Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Hamd alemleri rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün Nebilere olsun. Bundan sonra;
Cehennemin yaratıldığına dair kitabın bu husustaki naslarından bazıları şunlardır: Allah Teala, cehennem hakkında: “Kafirler için hazırlanan ateşten sakının.” (Ali İmran/131) “Şüphesiz ki cehennem pusudadır, azgınların dönüp varacakları bir yerdir.” (Nebe/21-22)
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Abdullah b. Umer radıyallahu anhuma’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi bir kimse, öldükten sonra sabah akşam ona kalacağı yer gösterilir. Şayet cennet ehlinden ise cennet ehli arasındaki yeri, eğer cehennem ehlinden ise cehennem ehli arasındaki yeri gösterilir ve: ‘Bu, senin kalacağın yerdir, kıyamet gününde Allah seni ölümden sonra diriltinceye kadar (oraya) giremeyeceksin.’ denir.” (Buhari 1379; 6515; Müslim, 2866; Nesai, 2071; Sahih)
Cennetin yaratıldığına dair kitabın bu husustaki naslarından bazıları şunlardır: Allah Teala, cennet hakkında: “Rabbinizden gelecek olan mağfirete ve takva sahipleri için hazırlanan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun.” (Ali İmran/133) “Allah’a ve Rasulune iman edenler için hazırlanmıştır.” (Hadid/21) buyurmaktadır. “Andolsun ki onu diğer bir inişinde de görmüştü.” “Sidretu’l-Münteha yanında.” “Cennetu’l-Me’va da onun yanındadır.” (Necm/13-14-15)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Miraca çıkarıldığında Sidretu’l-Münteha’yı gördüğü gibi, onun yanında Cennetu’l-Me’va’yı da görmüştür. Nitekim cennetede girmiş ve nimetleride müşahade etmiştir. Gözlerinin gördüğü gibi kalbide tasdik etmiştir. Allah azze ve celle bu haberi kendi kerim kitabında bizlere bildirmiştir. Bu ayetleri ancak aklı kıt olan insanlar idrak edip anlamazlar. Çünkü aklı kıt olan insanın anlayışıda kıttır, bir ayeti anlarken diğerini anlamaz ve idrak edemediği için inkar eder. Bu gibi insanlar nasları nasıl telakki ve istinbat edeceğini bilmezler. Allah azze ve celle var olan bir şeyi haber vermiştir ve “Sidretu’l-Münteha yanında.” “Cennetu’l-Me’va da onun yanındadır.” (Necm/14-15) buyurmuştur.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Sidretu’l-Münteha’yı gördüğü gibi, onun yanında Cennetu’l-Me’va’yı da görmüştür. Nitekim Buhari ile Müslim’de Enes radıyallahu anh yoluyla gelen ve İsra’yı anlatan hadiste de böyle geçmektedir. O hadisin sonlarında şu ifadeler yer alır: “Sonra Cibril beni, Sidretu’l-Müntehaya getirinceye kadar yola devam etti. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra cennete girdim, orada yüksek kubbeleri andıran inciler gördüm. Toprağı da misktendi.” (Buhari, 3787; Müslim, 164; Nesai 447; Tirmizi, 3330; Sahih)
İmam Tahavi rahimehullah der ki; “Cennet ve cehennem yaratılmışlardır. Ebediyyen sonları gelmez ve yok olmazlar. Şüphesiz Allah Teala, cennet ve cehennemi mahlukattan önce yaratmıştır.”
İlim ehli der ki; “Cennet ve cehennem yaratılmışlardır.” sözlerinin ifade ettiği gerçekle ilgili olarak şunu belirtelim; Ehl-i Sünnet, ittifakla cennet ve cehennemin yaratılmış ve şu anda mevcut olduklarını kabul etmektedir. Ehl-i sünnet ve’l-Cemaat, Mu’tezile ve Kaderiyye’ye mensup birtakım kimselerin ortaya çıkıp da bunu inkâr etmelerine ve: “Hayır; Allah azze ve celle, bunları kıyâmet gününde yaratacaktır.” demelerine rağmen bu kanaate sahip olmaya devam etmişti. Mu’tezile ve Kaderiyye’yi bunu inkar etmeye iten ise onların, Allah Teala’nın fiilleri için bir hüküm tespit ettikleri ve “O’nun şunu yapması, şunu da yapmaması gerekir.” diye koydukları fâsid ve batıl ilkeleridir. Onlar, yaratılmışların fiillerini O’na kıyas ederek bu gibi iddialarda bulunmuşlar ve böylelikle onlar, fiilleri itibarıyla müşebbihe arasına katılmışlardır.


