Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ve ashabına ve güzellikle onlara tabi olanlara salat ve selam olsun. Bundan sonra;
“Sonra biz seni dinden bir şeriata sahip kıldık. Sen de artık ona uy, bilmeyenlerin hevâlanna uyma.” (Casiye/18)
Bu ayetin tefsirinde ilim ehli der ki; Allah’u subhanehu ve teala Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e kuralları belirli bir şeriat bildirip ona uymasını emrettiğini ve bilmeyenlerin keyiflerine uymasını yasakladığını belirtiyor. Ayetteki “Bilmeyenler” deyiminin kapsamına bu şeriate ters düşen herkes girer. Onların “keyfiyeti” demek de, bu şeriata ters düşenlerin hoşlarına giden bütün görüş ve davranışlar, müşriklerin asılsız dinlerinin gereği sayarak uyguladıkları bayramlar ile bunlara bağlı gelenekler demektir.
Müslüman kardeşlerim! Asrımızın büyük fitnelerinden biri de cahiliye adetlerini ve şirkini bilmemektir. Bunlar hakkında ümmetin fertlerinin bilgisi olmadığından dolayı islam bağları teker teker kopmaktadır. Bu kopmalar neticesinde kimi şirke ve küfre varmakta, kimisi de bidatçi ve fasık olmaktadır. Hatta bu asırda asli kafirleri tekfir etmeyen bir grup dahi çıkmıştır. Bu grup tevhid inancını bilmeyip, insanları dinler arası diyalog adı altında hristiyan ve yahudilerin bozuk akidelerini, onların yaşam tarzlarını ve adetlerini empoze etmektedirler. Burada Müslümanlara düşen ise asli kafirleri tekfir etmeleridir. Müslümanı dinden çıkaran kaidelerden biriside asli kafirleri tekfir etmemektir. Her kim asli kafiri tekfir etmezse veya küfründen şüphe ederse o da kafirdir. Asli kafirleri, yahudileri, hristiyanları diğer müşrikler ve ataistler, budistler, hindular ve müslüman olmadığını söyleyen herkes asli kafirlerdir ve bunların kafir olduğuna şüphe eden de kafirdir. Bunların dini törenlerine katılmak ve itikat ederek bayramlarını kutlamak kişiyi dinden çıkarır ve kafir yapar. İtikat etmeden ve onların akidesine inanmadan bayramlarına ve törenlerine günah olan fiilerine katılırsa, bu günahı işlerse bu şahıslar fasık olur ve büyük günah işlemiş olurlar. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği gibi bu ümmet hristiyan ve yahudilerin yollarına uymuştur. Ehli kitab bir şey icad etse Müslümanlar da aynı fiili işliyor. Ehli kitap ne yaparsa malesef Mülümanlarında çoğunluğu onların yoluna karış karış uyuyor. Hristiyanlar noel ve yıl başını kutluyor, ben müslümanım diyenlerin bazılarıda isyanlarına, günahlarına ve fısklarına iştirak ediyor. Hatta müslümanların bazıları da Hicri yılbaşı kutlama, Mekke’nin fethini kutlayıp anma günü düzenlemeleri, doğum günü kutlamaları, sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, öğretmenler günü, yıldönümü, cuma günü tebrikleşmeleri, herhangi kazanılmış bir savaşı kutlama günü, şehitleri anma günü gibi ve diğer bütün kutlamaları yapmaktadırlar. Bazı müslümanlarda islamda olmayıp sonradan ortaya çıkarılan mevlid kandili, kutlu doğum haftası, regaip kandili, miraç kandili, beraat kandilini kutlamaktadırlar. İslam şeriatını kaldırdığı günü resmi bayramlar ilan etmeleri bunu yapılanların islam dininde bir nasipleri yoktur. İlk dönem sahabe, tabiin ve tebeitabiin’den hiç kimse bu gibi kutlamalar yapmamıştır. Bu adetler Hristiyan, Yahudilerin ve diğer müşrik ve kafirlerin adetleridir. İslamda bu gibi kutlamaların yeri olmadığı gibi bu kutlamaların yapılmasıda bidattir. Sahabe, Tabiin ve salih selef’ten böyle bir uygulama nakledilmemiştir. Aksine bu uygulamaları yeren rivayetler gelmiştir. Kadir gecesine gelince Allah azze ve celle’nin kitabında sabittir, bin aydan hayırlıdır ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kadir gecesini ramazanın son on gününde arayın demiştir. Ve o geceleri de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı nasıl ibadet ettiyse aslolanda o şekilde ibadet etmektir. Bidat ehli de Kadir gecesini mescidlerde ilahi, tvlerde çalgılı, camileri gezerek veya türbelere giderek aslına uygun olmayan Allah azze ve celle’nin kitabına ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uygun olmayarak kadir gecesini geçirmektedirler. Hatta bazıları türbelere giderek türbelerden medet umarak büyük şirk işlemektedirler.
