Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün Nebilere olsun. Bundan sonra;
İstişhad ve intihar eylemleri ile ilgili bizim başvurmamız gereken bilgi bilinen büyük alimlerdir. Yaşları genç olan, ilim ile meşgul olan ilim talebeleri değildir. Sahabe’den Abdullah ibni Mesud radıyallahu anh “İlim büyüklerinizde olduğu müddetçe hayır üzere kalacaksınız. İlim küçüklerde olduğu zamanda küçükler büyükleri beyinsiz görür.” demiştir. Bunun gibi ehemmiyetli meselerde de ilim talebelerine değil, alimlerin görüşlerine başvurmak lazım.
İstişhad eylemleri yapanların delil olarak getirdikleri rivayetler;
Müslim ve İmam Ahmed’den gelen rivayette; Suhayb’den rivayet ettiğine göre Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden öncekiler arasında bir kral vardı. Bu kralın bir sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca krala: Benim yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı. Bana bir genç çocuk ver de ona sihri öğreteyim, dedi. Ona bir genç verdi, o da ona sihir öğretiyordu. Sihirbaz’ın kaldığı yer ile kral’ın yeri arasında bir rahip vardı. Çocuk rahibin yanından geçince onun bazı sözlerini dinledi. Hali ve sözleri çocuğun hoşuna gitti. Sihirbazın yanına gittiği zaman sihirbaz onu dövüyor ve neden geciktin, diyordu. Ailesinin yanına gittiğinde de onlar da onu dövüyor ve neden geciktin, diyorlardı. O bu halinden dolayı rahibe şikâyet edince, rahip ona şunu öğretti: Sihirbaz seni dövmek isterse ailem beni geç gönderdi de, ailen seni dövmek isterse sihirbaz beni geç bıraktı, de.
Bir gün insanların karşısına oldukça büyük ve korkunç bir hayvan çıktı. Herkesi başka tarafa gitmekten alıkoydu. Bulundukları yerden ileri geçemiyorlardı. Çocuk, İşte bugün rahibin halinin mi Allah tarafından daha çok sevildiğini, sihirbazın halinin mi daha çok sevildiğini öğreneceğim gündür, dedi. Bir taş alarak; Allah’ım eğer rahibin halini sihirbazın halinden daha çok seviyor ve ondan daha çok razı isen bu hayvanın ölmesini sağla ki, insanlar geçip gitsinler deyip, o taşı attı. O hayvanı öldürdü, insanlar da geçip gittiler. Çocuk rahibe bunu haber verince, rahip: Yavrucuğum, sen benden daha faziletlisin ve şüphesiz ki sen sınanacaksın. Sınanacak olursan sakın beni kimseye söyleme, dedi.
Çocuk anadan doğma körü, abraşı ve diğer çeşitli hastalıkları iyileştiriyor, şifa veriyordu. Kralın da bir meclis arkadaşı vardı, gözleri görmez olmuştu. Çocuğun bu halini işitince çok miktarda hediyelerle yanına gitti ve beni iyileştir, buradakilerin hepsi senin olsun, dedi.
Çocuk: Ben kimseye şifa veremem, şifayı veren aziz ve celil Allah’tır ancak. Eğer ona iman edersen ben de Allah’a dua ederim, o da sana şifa verir, dedi. O da iman edince çocuk Allah’a dua etti, Allah da ona şifa verdi. Sonra kralın yanına gitti ve daha önce oturduğu yerine oturdu. Kral ona: Ey filan senin gözlerini sana kim geri verdi, dedi. O kişi: Rabbim dedi. Kral: Ben mi deyince, o hayır benim de Rabbim senin de Rabbin Allah’tır dedi. Kral: Senin benden başka bir Rabbin mi var, dedi. Adam: Evet, benim de Rabbim, senin de Rabbin Allah’tır, dedi.
Kral ona işkencesini çocuğu ele verinceye kadar sürdürdü. (Söyleyince) çocuğa birisini gönderdi (getirtip ona) şöyle dedi: Oğlum senin sihirbazlığın anadan doğma körü, abraşı ve daha diğer hastalıkları iyileştirecek dereceye kadar (mı) ulaştı?
