Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Allah azze ve celle beş vakit namazı farz kılmıştır. Kelime-i Şehadetten sonra ibadetlerin en önemlisi farz namazdır. Allah azze ve celle ayetlerde belirttiği gibi eğer tövbe eder namazı kılar zekatı verirlerse dinde kardeşlerinizdir demiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’de beş vakit namaza önem vermiştir. Vefat edeceği zamanda nasihatta bulunmuştur. “Namaza ve elinizin altındakilere dikat edin.” demiştır. Şimdi namazla ilgili ayet ve hadisleri inşallah aşağıda vermeye çalışacağız.

“Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah Gafur ve Rahim’dir.” (Tevbe/5)

“Fakat eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekat verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (Tevbe/11)

O yüzden Allah azze ve celle ardından şöyle buyuruyor: “Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Çünkü Allah Ğafur ve Rahim’dir.” Bu yüzden Ebu Bekir radıyallahu anh zekatı vermeyi reddedenlerle savaşta bu ve benzer ayetlere dayanmıştır. Zira onlarla savaş bu fiillerin bulunması şartıyla haram kılınmıştır ki o İslam’a girmek ve onun farzlarını yerine getirmektir. Allah’u subhanehu ve teala en üstü zikrederek en alta gönderme yapmıştır. Çünkü İslam’ın kelime-i şehadetten sonra en üstün rüknü Allah azze ve celle hakkı olan namazı kılmak, sonra fakirlere ve muhtaçlara ulaşan fayda olan zekatı vermektir. Zekat kullarla ilgili ibadetlerin en üstünüdür. O yüzden Allah azze ve celle bir çok defa namazla zekatı birlikte zikretmiştir.

Buhari’den gelen rivayette; İbn Ömer’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulu olduğuna şahitlik edinceye, namaz kılıncaya ve zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Şayet bunu yaparlarsa İslam’ın hakkı hariç kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, hesaplarını görmek ise Allah’a aittir.” (Buhari, 25; Sahih)

“Şehadet getirinceye kadar” sözü ile zikredilen şeylerin bulunması, savaşmanın biteceği sınır olarak belirlenmiştir. Yani kelime-i şehadet getiren, namaz kılan ve zekat veren kişi, geri kalan hükümleri inkar etse bile canı koruma altına alınmış olur. Oysa bu doğru değildir. Buna şu şekilde cevap verilir. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Nebiliğine şahitlik etmek onun getirdiklerini tasdik etmeyi gerektirir. Ayrıca hadis metninde yer alan “İslam’ın hakkı hariç” ifadesi bunların tümünü de dahil etmektedir. Şu sorulabilir: “Öyle ise neden bununla yetinmedi de namaz ve zekatı ayrıca zikretti?” Buna şu şekilde cevap verilir: “Bu, namaz ve zekatın yüceliği ve onlara gösterilen önem sebebiyledir. Çünkü bunlar bedeni ve mali ibadetlerin esasıdır.”İbn Hacer

“Namaz kılıncaya” yani namazı şartlarına uygun olarak kılmaya devam edinceye kadar. Burada namaz ile kasdedilen namaz cinsi değil, farz olan namazdır. Mesela tilavet secdesine namaz denilmesi doğru olsa bile bu hadisin kapsamına girmez ve ona mutlak manada namaz denmez. İmam Nevevi şöyle demiştir: “Bu hadisten namazı kasten terk eden kişinin öldürüleceği anlaşılır.”

Buhari’den gelen rivayette; Enes b. Malik radıyallahu anh’tan, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ben insanlar Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, kıblemize yönelinceye, kestiklerimizi yiyinceye, namazımızı kılıncaya kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Hak etmeleri dışında, onların kanları ve malları bize haramdır. Müslümanlar hangi haklara sahipse onlar da aynı haklara sahiptirler. Müslümanların hangi sorumlulukları varsa onların da aynı sorumlulukları vardır. (Buhari, 392; Ebu Davud, 2641; Ahmed b. Hanbel; Sahih)

“Bunlardan sonra ise namazı kaybeden, arzularına uyan bir kavim geldi. İşte onlar ğayy ile karşılaşacaklardır.”(Meryem/59)