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Aişe radıyallahu anh’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Ebu Bekr! Şüphesiz her bir kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.” buyurdu. (Buhari, 952; Müslim, 2058; İbn Mace, 1897; Sahih)
Nesai ve Ebu Davud’dan gelen sahih bir rivayette; Enes radıyallahu anh der ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret ettiğinde Medinelilerin oynayıp eğlendikleri Cahiliye’den kalma iki günleri vardı. Bu konuda Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah onların yerine size daha hayırlı olan Kurban ve Fıtr (Ramazan bayramı) günlerini verdi.” buyurdu. (Nesai, 1538; Ebu Davud, 1134; Ahmed Müsned, 12985; Sahih)
Müslümanların kutlaması gereken iki bayramı vardır. Bunlar ramazan ve kurban bayramıdır. Allah azze ve celle bunları bize teşri kılmış, bunun dışındaki kutlamaları ise yasaklamıştır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini uyarmış ve tehdit etmiştir.
Ebu Davud’dan gelen sahih bir rivayette; Meymûne binti Kerdem’in, babasından bildirdiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Cahiliye döneminde üç deve boğazlamayı adamıştım” deyip bunun hükmünü sorunca, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: ” ‘Orada put var mı?’ veya ‘Cahiliye bayramlarının kutlandığı bir yer mi?’ diye sordu. Eğer bunlar yoksa adağını yerine getir” karşılığını verdi. Kerdem: “Ey Allah’ın Rasulü! Şu kızın annesinin yürüyerek hac yapma adağı vardı. Onun yerine ben yürüyerek hac yapayım mı?” diye sorunca, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Evet” cevabını verdi.” (Ebu Davud, 3315; Ahmed Müsnedinde, 14201-14202; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem cahiliye döneminde put olan veya cahiliye bayramlarından bir kutlama olan ortamlarda adak adamayı, kurban kesmeyi ve ibadet etmeyi yasaklamıştır. Hristiyan, yahudi ve diğer kafir milletlerin uyguladıkları adetleri, bayramları şeriatte men edilmiştir.
Ebu Davud’dan gelen bir rivayette; İbni Ömer radıyallahu anha’dan rivayet olunduğuna göre: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir millete benzerse onlardandır.” (Ebu Davud, 4301; Ahmed Musned; Sahih)
İbn Kesir rahimehullah bu hadisi açıklarken şöyle demiştir: “Bu hadis; konuşmalarında, fiillerinde, giyim kuşamlarında, bayramlarında, ibadetlerinde ve bunların dışında bize meşrû kılınmamış ve bizim de kabul etmeyeceğimiz işlerinde kafirlere benzemeye çalışma konusunda çok sert bir yasak ve ağır bir tehdit içermektedir.” (İbn Kesir)
Müslümanların yapacağı Allah Teala’nın kitabına ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine sarılmak, küfürden, şirkten ve bidatın her türlüsünden sakınmalarıdır. Allah azze ve celle bize Yahudi ve hristiyanları dost edinmememizi emrediyor.
“Dinlerine uymadıkça yahudiler değ hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara/120)
İmam Taberî rahimehullah der ki: Allah azze ve celle bu âyette şöyle demektedir: “Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.” Yani, Ey Muhammed Yahudiler de Hristiyanlar da senden hiçbir zaman razı olmazlar. Onun için onları hoşnut etme ve onlarla uyumlu olma çabalarını bırak. Sen, onları Allah azze ve celle’nin seninle gönderdiği hakka davetinde O’nun, Allah’ın rızasını kazanmaya yönel.”
