Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Sözün en güzeli Allah’ın kitabı, hidayetin en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‘in hidayeti, işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır. Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz bunu önleyemezsiniz. Bundan sonra;
Kaderle ilgili hadiste, sapık şahısların kadere imanla ilgili bölümünü İmam Müslim’in bizzat kendisinin eklediğini söylemektedir. Bu yalancı şahıslar tam bir deccaldir. Bu gibi şahıslar hadisin bir bölümünü veriyor, taabiinden gelen rivayeti hiç söylemiyor. Bu şekilde bir anlayış aynen Yahudi alimlerinin yaptıklarına benzemektedir. Taabi‘nin büyüklerinden hacca giden Yahya bin Y’amer ve Humeyd b. Abdurrahman el-Himyeri birlikte, bizzat Abdullah ibn Ömer’e kader meselesini soruyor. Abdullah ibn Ömer radiyallahu anh bizzat kendisi cevap veriyor. Onlara cevap verdikten sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen Cibril hadisini naklediyor. Ehli sünnetin muhaddislerinden, fakihlerinden veya tefsircilerinden hiç kimse Cibril hadisini inkar etmemiştir. Cibril hadisini ancak nefsini ilah edinenden başkası inkar etmez. Çünkü bu şahıs batılı hak hakkı batıl gösteriyor. “Allah’a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!” (Ankebut/68)

Yahya rahimehullah der ki: “Basra’da kader hakkında ilk konuşan (kaderi inkâr eden) kişi Ma’bed el-Cühen adında biriydi. Ben ve Humeyd b. Abdurrahman el-Himyeri birlikte hac veya umre yapmak niyetiyle yola çıktık. Kendi kendimize dedik ki: “Keşke Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biriyle karşılaşsak da kader hakkında ileri geri konuşan şu kişiler hakkında ona soru sorsak!” Tam bu esnada Abdullah b. Ömer radiyallahu anh’ın mescide girdiğini gördük. Arkadaşımla ben, birimiz sağına ve birimiz de soluna geçerek onu aramıza aldık. Arkadaşımın sözü bana bıraktığını düşünerek söze başladım ve “Ey Ebû Abdurrahman, bizim bulunduğumuz yerde birtakım insanlar ortaya çıktı. Bunlar Kur’an-ı Kerim’i okuyorlar, ilmin peşine düşüp onu araştırıyorlar, fakat kaderin varlığını inkar ediyorlar. Olayların bir kadere göre değil, kendiliğinden meydana geldiğini iddia ediyorlar” dedim. Bana şöyle dedi: “Eğer bu gibi kimselerle karşılaşırsan, onlara benim kendilerinden ve kendilerinin de benden beri olduklarını haber ver. Abdullah b. Ömer’in üzerine yemin ettiği şeye yeminle söylerim ki, şayet o inançta olanlardan birinin Uhud dağı kadar altını olsa ve onu infak etse, kadere iman etmedikçe Allah azze ve celle onu asla kabul etmez. Bunları söyledikten sonra şöyle devam etti: “Bana babam Ömer b. Hattab şu hadisi nakletti: “Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda iken…” diye aşağıdaki hadisi nakletti.

“Bizler bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında idik. Birdenbire elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk izi bulunmayan ve bizlerden de hiç kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Gelip Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına oturdu, dizlerini Rasulullah’ın dizlerine dayadı ve ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Sonra şöyle dedi: “Ey Muhammed bana İslâm’ın ne olduğunu açıkla?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “İslâm, Allah’tan başka bir ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulu olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve eğer maddî gücü yeterli ise Beytullah’ı haccetmektir.” Soruyu soran, “Doğru söyledin” dedi. Bizler, hem soruyu sorup hem de verilen cevabı tasdik etmesine hayret etmiştik. Sonra şöyle dedi: “Bana imanın ne olduğunu açıkla?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Rasullerine ve âhiret gününe iman etmek, kadere; hayır ve şerrin O’ndan olduğuna iman etmektir.” “Doğru söyledin” dedi ve şöyle devam etti. “Bana ihsanın ne olduğunu bildir?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “İhsan, Allah Teala’ya O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir; her ne kadar sen O’nu göremiyorsan da O seni görmektedir.” “Bana kıyametin ne zaman olacağını bildir?” Bu konuda soru sorulan kişi soruyu sorandan daha fazla bir bilgiye sahip değildir.” Peki, kıyametin alâmetlerini haber verir misin? “Cariyenin efendisini doğurması. Yalın ayaklı, çıplak ve fakir davar çobanlarının bina yapmak için yarışmalarını görmen.”
Sonra birden ayrılıp gitti. Biraz geçtikten sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Ey Ömer, soru soranın kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Ben, “Allah ve Rasulu daha iyi bilir” dedim. Buyurdular ki: O gelen Cibril aleyhisselam idi, size dininizi öğretmek için geldi.” (Müslim, iman, 1; Ebu Davud, 4695; Tirmizi, 2610; Nesai, İman, İbn Mace, Mukaddime. 63; Ahmed, el-Musned, Sahih )
Müslim bu hadis-i şerifi Kehmes tarikiyle Abdullah b. Büreyde’ den ve Yahya b. Ya’mer’ den rivayet eder. Bu kişi Ma’bed b. Abdullah b. Uveymir veya ibn Abdullah b. Ukeym el-Cüheni’dir. İbnü’l-Eş’as ile birlikte ayaklananlar arasındaydı ve 80 (699) yılında Haccâc tarafından öldürüldü. Hal tercümesi için bk. Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, 4/185.