Şehitlerin cennette olduğuna dair kitabın bu husustaki naslarından bazıları şunlardır: “Allah yolunda öldürülenlere ‘Ölüler’ demeyin. Bilakis onlar dirilerdir, lakin siz anlayamazsınız.” (Bakara/154) “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Ali İmran/169)
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler lakin siz onları anlayamazsınız” buyruğuyla Allah Subhanehu ve Teala, şehitler diridir ve cennette rızıklandırılmakta olduğunu, ölülerinde berzahta ya azap edildiğini yada rızıklandırıldığını bildirmektedir.
Allah azze ve celle ölümden sonra onları rızıklandırmak üzere dirilteceğine göre, kâfirleri de azablandırmak üzere diriltecektir. Bu buyruk bir bakıma kabir azabına da delildir. Şehitler ise Allah Teala’nın buyurduğu gibi diridirler. Yoksa bu diriltileceklerdir, anlamına gelmez. Çünkü böyle olsaydı şehitler ile başkaları arasında bir fark olmazdı. Çünkü herkes diriltilecektir. Buna Allah Teala’nın: “Fakat siz anlayamazsınız” buyruğu delildir. Mü’minler ise ölümden sonra tekrar diriltileceklerini bilirler, anlarlar. Tefsircilere göre şehit oldukdan sonra bir daha dünyayla alakası kesilmiştir. Çünkü ayet ve hadislerin belirttiğine göre onlar ya cennettedir yada berzahtadır. Allah azze ve celle katında rızıklandırılıyorlardır. Batiniyye fırkasının idda ettiği gibi onlar dünyaya gelemezler, yardıma çağırınca yardıma gelemezler, çünkü onlar berzahtadır ve dünyayla ilişkileri kesilmiştir. İlerde dünyaya gelemeyeceklerine dair naslara değineceğiz.
Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh’a; “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” ayetini sorduk. Dedi ki: Bunu biz de sorduk da şöyle anlatıldı: Onların ruhları yeşil kuşların kursaklarındadır. Onların Arş’ta asılı kandilleri vardır. Cennet’te diledikleri yere uçar, sonra dönerler, bu kandillere girerler. Rableri onlara bakar ve şöyle buyurur; “Arzuladığınız bir şey varmı?” diye sorar. Onlarda “Cennet’te dilediğimiz yere uçabiliyoruz. Daha ne isteyelim? derler. Rableri onlara bunu üç defa söyler. Bir istek belirtmedikçe, takılmayacaklarını anlayınca, “Ey Rabbimiz! Biz şehit olmak için ruhlarımızı tekrar bedenlerimize çevrilmesini istiyoruz.” derler.Allah azze ve celle bir ihtiyaçlarının olmadığını görünce onlara isteklerini sormayı bırakır. Bunun benzeri Enes radıyallahu anh ile Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’tan da rivayet edilmiştir. “(Müslim, 1887; Tirmizi, 3011; İbn Mace 2801; Sahih)
Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Cabir radıyallahu anh’den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benimle karşılaştı, şöyle buyurdu: “Ey Cabir, ne diye seni başını önüne eğiyor ve kederli görüyorum?” Ey Allah’ın Rasulu dedim, babam şehid oldu. Bakıma muhtaç çoluk çocuk bıraktı. Üzerinde de ödenmesi gereken borçları vardı. Şöyle buyurdu: “Aziz ve celil olan Allah’ın babanı ne şekilde karşıladığını sana müjdeleyeyim mi?” Müjdele! Ey Allah’ın Rasulu dedim. Şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah, senin babanı diriltti ve onunla yüzyüze (aracısız) konuştu. Halbuki, arada bir hicab bulunmaksızın hiçbir kimseyle de konuşmuş değildir. Babana dedi ki: Ey kulum temenni et, Ben de sana vereyim. Rabbim dedi, beni tekrar dünyaya geri gönder de senin uğrunda ikinci bir defa daha öldürüleyim. Şanı yüce ve Mübarek olan Rab buyurdu ki: Gerçek şu ki, “Ben ezelden beri onlar bir daha oraya” Enbiya süresi 95. Ayete göre tekrar dünyaya dönmek mümkün değildir. “dönmeyecekler diye hüküm verdim. O halde, Rabbim, geride bıraktıklarıma (durumumu) bildir, dedi. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah da: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın” âyetini indirdi. (Tirmizî, 3010; İbn Mace. Mukaddime, 190; Sahih)

