Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

MA’İYYET / BERABERLİK

Mu’attıla bu konuda iki kısma ayrıldı

  1. Allah’ın ne alemin içinde ne de alemin dışında ne üstünde nede altında olduğunu söyleyenler. Bunların Kur’an ve Sünnetten bir tane dahi delili yoktur.
  2. Kısma gelince ki Allah’ın kendi Zat-ı ile her yerde olduğunu söyleyenlerdir. Buna da (yakınlık ve beraberlik) hakkında bazı ayetleri delil olarak getirirler onları Allah’ın izni ile burada zikredeceğiz.

الم ترى أن الله يعلم ما في السماوات وما في الارض ما يكون من نجوى ثلاثة إلا هو رابعهم ولا خمسة إلا هو سادسهم ولا ادنى من ذلك ولا أكثر إلا هو مهم أين ما كانوا ثم ينبئهم بما عملوا يوم القيامة إن الله بكل شيء عليم (المجادلة.٧)

Onlardan ilki

  1. “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.” (El-Mücadele, 7)

يستخفون من الناس ولا يستخفون من الله وهو معهم (النساء، ١٠٨)

  1. “Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.” (En-Nisa, 108)

هو الذي خلق السماوات والارض في ستة أيام ثم استوى على العرش يعلم ما يلج في الأرض ومايخرج منها وما ينزل من السماء وما يعرج فيها وهو معكم أين ما كنتم والله بما تعملون بصير (الحديد، ٤)

  1. “O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (El-Hadîd, 4)

إذ يقول لصاحبه لا تحزن إن الله معنا

  1. “Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. (Et-Tevbe, 40)

ولقد خلقنا الإنسان ونعلم ما توسوس به نفسه ونحن أقرب إليه من حبل الوريد

  1. “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 16)

وهو الذي في السماء إله وفي الارض إله

  1. “O (Allah) göktede ilah olan odur yerde de ilah olan odur.” (Ez-Zuhruf, 84)

وهو الله في السماوات وفي الارض

  1. “O, göklerin ve yerin Allah’ı, içinizi dışınızı bilir, kazandıklarınızı da bilir.” (El-En’âm, 3)
    …………………………………………..

Cehmiyye’nin hululcuları bu ayetlerden murad edilenin Allah’ın Zât-ı’nın ma’iyyeti (beraberliği) ve Zat-ı’nın yakınlığı olduğunu idda ettiler. Şöyle dediler Allah Zât-ı ile her yerdedir.

Selef alimleri cehmiyye nin idda edip, istidlal ettiği bütün nasların onların aleyhine hüccet olduğunu isbat ettiler. Onların delil getirdiği delillerin hiç birisi onların iddia ettiği şeyi delil değildir. Çünkü (مع) beraberlik kelimesi arap dilinde sadece iki şeyin birbirine karışık olduğu anlamını taşımıyor. Her hangi bir mana ile bağlandığı zaman o mananın karinesine delalet eder.

Ma’iyyet kelimesi Kur’an ve sünnette bir çok yerde zikredildi çoğu zikredildiği yerde farklı manlarda kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de ise iki mana da zikredildi.

1.si Allah’ın ilmi ile bizimle olduğu o kullarına muttali, onlara şahit ve yaptıklarını bilendir. Bu (ma’iyyet) beraberlik ise Rabb (Subhanahu ve Teala)’nın şu ayetinde murad ettiği şeydir:

الم ترى أن الله يعلم ما في السماوات وما في الارض ما يكون من نجوى ثلاثة إلا هو رابعهم ولا خمسة إلا هو سادسهم ولا ادنى من ذلك ولا أكثر إلا هو معهم أين ما كانوا ثم ينبئهم بما عملوا يوم القيامة إن الله بكل شيء عليم (المجادلة.٧)

“Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.” (El-Mücadele, 7)

Allah (Subhanahu ve Teala) ayeti ilim ile açıp onu ilim ile hatmetmiştir. Bunun üzerine Sahabenin alimleri ve onlardan Kuran’ın tefsirini taşıyan tâbiin bu ayetin tefsirinin Allah’ın ilmi ile onlarla beraber oluşudur. Bu konuda İbnu Abdilberr, Ebu Amr et-Talmenâkî, İbni Teymiyye ve İbnu’l Kayyım icma nakletti.

Muhaliflerin bu ayetin zâhirinin delaleti hususun da hiç bir hüccetleri yoktur.

هو الذي خلق السماوات والارض في ستة أيام ثم استوى على العرش يعلم ما يلج في الأرض ومايخرج منها وما ينزل من السماء وما يعرج فيها وهو معكم أين ما كنتم والله بما تعملون بصير (الحديد، ٤)

Aynı şekilde şu ayette “O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (El-Hadîd, 4)

Ayetin zâhiri -maiyyet-ten (bereberliğin) murad edilenin Allah’ın (Teberake ve Teâlâ) ilmi olduğu ve yarattıklarına ittilasıdır.

Allah’u (Teala) bu ayette Aşın üzerinde olduğunu, herşeyi bildiğini, ve biz nerde olursak olalım bizimle beraber olduğunu haber verdi. Böylelikle Allah bu ayette el-Uluvv’u ve Ma’iyet’in arasını cem’ etti. Bu ikisi arasında asla tenakuz (çelişki) yoktur. Nebi’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisin de olduğu gibi Ev’âl’in hadisinde şöyle buyurdu:

“Allah’ın arşın üzerinde sizin yapmakta olduğunuzu bilir.”

Aynı şekilde imam Mâlik’in şu açıklamasıyla aydınlığa çıkar.