İbn Teymiyye rahimehullah şöyle der: “Ehl-i Sünnet ve Cemaat’ın bu konudaki görüşü Kitap ve Sünnet’in delalet ettiği, muhacir ve ensardan oluşan ilk müslümanlarla onlara güzel bir şekilde tabi olanların sahip oldukları görüştür ki o da şudur: Allah azze ve celle her şeyin yaratıcısı ve sahibidir. Bu kapsama kendi başlarına kaim tüm “zatlar” ile bu zatlarda tahakkuk eden tüm “sıfatlar” -ki kulların fiilleri veya fiileri dışındaki şeyler- girer.
Allah azze ve celle neyi dilerse olur, neyi dilemezse olmaz. Onun dilemesi ve kudreti olmadan hiçbir şey olmaz. Dilediği hiçbir şeyi yapmaktan aciz değildir. Bilakis Allah azze ve celle her şeye kadirdir. Her ne dilerse ona mutlaka gücü yeter.
Allah azze ve celle olmuş ve olacağı bilir. Olmayacak bir şey şayet olacak olsa nasıl olacağını da bilir. Buna kulların fiilleri ve başka şeyleri girer. Allah azze ve celle mahlukatın kaderlerini; ömürlerini, rızıklarını, amellerini ve akibetlerinin saadet mi bedbahtlık mı olacağını onları yaratmadan önce belirlemiş ve bunların tümünü yazmıştır. Onlar Ehl-i Sünnet ve Cemaat Allah’ın her şeyi yarattığına, her şeye gücünün yettiğine, her olanı dilediğine, olacakları olmadan önce bilip belirlediğine ve olmadan önce yazdığına inanırlar”
“Bu ümmetin selefinin ve imamları kulların Allah’ın emrettiklerini yapmak, nehyettiklerinden sakınmakla mükellef olduklarında hemfikirdirler, Kitap ve Sünnet’in telaffuz ettiği vaad ve tehdide imanda müttefiktirler. Yine hiç bir kulun terk ettiği hiç bir farzda ve işlediği hiç bir haramda Allah’a azze ve celle karşı sunabileceği hiçbir mazeretinin bulunmadığında, bilakis Allah azze ve celle’ın kullarına karşı tam bir hüccet sahibi olduğunda müttefiktirler.”

“Bu ümmetin selefinin ve imamlarının ittifak ettiği hususlardan biri de kaza ve kadere, Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğuna, O’nun neyi dilerse olup neyi dilemezse onun da olmadığına, Allah azze ve celle’ın dilediğine hidayet edip dilediğini saptırdığına, kulların irade ve güç sahibi olup Allah azze ve celle ’ın onlara verdiği güç oranında irade ve güçlerini kullandıklarına, kulların ancak Allah’ın dilediğini dileyebildiklerine inanmalarıdır.”Mecmuu Fetava

Kaderi inkar edenler kitabın yarısına iman ediyor yarısını inkar ediyor. Kader Allah azze ve celle’nin ilmi ve kudreti dahilindedir. Kaderi inkar edenler Allah azze ve celle’nin isimlerini ve sıfatlarını inkar etmiştir. Bu şahısların küfrü açıktır, küfründe şüphe yoktur. Bu şahısların tek bir sapık görüşü yoktur. Bunlar kader ile birlikte şefaati, isa aleyhisselam’ın nuzulünü, deccal’ın çıkışını, mehdi’nin gelişini, kabir azabını, Allah azze ve celle’nin şerri meselelerin çoğunu ya tahrif ediyor yada inkar ediyorlar. Kuran’ın bazı hüküm ayetlerine tarihsel deyip işlevsiz kılıyorlar. Kısacası bu şahıslar dinin sadece kader meselesini değil, dinin bütün asli meselelerini ya inkar ediyor, ya tahrif ediyorlar. Bu şahıslar İmam Buhari rahimehullah’ı sevmezler, çünkü kendileri cehmiye’nin görüşündedirler ve onlardan hiçbir farkı yoktur. Yahudi ve hristiyanların kesdiği yenir bunların kesdiği yenmez. Allah azze ve celle şerlerinden korusun.

İmam Buhârî rahimehullah dedi ki: Yâhûdî, hristiyân ve mecûsîlerin sözlerine baktım. Onların küfürlerinde bile Cehmiyye’den daha sapığını görmedim. Ve küfürlerinden haberdâr olmayanlar dışında onları tekfir etmeyenin cehaletine hükmederim. Cehmiyye ve Rafizi fırkaları kaderi inkar ederler.
Allah azze ve celle şöyle buyuruyor; “Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Saffat/96)

Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ehli beytine, ailesine, ashabına ve ona güzellikle tabi olanlara selam olsun.
A.Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!