“Ey iman edenler Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar, içinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide/51)
Allah Subhanehu ve Teala mümin kullarını İslâm’ın ve Müslümanların düşmanları Yahudi ve Hristiyanları dost edinmekten nehyediyor. Sonra onların birbirlerinin dostları olduklarını bildiriyor. Ardından da bunu yapanları tehdit ederek ve korkutarak, “İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez” buyuruyor.
“Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi yeniden inkârcılığa sevkederler.” (Ali İmran/100)
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan sakının; eğer müminler iseniz.” (Maide/57)
Allah Teâlâ mümin kullarını, Allah’ın kendilerine verdiği ihsanından ve Rasulunu gönderme lütfundan dolayı kendilerini kıskanan bir takım Yahudilere itaat etmemeleri hususunda uyarıyor. Nitekim Allah azze ve celle başka bir ayette şöyle buyurmaktadır: “Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler… ” (Bakara/109)
Buhari ve Müslim’den gelen bir rivayette; Ebû Hureyre radıyallahu anh’ın nakline göre Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Benim ümmetim kendisinden evvelki (ümmetlerin) yolunu karış karış, arşın arşın takip etmedikçe kıyamet kopmaz.” Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e “Ya Rasulallah! (Yollarına gidilen) Fars ve Rum gibi milletler midir?” diye soruldu. Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem de “Onlardan başka kim olabilir?” buyurdu.” (Buhari, 7319; Müslim, Sahih)
Buhari ve Müslim’den gelen başka rivayette; Ebû Said el-Hudrî’nin radıyallahu anh’ın nakline göre Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Muhakkak, sizden önceki ümmetlerin yoluna karış karış, arşın arşın uyacaksınız. Hatta onlar bir keler deliğine girseler sizler de onları takip edeceksiniz” buyurdu. Biz “Ya Rasulallah! Bu ümmetler Yahudilerle, Hıristiyanlar mıdır?” diye sorduk. Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem “Başka kim olacak?” buyurdu.” (Buhari, 7320; Müslim, Sahih)
“Onlardan başka kim olabilir?” Yani Fars ve Rumlardan başka kim olabilir? Çünkü onlar o zamanlar yeryüzünün en büyük krallarına, en çok nüfusa ve en geniş topraklara sahiplerdi.
“Karış karış, arşın arşın.” Kadı İyad şöyle demiştir: Hadiste geçen karış, arşın, yol, keler deliğine girme gibi ifadeler şeriatın yasakladığı ve kınadığı her türlü hususta onlara uymanın temsili bir anlatımdır.
“Başka kim olacak?” Bu soru inkâr istifhamıdır. Cümlenin takdiri şöyledir: Onlardan başka kim olacak?
İbn Battal şöyle demiştir: Bilmek gerekir ki Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem’in ümmeti kendilerinden önceki ümmetlerde olduğu gibi, sonradan uydurulmuş şeylere, bid’atlere ve heveslerine tabi olacaklardır. Birçok hadiste heva ve hevese uymanın kötü olduğu uyarısında bulunulmuş ve kıyametin ancak insanların kötülerinin başına kopacağı ve seçkin insanlar bulunduğunda dinin ayakta kalmaya devam edeceği ifade edilmiştir.
Biz de şunu ekleyelim: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in uyarıda bulunduğu şeylerin büyük bir kısmı meydana gelmiştir. Bunların kalanları da muhakkak bir gün olacaktır. Müslümanlar kafirlerin bayramlarını, adetlerini, giyim tarzlarını, görünüşlerini kısacası yaşantılarında olan her türlü onlara benzemekten uzak durmalıdır. Allah azze ve celle bizi küfürden, şirkten, bidat’ten her türlü sapıklıktan muhafaza eylesin. Allah’ım bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım, bilmediklerim içinde senden mağfiret dilerim. Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ailesine, ashabına ve güzelce tabii olanlara salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!