Ebu Davud ‘dan gelen rivayette İbn Abbas radıyallahu anh’dan şöyle rivayet etmiştir: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kardeşleriniz Uhud günü şehid olunca Allah Teala ruhlarını yeşil kuşların karınlarına koydu. Onlar cennet’in nehirlerine uğrar, meyvelerinden yer ve Arş’ın gölgesindeki kandillerde kalırlar. Yiyecek ve içeceklerinin güzelliğini tadıp yuvalarının hoşluğunu görünce, “Keşke kardeşlerimiz Allah’ın bize neler yaptığını bilselerdi! Böylece cihada isteksiz olmaz, savaştan kaçınmazlardı.” dediler. Aziz ve Celil olan Allah’da, “Ben bunu sizin yerinize onlara iletirim.” buyurdu ve onlar hakkında, “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında, rızıklara mazhar olmaktadırlar.” ile sonrasındaki âyetleri nazil etti.” (Ali imran/169) (Ebu Davud, 2520; Ahmed Müsned, 21423; Hasen)

Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Enes İbn Malik radıyallahu anh’dan; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ölüp de Allah katında büyük bir hayra malik olan hiçbir nefsi ne tekrar dünyaya dönmesi, ne de dünya ve dünyadaki her şeyin kendisinin olması sevindiremez, yalnız şehid müstesnadır. Çünkü o, şehid olmanın faziletinde görmekde olduğu şeylerden dolayı tekrar dönmeyi (yani dirilmeyi) ve dünyada yeniden şehid olmayı temenni eder.” (Buhari, 2817; Müslim, 1877; Sahih)
Şehitlerin ruhlarının cennete olduğuna, diğer ruhlarında berzahta olduğuna ve aralarında engel olduğuna dair kitabın bu husustaki naslarından bazıları şunlardır:
“Onlardan önceki zamanlarda nice nesilleri helak ettik. Şimdi onlardan birini görüyor yahut gizli bir seslerini bile işitiyor musun?” (Meryem/98)
“Onlardan önceki zamanlarda nice nesilleri” Allah’ın ayetlerini inkar eden, Rasulünü yalanlayan nice ümmeti “helak ettik. Şimdi onlardan birini” onlardan herhangi bir kimseyi “görüyor, yahut gizli bir seslerini bile işitiyor musun?” İbn Abbas, Ebu’l-Aliye, İkrime, Hasan-ı Basri, Said b. Cubeyr, Dahhak ve İbn Zeyd burada: gizli ses” kelimesi, ses anlamındadır, demişlerdir. Hasan ve Katade bunu bir göz görüyor yahut bir ses duyuyor musun, diye açıklamıştır.”Sahih Eser Bu kelimenin sözlükteki asıl anlamı ise gizli sestir.
Ebu Bekir radıyallahu anh bir hutbesinde: “Nerede parlak yüzlü güzeller, nerede gençlikleriyle övünenler? Onlar toprak oldular. Aşırı gidişleri onlar için bir hasret ve pişmanlık oldu. Şehirleri kurup etraflarını surlarla sağlamlaştıranlar ve şehirlerde hayret verici işler yapanlar, bugün nerededirler? Onlar bütün yaptıklarını kendilerinden sonra gelecek olanlara bıraktılar. İşte bu meskenler, onların boş bıraktığı hanelerdir. Onlarsa mezar karanlıklarındadırlar; “Şimdi onlardan hiç birini duyuyor veya hiçbir ses işitiyor musun?” (Meryem/98) ( El-Bidaye ve n-Nihaye, Sahih)
“Helak ettiğimiz bir ülke halkının dönmeleri imkansızdır.” (Enbiya/95)
“Helak ettiğimiz bir ülke halkının dönmeleri imkânsızdır.” İbn Abbas, dönmemeleri gerekir, demiştir. Yani helak edilmiş her bir ülke halkı kıyamet gününden önce dünyaya asla dönmezler. Bunu İbn Abbas böylece açıkladığı gibi, Ebu Cafer Bakır, Katade ve daha başkaları da böyle açıklamıştır.” Sahih Eser.