قَالَ مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ: اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي السَّمَاءِ ، وَعِلْمُهُ فِي كُلِّ مَكَانٍ لَا يَخْلُو مِنْهُ مَكَانٌ

İmam Mâlik (rahimehullah) der ki:

“Allah (azze ve celle) semada, ilmi ise her yerdedir. O’nun ilminden hiç şey hâli kalmaz.”
[Eş-Şeri’a (3/1077)]

  1. Ma’iyyet’in bir diğer anlamı ise Has Ma’iyyet (beraberlik)
    İbni Teymiyye (rahimehullah) şöyle der:

Bu da İttila, yardım ve te’yid beraberliğidir. Has ma’iyyet (beraberlik) olarak isimlendirildi. Çünkü Allah’ın peygamberleri ve veli kullarına hastır. Allah’u (Teâlâ)’nın şu buyruğu gibi:

إذ يقول لصاحبه لا تحزن ان الله معنا

” “Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. (Et-Tevbe, 40)

ان الله مع الذين اتقوا والذين هم محسنون

“Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Nahl, 128)

Bu ma’iyyet’in (beraberlik) zâhiri ve hükmü ise yardım ve te’yid etmesidir.

Bu iki ma’iyyet’in (bereberlik) ikisinin zahirînin muktezası da Rabb’ın (azze ve celle) yarattıklarına hulul ettiğine delalet etmiyor. Eğer Allah’ın Zât’ı ile beraber olduğuna delil olsaydı umum ve hâs haberler çelişirdi. Ancak burda Allah’ın bunlarla yardımı ve te’yidi ile olduğu manası çıkıyor.
[Mecmu’al Fetava 11/250)]

ولقد خلقنا الإنسان ونعلم ما توسوس به نفسه ونحن أقرب إليه من حبل الوريد

Onların “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 16) bu ayet ile istidlal etmelerine gelince

Buna da gereken cevabı Şeyhulİslam İbni Teymiyye (rahimehullah) cevap verdi: Bu ayet insanların Allah’ın Zât-ı’nın yakınlığımı veya meleklerin yakınlığımı mana ihtilafını gerektirmiyor. Eğer meleklerin yakınlığından söz edilecekse delili ayetten şurasıdır:

“Biz ona şah damarından daha yakınız. İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.” (Kâf, 16-17)

Böylelikle burda ki yakınlıktan maksad iki meleğin ona yakınlığı Allahu Teala ise insan içinde olup biteni ilmi ile yakınlığını haber verip şöyle buyurdu:

“Ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz.” (Kâf, 16)

Meleklerin yakınlığınıda şurda haber verdi: “Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf, 16)

Buna binaen Allah’u (Teâlâ)’nın şu buyruğu bunun tefsiri olur:

“Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.” (Ez-Zuhruf, 80)

Eğer ayetin zâhiri Allah’u Teâlâ’nın yakınlığını ifade ediyorsa ayetteki siyâk’ın zâhiri Allah’ın (subhanahu ve teala) ilmi ile yakınlığını delalet ediyor. Ayetin siyakında ilim kelimesinin vürud etmesi sebebiyle “Ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz.” (Kâf, 16)
[Mecmu’al Fetava (6/19-20)]

Allah’u Teâlâ’nın şu buyruğunda ki: “O (Allah) göktede ilah olan odur yerde de ilah olan odur.” (Ez-Zuhruf, 84) istidlallerine gelince, Bu ayetin manası: O göktekilerin ilahı ve yerdekilerin ilahıdır.

İbnu Abdilberr der ki: “Bu ayeti gereken üzerinde icma olunan sahih manaya hamletmek gerekir. Bunun için O (Allah) göklerde de gök ehlinin mabudu (kendisine ibadet edilen) ilah, yerde de, yeryüzünde bulunanların ma’budu ilahtır. İlim ehli tefsirde aynen böyle dediler.
[Et-Temhid (7/134)]

Acurri (rahimehullah) Allah’u (Teala)’nın şu buyruğu hakkında dedi ki:

“O (Allah) göktede ilah olan odur yerde de ilah olan odur.” (Ez-Zuhruf, 84)

O (Celle zikruhu) Göktekilerin ilahi ve yerdekilerin ilahıdır. O gökte ibadet edilen ilah, yerde de ibadet edilen ilahtır. İlim ehli işte böyle tefsir etti.
[Eş-Şeri’a (3/1104)]

Acurri (rahimehullah) senedi ile bu ayetin tefsiri hakkında Katade’den şöyle rivayet etti:

“O gökte ibadet edilen ilah, yerde de ibadet edilen ilahtır.”
[Eş-Şeri’a (3/1104-1105)]

Allah’u Teâlâ’nın şu ayetini delil sunmalarına “O, göklerin ve yerin Allah’ıdır.” (El-En’âm,3) gelince, İlim İmamları, İmam Ahmed ve başkaları Göklerde ve yerde ibadet edilen ilah olarak tefsir ettiler.
[Er-Raddu ale’z Zenâdika ve’l Cehmiyye (92-93)]

Acurrî -rahimehullah- (O ilim ehlinin nazarında Hakk ehlinden birisidir) der ki:

“O, göklerin ve yerin Allah’ı, sizin gizlinizi de, açığınızı da bilir, kazandıklarınızı da bilir.” (El-En’âm, 3) Hakk Teâlâ)’nın buyurduğu gibi: “Sizin gizlinizi bilir.” Bize Sünnetlerin geldiği Allah (azze ve celle) Arşı üzerindedir. İlmi ise bütün yarattıklarını ihâta eder. Sizin gizlinizi ve açığınızı bilir. Sözün açık olanını ve ketmettiğinizi de bilir.
[Eş-Şerî’a (3/1104)]

Mahmut Yıldırım

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!