Çocuk: Ben kimseye şifa vermiyorum, şifayı ancak yüce Allah verir, dedi. (Kral) ya ben dedi, çocuk hayır deyince, kral: Senin benden başka Rabbin mi var, dedi. Çocuk: Benim de Rabbim, senin de Rabbin Allah’tır, dedi. Onu da işkenceye aldı. Rahibi ele verinceye kadar da işkencesini sürdürdü.
Sonra rahip getirildi, ona: Dininden dön, dedi. Rahip bunu kabul etmeyince, testereyi başının ortasına koydurttu ve sonunda iki parça halinde yere düştü. (Önceleri) ama olan (arkadaşın)a: Dininden dön, dedi, kabul etmedi. Onun da testereyi tepesinin ortasına koydu ve yere iki parça halinde düşünceye kadar onu biçti. Çocuğa: Dininden dön dedi, kabul etmedi. Onu birkaç kişi ile birlikte şöyle şöyle bir dağa gönderdi ve: Dağın zirvesine ulaştığınız zaman eğer dininden dönerse (mesele yok), dönmezse onu tepeden aşağıya yuvarlayınız, dedi.
Çocuğu alıp gittiler. Onu dağın tepesine çıkardıkları zaman: Allah’ım, dilediğin bir yolla sen beni onlardan kurtar, dedi. Dağın üzerinde oldukları halde sarsıldı, hep birlikte aşağı düştüler. Çocuk yürüyerek geldi ve nihayet kralın yanına girdi. Kral: Arkadaşların ne yaptı, dedi, çocuk: Allah onlara karşı beni korudu, bana yetti, dedi.
Bu sefer onu bir grup kişi ile birlikte büyükçe bir gemide gönderip şöyle dedi: Onunla denizin ortasına geldiğinizde dininden dönerse mesele yok, dönmezse onu denize atın, boğun. Onlar da onunla birlikte denizin ortasına geldiklerinde çocuk: Allah’ım dilediğin şekilde onlara karşı beni koru ve imdadıma yetiş dedi. Hep birlikte denize battılar ama çocuk gelip kralın yanına girdi. Kral: Arkadaşların ne yaptı, dedi. O: Allah onlara karşı beni korudu, bana yetti, dedi.
“Sonra krala şöyle dedi: Sana emrettiğimi yapmadığın sürece beni öldüremeyeceksin, sana emrettiğimi yapacak olursan o zaman beni öldürebilirsin, eğer yapmazsan beni asla öldüremezsin.
Kral: Neyi diyorsun dedi, çocuk şöyle dedi: Bütün insanları bir tek düzlükte bir araya getirip, topla, sonra beni bir ağacın gövdesi üzerinde as ve benim ok torbamdan bir ok al sonra da çocuğun Rabbi olan Allah’ın adıyla de. Eğer dediğimi yaparsan beni öldürebilirsin.
Kral onun dediği gibi yaptı, oku yayının ortasına yerleştirip, ona ok attı ve: Çocuğun Rabbi Allah’ın adıyla, dedi. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Çocuk elini okun düştüğü yere koydu ve öldü. İnsanlar da: Çocuğun Rabbine iman ettik, dediler.
Krala: Gördünmü Allah’a yemin olsun ki korktuğun başına geldi. İşte bütün insanlar iman etti, denildi.
Bunun üzerine kral emir vererek yol ağızlarına hendekler açıldı ve o hendeklerde ateşler yakıldı. Dininden döneni bırakınız, dönmeyeni de o hendeğin içine atınız, dedi.