Şanı yüce Allah Teala nebilerin selam onlara ve onlara uyan Allah’ın hallerini ve emirlerini dimdik ayakta tutan, Allah’ın farz kıldıklarını eksiksiz yerine getirerek onun yasaklarını terk edenlerin oluşturduğu bahtiyarlar zümresini zikrettikten sonra bunların arkasından “bunlardan sonra ise namazı kaybeden bir kavim geldiğini zikretmektedir. Daha başka nesiller geldi. Bunlar namazı kaybettiklerine göre, namazın dışındaki diğer farzları daha da çok yitirmişlerdir. Çünkü namaz dinin direği ve onu ayakta tutan unsurdur. Kulların amellerinin de en hayırlısıdır. Bunlar namazı kaybettikleri gibi, dünyevi arzulara ve dünya zevklerine yöneldiler, dünya hayatına kanıp, onunla rahat bulup yetindiler. İşte bunlar kıyamet gününde gayy ile yani hüsran ile karşılaşacaklardır. İbn Kesir rahimehullah derki; Seleften ve haleften ve İmamlardan İmam Ahmed b. Hanbel den gelen meşhur açık sarih olan ve İmam Şafii rahimehullah dan gelen bir görüş de olduğu gibi namazı terk edenin kafir olacağını kabul etmişlerdir.”(İbn Kesir)

Evzai, Musa b. Süleyman’dan, o el-Kasım b. Muhaymira’dan Allah azze ve celle’nin: “Bunlardan sonra ise namazı terk eden… bir kavim geldi” buyruğu hakkında şöyle dediğini nakletmektedir; Onlar sadece vakitleri kaybetmişlerdi. Şayet namazı terk etmek söz konusu olsaydı bu küfür olurdu.” (Taberi İbn Kesir sahih Eser)

İbn Mesud radıyallahu anh’dan nakledilen rivayete göre ona: Şüphesiz Allah Kur’an-ı Kerim’de namazı çokça söz konusu etmektedir: “Onlar namazlarından gaflet içindedirler.” (Maun/5) “Onlar namazlarını daima kılarlar.” (Mearic/23) “Onlar namazlarını korurlar.” (Mearic, 34) buyruklarında olduğu gibi, diye soruldu. Bunun üzerine İbn Abdullah İbn Mesud radiyallahu anh: Onlar vakitlerini korurlar, dedi. Soruyu soranlar: Bizim görüşümüze göre bu ancak namazın terk edilmesi için söz konusu edilmişti, deyince, O: Sizin o bahsettiğiniz, küfürdür, diye cevap verdi.”( Taberi İbn Kesir sahih Eser)

Mesruk rahimehullah  da dedi ki: Beş vakit namazı gereği gibi koruyup da gafillerden diye yazılan hiç kimse olmaz. Ama o beş vakit hakkında kusurlu davranmak dolayısıyla da helak olmak söz konusudur. Beş vakit hakkında kusurlu davranmak da onları vakitlerinde kılmamaktır.” (Taberi  İbn Kesir sahih Eser)

Evzai rahimehullah d de İbrahim b. Yezid’den rivayet ettiğine göre Ömer b. Abdulaziz rahimehullah: “Bunlardan sonra ise namazı terk eden, arzularına uyan bir kavim geldi. İşte onlar gayy ile karşılaşacaklar” ayetini okudu. Sonra da: Onların o namazı kaybetmeleri namazı terk etmeleri değildi, onlar vaktini kaybettiler dedi.” (Taberi İbn Kesir sahih eser)

“İşte onlar gayy ile karşılaşacaklar” buyruğu ile ilgili olarak Ali b. Ebi Talha, İbn Abbas radıyallahu anh’dan: “Hüsran ile karşılaşacaklar.” dediğini nakletmektedir. Süfyan-ı Sevri, , o Abdullah b. Mesud radıyallahu anh’dan: “İşte onlar gayy ile karşılaşacaklar” buyruğu hakkında, “Gayy cehennemde dibi oldukça derin, tadı son derece kötü bir vadidir.” dediğini nakletmektedir.” (Taberi  İbn Kesir sahih eser)

Ebu Davud’dan gelen rivayette; Ubade bin es-Samit radıyallahu anh’dan; Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Küçümsemeden her kim bu namazların rükünlerini tam kılarsa Allah ona kıyamet gününde cennete koyacağına dair kesin söz vermiş olur. Kim de onları, hafife olarak rükünlerini eksik bir şekilde yapıp gelirse, Allah katında ona verilmiş bir söz olmaz. Dilerse onu azaplandırır, dilerse bağışlar.” (Ebu Davud, 1420; Nesai, 457; İbni Mace, 1401; Ahmed Müsned, 2944; Sahih)

Buhari’den gelen rivayette; İbn Ömer radıyallahu anh’den Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir; “ikindi namazını kaçıran kimse, ailesi helak olmuş, serveti batmış kimse gibidir.” (Buhari, 552; Muslim, 626; Ebu Davud, 414; Nesai, 511; İbn Mace, 685; Ahmed Müsned, 3076Sahih)

