Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd alemlerin rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;
“O, gökte de ilah olandır, yerde de ilahtır. O, Hakim’dir, en iyi bilendir.” (Zuhruf/84)
Bu ayetin tefsirinde muhtelif taifelerin görüşlerini altı ayrı görüş olarak özetleyebiliriz:
1-) Maturidi ve Eşarilerin Görüşü: Onlar La ilahe illallah kelimesinin manasını Allah yaratıcıdır olarak tefsir ederler.
2-) Batıni (Sofiler): La mevcude illallah; yani Allah’tan başka hiçbir şey yoktur olarak tefsir ederler.
3-) Cehmiye ve Mutezile: Allah her yerdedir olarak tefsir ederler.
4-) Hariciler: Allah gökte de hüküm koyandır yerde de hüküm koyandır olarak tefsir ederler. Asrımızın haricileri bu ayetteki ilah kavramını sadece hüküm koyan olarak tefsir ederek manayı sınırlandırmışlardır. Çünkü Allah Subhanehu ve Teala yaratılışları itibari ile melekleri bir şeriat ile mükellef tutmamıştır ki onlar için hüküm koysun.
5-) Diğer Gruplar: Diğer gruplarda “O Allah hem gökte İlahtır, hem yerde ilahtır” ayetini ve “Semadakinin sizi yere batırıvermeyeceğinizden eminmisiniz.” (Mülk/16) ayetlerini delil getirip Allah hem semadadır, hemde yerdedir demektedirler. Tefsirlerinde de bu şekilde geçmektedir. Bu da batıl bir tefsirdir. Nasları Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine, sahabe ve tabiin tefsirine bakmadan tefsir etmektir.
6-) Ehli Sünnet ve’l Cemaat: Allah gökte de kendisine ibadet edilendir yerde de olarak tefsir etmişlerdir.
Bu manadaki ayeti kerimeyi ehli sünnetin müfessirlerine dayanarak aşağıda açıklamaya çalışacağız.
Bu, onların Allah Azze ve Celle’nin ortağı ve evladı olduğu iddialarını yalanlamaktadır. Yani gökte de, yerde de ibadete layık olan, ibadet edilme hakkına sahip olan O’dur.

قال قتاد في قوله وهو الذي في السماء اله وفي الارض اله قال يعبد في السماء ويعبد في الارض
Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Katade rahimehullalh “O ki, gökte ilahtır, yerde de ilahtır” (Zuhruf/84) âyeti hakkında: “Ona gökte de ibâdet olunur, yerde de” demiştir.” (Buhari, Halku Ef’ali’l-ibad 104 sahih)
Ömer radıyallahu anh ve başkaları şöyle demiştir: Yani: “O semada olan, yerde ilah olandır.” Böyle de okumuştur. Anlamı ise “her ikisinde ma’bud olandır.” demektir. (Kurtubi)
“O gökte de ilah olandır, yerde de ilahtır.” Allah subhanehu ve teala göklerde de yerde de tek mabud ve ilah olduğunu haber vermektedir. Bütün semavattakiler ile yeryüzündekiler arasından mü’minler O’na ibadet ederler, O’nu tazim ederler, Onun celali önünde saygı ile boyun eğip itaat ederler, O’nun kemaline muhtaç olduklarını bilirler.
Bu da Allah Azze ve Celle’nin: “Göklerde de yerde de Allah sadece O’dur.” (En’am/3) buyruğuna benzemektedir. Yani her ikisinde de ulûhiyet ve muhabbet O’nadır. Kendisi ise arşının üzerinde mahlukatından ayrıdır.
“O, göklerde ve yerde tek Allah’tır. Gizlinizi, açığınızı bilir. (Hayır ve şerden) ne kazanmakta olduğunuzu da bilir.” (En am/3)

“O, göklerde ve yerde tek Allah’tır. Gizlinizi, açığınızı bilir, ne kazanmakta olduğunuzu da bilir.” Bu ayeti tefsir edenler, “Allah her yerdedir” diyen ve bu ayete de o mânâyı veren ilk Cehmiler’in hatalı olduğunda ittifak edilmiştir. Sonra farklı görüşler ortaya koymuşlardır. En doğru görüşe göre ayetin tefsiri şöyledir: Allah gökte ve yerde kendisine dua edilendir. Yani, kâfir insanlar ve cinler hariç gökteki ve yerdeki herkes O’na ibadet eder, O’nu bir kabul eder ve ilâh olduğunu itiraf eder. O’na Allah diyerek ümit ve korkuyla O’na ibadet ederler. Bu görüşe göre bu ayet “Gökteki İlâh da, yerdeki İlâh da O’dur.” (Zuhruf/84) buyruğu gibidir. Yani, Allah göktekilerin de ilâhıdır, yerdekilerin de ilâhıdır. Buna göre “Gizlinizi, açığınızı bilir” ifadesi haber veya hâl olur. İkinci görüşe göre mânâ şöyledir: Allah azze ve celle gökteki ve yerdeki gizli açık her şeyi bilir. (İbn Kesir)