“Onların her birine ölüm geldiğinde: “Rabbim beni döndürün” der.” (Mü’minun/99)
“Belki geride bıraktıklarımla salih amel işlerim” Asla, bu onun söylemiş olduğu bir sözden ibarettir. Onların önlerinde de diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.”(Müminun/100)
Mücahid rahimehullah dedi ki: “Berzah, dünya ile ahiret arasındaki engeldir. Muhammed b. Ka’b rahimehullah da: Berzah, dünya ile ahiret arasıdır. Ne dünya ehli ile birlikte yer içerler, ne de ahirettekilerle birlikte amellerinin karşılıklarını görürler.” Sahih Eser
Ebu Sahr rahimehullah da: “Berzah, kabirler demektir. Ne dünyadadırlar, ne de ahirette. Onlar orada diriltilecekleri güne kadar kalacaklardır.” demiştir.” Sahih Eser
Allah Teala’nın: “Onların önünde de diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” buyruğu ile ölüm halindeki bu zalim kimselere berzah azabı tehdidi yapılmaktadır. Allah Teala’nın: “Cehennem de önlerindedir” (Casiye/10) buyruğu ile: “Arkasında da oldukça ağır bir azap gelecek” (İbrahim/17) buyruklarına benzemektedir. “Diriltilecekleri güne kadar” buyruğu da o kimselere azap ölümden sonra diriliş gününe kadar devam edecektir, demektir.
Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh dan, Nebi sallallahu aleyhi vr sellem şöyle buyurmuştur; “Ona orada azap edilip duracaktır” buyurulmaktadır. (Tirmizi, 1071; Hasen) Yani yeryüzünde (kabrinde iken) bu azabı sürüp gidecektir demektir.
El-Cevheri der ki; “Berzah iki şey arasındaki engel demektir. Yine Berzah dünya ile ahiret arasında ölümden dirilişe kadar geçen zamandır. Bir kimse öldü mü artık o Berzah’a girer.”

Ebu Bekir İbn Huzeyme rahimehullah der ki: İbn Mes’ud’un  “Kitabul Cihad da yazdırdığım haberin de Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın onlar diridirler…” Ali İmran 169 buyruğu hakkında şöyle demiştir: “Cennette Rabbin onlara bir şey istiyor musunuz, onu size vereyim diye ıttıla eder gelir.”( Kitabu’t Tevhid) 
Allah azze ve celle’nin kitabında, Allah Rasulu’nun haber verdiğine göre şehitlerin cennette olduğunu dilediği gibi cennette gezdiğini rızıklandırıldıklarını yahut da diğer ölenlerin berzahda olduğunu bize haber veriyor. Sofilerin anladığı gibi nebilerin, şehitlerin ve salihlerin ruhlarının dünyaya geldiği görüşü batıl bir görüştür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, sahabenin, şehitlerin ve velilerin ruhaniyetlerinin geldiğini iddaa ediyorlar sonra yardım diliyorlar. Bu görüşleri büyük şirktir. Sahibinin ebedi cehenneme girmesine sebep olur. İlk önce ruhların dünyaya geldiklerine inananıyorlar sonra bu onlar için akide oluyor. Sonra onlardan yardım dileyip onlara sığınıyorlar. Halbuki bu ümmetin icmasıyla büyük küfür ve büyük şirktir. Bunların şerriden Allah Subhanehu ve Teala’ya sığınırız. Bütün müslümanlara tavsiyemiz akidelerini öğrenmeleri yoksa akibetlerinin cehennem olacağını, bu konuda çok hassas olmalarını tavsiye ederim. İlk önce bu insanlar bir delili olmadan bir şeye inanıyorlar sonra da Kuran ve Sünnetten delil getiriyorlar. İşte sapma noktası burasıdır. Halbuki ehli sünnette ilk önce delil getirilir delilden sonra iman edilir. Alemlerin Rabbi olan Allah’a Hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e, ailesine, ashabına ve ona güzelce tabii olanlara salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!