Buhari’den gelen rivayette; Ebu Melih’ten şöyle nakledilmiştir: “Bulutlu bir günde bir gazvede Bureyde radıyallahu anh ile beraberdik. Bize, ‘İkindi namazını erken kılın!’ diye talimat verdi. Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu nakletti: “Kim ikindi namazını terk ederse, ameli boşa gider.” (Buhari, 553; Nesai, 470; İbni Mace, 694; Ahmed Müsned, 3090; Sahih)

İmam Ahmed’den gelen rivayette; Abdullah İbn Amr radıyallahu anh’dan; Bir gün Nebi sallallahu aleyhi ve sellem namazdan bahsetti ve şöyle buyurdu; “Kim namaza devam ederse namaz, onun için kıyamet gününde bir nur, burhan ve kurtuluş vesilesi olur. Kim de devam etmezse, onun için nur, burhan ve kurtuluş olmaz. Üstelik o, kıyamet gününde Firavun, Haman ve Ubey bin Halefle beraber olur.” (Ahmed, Müsned, 2943; Sahih)

Müslim’den gelen rivayette; Cabir radıyallahu anh’den rivayete göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “İman ile küfür arasında namazı terk etmek vardır.” (Müslim, iman 35; Nesai, 460 Tirmizi, 2618; Sahih)

Müslim’den gelen rivayette; A’meş rahimehullah’dan aynı senedle bu hadisin bir benzerini rivayet ederek şöyle demiştir: “Kul ile küfür ve şirk arasında namazı terk etmek vardır.” (Müslim, iman, 35; Tirmizi, 2619; İbn Mace, 1078; Sahih)

Müslim’den gelen rivayette; Cabir radıyallahu anh’den rivayete göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kul ile küfür arasında namazı terk etmek vardır.” (Müslim, iman 35; İbn Mace, İkame, 77; Tirmizi, 2620; Sahih)

Enes b. Malik radiyallahu anh dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; Kul ile şirk arasında namazın terki vardır. Kim namazı terk ederse muhakkak müşrik olur.”( İbn Mace, 1080; Sahih)

Nesai ve Tirmizi’den gelen rivayette; Abudullah b.Bureyde radıyallahu anh’dan rivayete göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Bizimle münafık, müşrik ve kafirler arasındaki fark namazdır. Kim namazı terk ederse muhakkak kafir olur.” (Nesai, 459; Tirmizi, 2621; İbn Mace, 1079; Ahmed Müsned, 2941; Sahih)

Tirmizi’dan gelen rivayette; Tabiinden, Abdullah b. Şakik el Ukayli rahimehullah şöyle diyor: “Muhammed’in ashabı namazdan başka amellerden hiçbirinin terkedilmesini küfür saymazlardı ancak namazın terk edilmesini küfür sayarlardı.” (Tirmizi, 2622; Sahih)

Münzir, et-Terğib ve’t-Terhib ’den gelen rivayette; Sevban radıyallahu anh şöyle dedi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle söylediğini işittim: “Kul ile küfür ve iman arasında namaz vardır. Kim namazı terk ederse müşrik olur.” Bunu et-Taberi rivayet etmiş ve şöyle demiştir: İsnadı sahihtir ve Müslim’in şartına uygundur. el-Münzir, et-Terğib ve’t-Terhib (ve et-Taberi’nin sahih bir senetle rivayet ettiğini söyledi)

İbn Receb rahimehullah derki; Seleften bir grup ve sonrakilerden onları takip edenler bu görüşü benimsemişlerdir. Bu görüş Abdullah b. Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve İshak’ın görüşüdür, ishak, ulemanın bu konuda icması bulunduğunu söyler. Muhammed b. Nasr el-Mervezi ise, “Bu görüş ehl-i hadisin cumhurunun görüşüdür.” der.

Namazı terk edenler hakkında ilim adamlarının görüşü şöyledir: Bir kimse unutarak ve bir mazereti ile namazı terk ederse kafir olmaz. Ama bir kimse mazeretsiz kasden namazı terk ederse, İbrahim Neha-i, İbni Mübarek, Ahmed bin Hanbel, İshak bin Rahaveyh’e göre imandan çıkar. Çünkü Ahmed bin Hanbel, biz ehli kıbleden hiç birini günahı sebebi ile kafir saymayız. Yalnız namazı terk edenler hariç, demiştir. Allah azze ve celle’ye hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e onun ailesine, ashabına ve güzelce tabii olanlara salat ve selam olsun. A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!