Eğer ayetin zâhiri Allah’u Teâlâ’nın yakınlığını ifade ediyorsa ayetteki siyâk’ın zâhiri Allah’ın (subhanahu ve teala) ilmi ile yakınlığını delalet ediyor. Ayetin siyakında ilim kelimesinin vürud etmesi sebebiyle “Ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz.” (Kâf, 16)(Mecmu’al Fetava (6/19-20)

Allah’u Teâlâ’nın şu buyruğunda ki: “O (Allah) göktede ilah olan odur yerde de ilah olan odur.” (Ez-Zuhruf, 84) istidlallerine gelince, Bu ayetin manası: O göktekilerin ilahı ve yerdekilerin ilahıdır.

İbnu Abdilberr rahimehullah der ki: “Bu ayeti gereken üzerinde icma olunan sahih manaya hamletmek gerekir. Bunun için O (Allah) göklerde de gök ehlinin mabudu (kendisine ibadet edilen) ilah, yerde de, yeryüzünde bulunanların ma’budu ilahtır. İlim ehli tefsirde aynen böyle dediler.” (Et-Temhid)

7/134)Acurri rahimehullah Allah’u (Teala)’nın şu buyruğu hakkında dedi ki:”O (Allah) göktede ilah olan odur yerde de ilah olan odur.” (Ez-Zuhruf, 84) O (Celle zikruhu) Göktekilerin ilahi ve yerdekilerin ilahıdır. O gökte ibadet edilen ilah, yerde de ibadet edilen ilahtır. İlim ehli işte böyle tefsir etti. (Eş-Şeri’a (3/1104)

Acurri rahimehullah senedi ile bu ayetin tefsiri hakkında Katade’den şöyle rivayet etti:”O gökte ibadet edilen ilah, yerde de ibadet edilen ilahtır.” (Eş-Şeri’a (3/1104-1105)

Allah’u Teâlâ’nın şu ayetini delil sunmalarına “O, göklerin ve yerin Allah’ıdır.” (El-En’âm,3) gelince, İlim İmamları, İmam Ahmed ve başkaları Göklerde ve yerde ibadet edilen ilah olarak tefsir ettiler.”Er-Raddu ale’z Zenâdika ve’l Cehmiyye (92-93)

Acurrî -rahimehullah- (O ilim ehlinin nazarında Hakk ehlinden birisidir) der ki: “O, göklerin ve yerin Allah’ı, sizin gizlinizi de, açığınızı da bilir, kazandıklarınızı da bilir.” (El-En’âm, 3) Hakk Teâlâ)’nın buyurduğu gibi: “Sizin gizlinizi bilir.” Bize Sünnetlerin geldiği Allah (azze ve celle) Arşı üzerindedir. İlmi ise bütün yarattıklarını ihâta eder. Sizin gizlinizi ve açığınızı bilir. Sözün açık olanını ve ketmettiğinizi de bilir.”(Eş-Şerî’a (3/1104)

Allah Azze ve Celle’nin kitabını tefsir ederken kullanılan usuller:
1-) Ayeti ayet ile tefsir etmek, usullerden en güzelidir.
2-) Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in tefsiri, hadislere başvurmadan ayetleri tefsir etme gayreti başlı başına bir hatadır. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ayetlerin çoğunu tefsir etmemiştir.
3-) Sahabe radıyallahu anhuma tefsiri, çünkü sahabe radıyallahu anhum ayetlerin çoğunu tefsir etmiştir ve günümüze kadar da sahih olarak gelmiştir.
4-) Tabiinin tefsirini almak, tabiin sahabenin talebesidir ve tefsirin çoğunu tabiin nakletmiştir.
5-) Arap grameri, ayetlerin siyak ve sibakına bakarak tefsir yapmak, çünkü Allah Azze ve Celle Kur’an’ı Arapça olarak indirmiş ve ıstılahi mana yüklemiştir.
6-) Ayetlerin iniş sebebi. Ayetlerin iniş sebebini bilmek, ayetleri iyi anlamaya sebeptir. Ve güçlü bir delildir.
Bu 6 kaideye dayanmayan tefsir ancak batıldır. Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e, O’nun ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!