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Onlar o hendeklere adeta koşarak, biri diğerini iterek atılıyorlardı. Bir kadın süt emzirmekte olduğu bir oğluyla geldi. Ateşe düşmekte tereddüt gösterir gibi oldu. Çocuk: Anacığım sabret, şüphesiz sen hak üzeresin, dedi.” (Müslim, 3005; Nesai, 681-614; Ahmed Müsned, Sahih)
İstişhad (Şahadet Eylemi) yapanların en çok başvurdukları delil yukarıda getirdiğimiz hadistir. İstişhad eylemi yapanlar bu hadise kıyas ederek intihar eylemleri yapmaktadırlar. Halbuki bunların bu istimbatları ve telakkileri hatadır. Çünkü bu hadisteki genç çocuk kendi fiili ile kendini öldürmüyor. Bizatihi karşı taraftan kafirlerden ok atılarak öldürülüyor. Fakat istişhad ve intihar eylemleri yapanlar kendi fiili ile kendini öldürüyor, düşman tarafından bir silahla veya başka bir şekilde öldürülmüyor. Çocuğun kendisinin ölümüne kendisinin vesile olması şüpheside batıldır. Çünkü bu fiili Allah azze ve celle’nin ona vermiş olduğu bir bilgi ile yapmıştır. Bunu yapmasının hikmeti ise kralın halkının hepsinin iman etmiş olmasıdır. Fakat istişhad eylemleri yapanların sonuçlarında iman eden kimse olmadığı gibi insanlarıda islama karşı soğutmakta ve kalplerinde müslümanlara karşı bir kin oluşmasına vesile olmaktadırlar. Zaten cihada çıkan herkes kendisini öldürmeye vesile edinmiştir. Bu iddia her yönüyle batıldır. Bu durumda bu hadis onların lehine değilde aleyhine bir delildir. Hatta bu eylemleri caiz görenler sahabenin düşman içerisine veya kalenin içerisine atladığını bildiren rivayetleride delil getirmektedirler. Ve bu sahabelerin çoğuda kalenin içine girip kalenin kapısını açıp canlı bir şekilde de çıkmışlardır. Şehit olanlarda cesaret gösterip düşman içine daldığında kendi fiili ile kendini öldürmüyor, kafirler tarafından kendisine atılan mızrak, ok veya kılıç darbeleriyle şehit oluyorlardı. Sahabe’nin bu şekilde savaştığıda doğrudur. Fakat aynı yukarıdaki hadisi delil getirdikleri gibi bu rivayetleride kendi istimbatlarına göre delil getirmektedirler. Bu kıyas batıl bir kıyastır ve delil değildir. Bu şahıslar eğer sahabenin yaptığı gibi düşmanın içine öldürme ve savaşma niyetiyle atılsa bu doğru olandır. Ve buna rağmen hiç bir düşmanın canını dahi alamasa niyetinden dolayı şehit olur. Bu konuda gelen bütün rivayetler intihar eylemlerinin haram olduğuna delildir. İstişhad ve intihar eylemlerinin haram olduğuna dair bir delilde şöyledir;
Buhari’den gelen bir rivayette; Seleme şöyle demiştir: Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Hayber’e çıkmıştık. Onlardan birisi “Ey mir! Bize kısa şiirlerinden bir şeyler söyle” dedi. O kişi de bunları şiir söyleyerek götürdü. Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Sevkeden kimdir?” diye sordu. Oradakiler “Amirdir” dediler. Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem “Allah ona rahmet eylesin” dedi. İnsanlar “Ya Rasulallah Keşke bizi ondan biraz daha yararlandırsaydınız!” dediler. mir, o gecenin sabahında yaralandı. İnsanlar “ mir’in ameli boşa gitti. Kendi kendini öldürdü” dediler. Onlar mir’in ameli boşa gitti derken ben döndüm ve Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e dedim ki: “Ya Rasulallah! Anam babam sana feda olsun! İnsanlar mir’in amelinin boşa gittiğini söylüyorlar.” Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem “Bunu söyleyenler yalan söylerler. Onun iki sevabı var. O hem şehid ve hem de mücahiddir. Hangi katil onun ecrine ecir katabilir” dedi. (Buhari, 6891; Sahih)
Bu rivayette Seleme ibnul Ekva radıyallahu anha’nın kardeşi savaşta iken kılıcı kısa olduğundan dolayı karşıdaki düşmanına hücum ettiğinde kılıcı ile vuracağı zaman kılıcı sekiyor ve bacağına isabet ediyor ve vefat ediyor. Sahabenin kanaatine göre Seleme’nin kardeşi kendini öldürdü, yani intihar etti. Sahabe Seleme’nin kardeşinin ölümünün intihar olarak düşünmelerinin sebebi, kendi fiili ile kendini öldürmesidir. Ve bu mesele Seleme ibnul Ekva radıyallahu anh’ı üzüntüye sevk etmiştir. Bundan dolayı Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’e bu olayı anlatıyor. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem aksine o şehittir, demiştir. Bu sahabe’nin niyetinde kendi fiili ile kendini öldürmek yoktu. Bu sebeple Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona şehit demiştir. Bu rivayettende anlaşılacağına göre istişhad ve intihar eylemleri yapanlar haram işlemektedirler ve ahirette akibetlerininde ne olacağı belli değildir. Temennimiz Rabbimizin onları ahirette affetmesidir. Cihada evet, intihar eylemine hayır. Şu anda cihad olan beldelerde cihad eden müslümanlar tankıyla veya bütün savaş malzeleriyle kafirlerin karargahlarına girip, askeri birliklerinin içerisine girip savaşarak kafirler tarafından öldürülenler İnşallah şehittir. Bu caizdir ve hatta övülecek bir ameldir.
