Ve O, bu ayları bildiğimiz bu oniki aya taksim etmiştir.

“Onlardan dördü” bunlar, arkasında başka bir haram ay gelmeyen Recep ile arka arkaya gelen Zulkade, Zulhicce ve Muharrem aylarıdır. Bunlara “haram” niteliğinin verilmesi saygınlıklarının fazla oluşu ve bu aylarda savaşmanın haram kılınmasıdır.

Buhari’den gelen bir rivayette; Ebû Bekir radıyallahu anh’ın naklettiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Zaman, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana hiç değişmeden, aynı şekilde sürüp gitmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Haram aylardan Zilkade, Zilhicce ve Muharrem peşpeşe gelir, Mudar kabilesinin (ayrı bir önem verdiği) Receb ise Cümâda’l-Âhir ile Şa’bân arasındadır.” (Buhari, 3197; Sahih)

Âşûrâyı on sayısı ile ilgili olan aşr ve âşir veya develerin güdülmesiyle ilgili işr kökünden türemiş Arapça bir kelime kabul edenler olduğu gibi, bu dilde “fâûlâ” vezninin bulunmadığını ileri sürerek İbrânîce’den geldiğini söyleyenler de vardır. Fakat âlimlerin çoğu bu görüşe katılmamakta, kelimenin Arapça asıllı olduğunu benimsemektedirler.

Âşûrâ orucunun fazîleti. Ve hakında gelen rivayetler.

Buhari’den gelen bir rivayette; Seleme İbnü’l-Ekva radıyallâhu anh şöyle demiştir: Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem Eşlem kabilesinden bir adama şunu emretti: “İnsanlara şunu ilan et: Kim bir şey yiyip içtiyse günün geri kalan kısmında oruç tutsun. Kim bir şey yiyip içmediyse bu günü oruçlu geçirsin. Çünkü bu gün Âşûra günüdür.” (Buhari, 2007; Sahih)

Âşûrâ orucunun farz oluşunun hükmü nesh edilmeden (kaldırılmadan) önce Âşûrâ orucu farzdı. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den bu orucun tutulmasıyla ilgili emir sâbittir. Sonra bu emir tekid edilmiş, daha sonra gelen bir çağrıyla bu tekid daha da pekiştirilmiş Âşûrâ orucu, orucun meşrû ve farz kılınışı sırasında Allah Teâlâ’nın hikmeti ile kademeli bir şekilde olmuştur. Nitekim oruç, üç merhale geçirmiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiklerinde orucu, her ay üç gün ve Âşûrâ günü olarak tutmalarını emretmiştir.

Sonra Allah Teâlâ orucu farz kılarak şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara/183)

Allah azze ve celle bu âyetlerde, bu ümmetten olan müminlere hitap ederek sırf Allah rızası için, nefsi temizleme ve arındırma, kötü davranışlardan ve çirkin huylardan kurtarma özelliklerinden dolayı, “yeme, içme ve cimayı bırakmak” mânâsına gelen orucu tutmalarını emrediyor.

Buhari’den gelen başka bir rivayette; Âişe radıyallâhu anh şöyle dedi: Kureyş cahiliye döneminde Âşûra gününde oruç tutardı. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’de cahiliye döneminde bu orucu tutardı. Medine’ye gelince bu orucu kendisi tuttu ve o gün oruç tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, âşûra orucu terk edildi. Dileyen o gün oruç tuttu, dileyen tutmadı.” (Buhari, 2002; Sahih)

Muharrem ayının genelinde oruç tutmak müstehaptır. Çünkü Müslim’den gelen bir rivayette; Ebû Hureyre radiyallahu anh şöyle dedi; “Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ramazandan sonra en faziletli oruç ayı, Allah ayı olan muharremdir. Farz olan namazlardan sonra en faziletli namaz ise geceleyin kılınan namazdır.” (Müslim, 116; Tirmizi, 740; Sahih)

Müslim’den ve sünenlerden gelen bir rivayette; Ebû Katade b. Numan radıyallahu anh’dan rivayeten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Aşura günü orucu geçen bir senenin günâhlarına kefaret olur.” (Müslim, 1162; Tirmizi, 752; Ebû Dâvûd; İbni Mâce, 1731; Sahih)

Müslim’den gelen bir rivayette; İbn Abbâs radıyallâhu anh anlatıyor; “Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem, aşure günü oruç tuttuğunda, oruç tutulmasını emretti. Sahabeler; ‘Yâ Rasulullah! Yahudiler ve Hıristiyanlar bu güne tazim gösteriyor!’ dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem; “Gelecek yıl inşallah dokuzunda oruç tutarız” buyurdu. Fakat Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem gelecek yıl, gelmeden önce vefat etti.” (Muslim, 1134; Sahih)

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in bu gün oruç tutmayı emretmesinin sebebi; Yahudilerin oruç tutmadıkları günde oruç tutarak onlara aykırı hareket etmekten hoşlanmasından dolayıdır. Çünkü bayram günü oruç tutulmaz.

Buhari’den gelen bir rivayette; Salim, babası İbn Ömer radıyallahu anh’dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den şunu rivayet etmiştir: “Kişi isterse Âşûra günü oruç tutar.” (Buhari, 2000;  Sahih)

Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Aişe radıyallahu anh şöyle dedi; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Önceleri Âşûra günü oruç tutmayı emretmişti. Ramazan orucu farz kılınınca dileyen âşûra gününde oruç tuttu, dileyen tutmadı. (Buhari, 2001; Sahih)

Buhari’den gelen bir rivayette; Muâviye İbn Ebû Süfyan radıyallahu anh hac yaptığı yıl âşûra gününde minberde şöyle dedi: “Ey Medineliler! Alimleriniz nerede? Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini işittim: “Bu gün âşûra günüdür. Allah bu günün orucunu farz kılmamıştır, ancak ben oruçluyum. Dileyen oruç tutsun, dileyen tutmasın.” (Buhari, 2003; Sahih)

Buhari’den gelen bir rivayette; İbn Abbas radıyallâhu anh şöyle dedi: “Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem Medine’ye gelince Yahudilerin âşura günü oruç tuttuğunu gördü. Onlara: “Bu nedir?” diye sordu.Yahudiler: “Bu güzel bir gündür. Allah İsrailoğullarını düşmanlarından bu gün kurtardı, bu sebeple Musa bugün oruç tuttu” dediler. Bunun üzerine Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem! “Ben Musa’ya (Musa’nın yaptığını yapmaya) sizden daha layığım” dedi. O gün oruç tuttu ve Âşura gününde oruç tutulmasını emretti.” (Buahari, 2004; Sahih)

Buhari’den gelen bir rivayette; Ebû Mûsa radıyallâhu anh şöyle dedi: Yahudiler âşûra gününü bayram olarak kabul ederlerdi. Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem de (ashabına): “Siz de bugün oruç tutun” buyurdu. (Buhari, 2005; Sahih)

Buhari’den gelen bir rivayette; İbn Abbas radıyallâhu anh’a şöyle demiştir: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in, diğer günlerden faziletli bulduğu hiçbir günde âşura orucuna devam ettiği gibi oruca devam ettiğini görmedim. Yine bu ayda, yani Ramazan ayında oruca devam ettiği gibi de hiçbir ayda oruca devam ettiğini görmedim.” (Burari, 2006; Sahih)

Bu bölümde, âşura günü oruç tutmanın hükmü ele alınmaktadır. Fakihler âşura gününün hangi gün olduğunda ihtilaf etmiştir. Çoğunluk bunun Muharrem’in onuncu günü olduğunu söylemiştir. Zeyn İbnü’l-Müneyyir şöyle demiştir: Çoğunluk, âşuranın Muharrem ayının onuncu günü olduğunu kabul etmiştir.

Bazı alimler şöyle demişlerdir: Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem Müslim’de yer alan “Önümüzdeki yıl hayatta olursam dokuzuncu günü oruçlu geçireceğim” sözü iki anlama gelebilir: Birincisi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bu sözle onuncu gün oruç tutmayı dokuzuncu güne nakletmeyi istemiştir. İkinci ihtimale göre ise onuncu güne dokuzuncu günü de eklemeyi istemiştir. Nebi sllallahu aleyhi ve sellem bunu açıklamadan vefat ettiğinden ihtiyat her iki gün de oruç tutmayı gerektirir. Buna göre âşûra orucu üç mertebedir: En azı tek başına onuncu günü oruçlu geçirmek, ortası dokuz ve onuncu günü oruçlu geçirmek, bunun da üzerinde olanı dokuz, on ve onbirinci günleri oruçlu geçirmektir. İbn Abdilberr âşura orucunun artık farz olmadığı, müstehap olduğu konusunda icma bulunduğunu nakletmiştir.

عَنْ أَبِي قَتَادَةَ رضي الله عنه ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: “صِيَامُ يَوْمِ عَاشُورَاءَ أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ”. صحيح مسلم رقم (1162).

Müslim’den ve sünenlerden gelen bir rivayette; Ebû Katade b. Numan radıyallahu anh’dan rivayeten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Aşura günü orucu geçen bir senenin günâhlarına kefaret olur.” (Müslim, 1162; Tirmizi, 752; Ebû Dâvûd; İbni Mâce, 1731; Sahih)

Sahih olan hadislerde efdal olan dokuzuncu ve onuncu günü tutmaktır. İlim ehli derki onuncu gününü tek başına da tutabilir. Dokuz, on ve onbirinde tutmaya gelince aşığadaki hadis delildir ama hadis hasendir. Hasen hadislerde, amel edilecek zayıf hadislerdendir. İbn Abbâs radıyallahu anh’dan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Aşûre orucunu tutun; ancak bir gün önce ve bir gün de sonra tutarak yahudilere muhalefet edin.” (Ahmed, 10599; İbn Huzeyme 2095; hadis ehlinin bazısı bu hadise hasen hükmü vermiştir) Bundan dolayı ilim ehli üç gün üst üste tutulabilir demişlerdir.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiği zaman Yahudilerin Muharrem ayının onuncu günü oruç tuttuklarını görünce: “Ben Musa’ya sizden daha layığım ve daha yakınım” dedi, o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. Buhârî ve Müslim’in sıhhatinde ittifak ettikleri İbn Abbas radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadîste, Aşura günü oruç tutardı ve o gün oruç tutulmasını emrederdi. O gün oruç tutmanın fazileti kendisine sorulduğu zaman şöyle cevap verdi: “Bu oruç geçen senenin günahlarına keffâret olur. (Muslim) Ancak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Aşura günüyle birlikte bir gün önce veya bir gün sonra yani Muharremin dokuzuncu ve onuncu günleri veya onuncu ve on birinci günleri oruç tutmak suretiyle Yahudilere muhalefet edilmesini emretmiştir. Buna göre Aşura günü oruç tutmak ve buna bir gün öncesini veya bir gün sonrasını ilave etmek daha faziletlidir. Muharremin dokuzuncu gününü onuncu gününe ilave etmek, on birinci gününü ilave etmekten daha faziletlidir. Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ehli beytine, ailesine, ashabına ve güzellikle ona tabi olanlara selam olsun.

A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!