Buhari’den gelen bir rivayette; Enes İbn Mâlik anlatıyor: Harise İbn Sürâkâ’nın annesi Ümmü’r-Rebî’ bintü’l-Bera Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelerek: “Ey Allah’ın Nebisi bana Hârise’nin -Hârise’ye Bedir savaşında nereden geldiği bilinmeyen serseri bir ok isabet etmiş ve şehid olmuştu- halini anlatmayacak mısınız? Eğer cennette ise sabrederim yok cennete gitmediyse onun arkasından ağlar dururum.” Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle karşılık verdi: “O cennette bahçeler içinde… Senin oğlun yüce Firdevs cennetine erdi.” (Buhari, 2809; Sahih)
Nereden geldiği bilinmeyen ok kimin attığı belli olmayan serseri ok, kaza oku şeklinde de açıklanmıştır. Bu rivayette kimin attığı belli olmayan serseri bir okun müslümana isabet etmesiyle şehit olacağına delildir.
Tüm bu delillerden sonra istişhad ve intihar eylemleri yapanları Rabbim affetsin. Heleki bu eylemleri kafir bir belde bile olsa sivil halka karşı yapılması daha büyük bir yanlıştır. Bu şekilde sivil halka karşı bu eylemlerin yapılması islam dininde olmayan bir ameldir. Bunu yaparakta islama zarar vermektedirler. Bu şahıslar mescidlere, havralara ve kiliselere intihar eylemleri düzenlemektedirler. Bu mescidler kimin mescidleri olursa olsun, hangi fırkadan olursa olsun intihar eylemleri düzenlemeleri haramdır, caiz değildir. Allah azze ve celle’nin şu buyruğuna karşı gelmektir: “Onlar ki yurtlarından haksız yere ve ancak: “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmıyla, diğer bir kısmını savmasaydı elbette manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allah’ın çokça anıldığı mescitler yıkılırdı. Allah kendine yardım edene yardım eder. Muhakkak Allah güçlüdür, Azizdir.” (Hac/40)
Bu şahıslar kafirlerin kalplerini islama ısındırmak, onlara davet yapmak yerine aksine islam dininden soğutmaktadırlar. İstişhad (intihar eylemleri)’ne ilim ehlinden kimse cevaz vermemiştir. İlmi tanınmış alimlerinden hiçbirisi bu meseleye fetva vermemiştir. İlim ehli bu eylemlerin hepsine haram demiştir. Bu meseleye cevaz verenlerin çoğu ilim talebeleridir, fetva da ilim talebelerinden değil alimlerden alınır.
“işte bu yüzden israiloğulları’na şöyle yazmıştık: Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı hayatta bırakırsa bütün insanları hayatta bırakmış gibi olur.” (Maide/32)
“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamışıtr.” (Nisa/93)
Rabbim hakkı hak bilip hakkıyla yaşamayı, batılıda batıl bilip ondan uzak durmayı bizlere nasip etsin. Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e, ashabına, ailesine ve güzelce tabii olanlara salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!