Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Sözün en güzeli Allah’ın kitabı, hidayetin en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‘in hidayeti, işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır. Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz bunu önleyemezsiniz. Bundan sonra;
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’e salat getirmenin önemi, Allah subhanehu ve teala kitabında beyan etmiştir. Bu ayette Rabbimiz teala buyuruyorki; “Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler. Ey müminler siz de ona salat ve selam edin.” (Ahzab/56)
“Allah ve Rasulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.” (Ahzab/57)
صلو
S, l, v: Sala: Yani son harfi vav olan: İnsan sırtının ortasına (omurilik) denir. Bir kavle göre Dört ayaklı hayvanların sırtının ortasına veya uyluklarından aşağıya sarkan yere denir. Veya dübürü ile kuyruğu arasına denir. Yada kuyruğun sağ ve sol taraflarından her birine denir. İki tarafına salavan, cemine ise salavat lafzı kullanılır. Salvu: İnsan veya dört ayaklı hayvanların beline vurmak veya dokunmak, Islâ : ifâl vezninden kısrağın doğumu yaklaşınca sala denen yeri sarkmak anlamında. Salat zekat vezninde: dua, rahmet ve istiğfar anlamındadır. Tafil vezninde: Koşu atlarından biri birinci olan atın ardından gelmek, güya başı birinci atın sala denen yerlerinde olduğundan, böyle denmiş. Salavat: Namaza, Yahudi havrasına denir, salat lafzının cemidir. İbadet yeri anlamındadır. (Kamusu muhit)
Arap Gramerinde salat kelimesi yardım anlamında kullanılmamıştır. Salat kelimesini Rasule yardım anlamında kullananlar bunu ilmi delile dayanmadan söylemektedirler. Bu görüşte şaz bir görüştür. Sahibine hiçbir faydasıda yoktur. Meşhur olmak istiyorsan, şaz görüş söyleyeceksin ve meşhur olacaksın. Salata yardım anlamını yükleyenlerde meşhur olmak için bu şaz görüşü kullanıyorlar. Bunu yaparak hem kendilerini hemde insanları saptırmaktadırlar.
İbn Abbas radıyallahu anh “Salat ederler” yani onun mübarek olmasını dilerler diye açıklamıştır. Buhari, bunu onlardan Ebu’l Aliye ve İbn Abbas radıyallahu anh’dan böylece muallak olarak rivayet etmiştir. (Sahih Eser)
Büyük Tabi’in Ebu’l Aliye rahimehullah şöyle demiştir: Allah’ın, Rasul’e salavat getirmesinden maksat, meleklerin nezdinde onu övmesidir. Meleklerin salavat getirmesi ise, duadan ibarettir. (Buhari/Muallak)
Süfyan Es-Sevri rahimehullah’dan da ilim ehlinden birden çok kişiden şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: Rabb’ın salatı rahmet, meleklerin salatı ise merhamet dilemektir.” (Sahih Eser)
Sonra İbn Ebi Hatim dedi ki: Amr b. Murre dedi ki: A’meş dedi ki: Zannederim Ata b. Rebah’tan: “Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler” buyruğu hakkında şöyle dedi: Bu ayetten maksat Allah Teala’ın kullarına kulu ve Nebisinin kendi nezdinde mele-i a’la’daki konumunu, mukarreb melekleri yanında ondan övgüyle söz ettiğini, meleklerin de ona salavat getirdiklerini haber vermektir. Sonra Allah azze ve celle alt alemde yaşayanlara, ona salat ve selam getirmelerini emretmektedir. Böylelikle hem üst alemde bulunanların, hem alt alemde bulunanların ona övgüleri bir arada bulunsun.” (Sahih Eser)
İlim ehli der ki; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salavat getirme emri vardır. Emir ise bazen farziyet bazen de müstehaplık ifade eder. Farziyet ifade eden emir, insanın, emredildiği şeyi terk etmesi durumunda asi ve günahkar olacağı; bundan dolayı da cezaya müstehak olacak emir çeşididir. Müstehaplık ifade eden emir ise insanın, emredildiği şeyi yerine getirdiğinde sevap kazanacağı, ancak yapmadığı takdirde herhangi bir günaha düşmeyeceği emir çeşididir. Buna göre, farz ve müstehab emirlerin her ikisinin de sevaba nail olma durumu söz konusudur. Fakat farz olan şeylerin sevabı, müstehap olanlardan daha büyük ve daha çoktur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmenin ömürde bir kereliğine mi, yoksa çeşitli münasebetlerde, yani gerektiğinde mi farz olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Doğru olan ise yeri geldiğinde veya başka tabirle bunu gerektirecek sebebler oluştuğunda farzdır. Aksi takdirde aslolan, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmenin müstehap olduğudur.
Allah azze ve celle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmemizi emretmektedir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmenin farz olduğu durumlar vardır. İlki, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in adı anıldığında ona salat ve selam getirmektir. Çünkü Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Cebrail aleyhisselam, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiş ve ona, “Yanında adın anıldığında sana salat getirmeyen adamın burnu yerlerde sürünsün!” demiştir. (Tirmizi, 3468; Sahih) O halde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in adının anıldığını duyduğunda ona salat ve selam getir. Çünkü bu, onun, senin üzerindeki hakkıdır. Yine salat’u selamın, birçok alimin görüşüne göre farz olduğu yerlerden biri de namazın son teşehhüdüdür. Birçok alime göre bu, namazın bir rüknüdür ve bu olmaksızın namaz makbul olmaz. Bazılarına göre ise sünnettir. İhtiyaten bile olsa insanın bunu yani Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmeyi elden bırakmaması gerekir. Şayet insan, yapmış olduğu bütün dualara Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salatu selamı eklerse, bir hadiste de belirtildiği gibi onun bütün sıkıntılarının giderilmesi ve günahlarının affedilmesi için yeterli olur.
Müslim den gelen rivayette; “Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bana bir defa salat getirene, Allah ona karşılık on defa salat getirir.”(Müslim, 408; Ebu Davud, 1530; Tirmizi, 485; Nesai, Buhari, Edebu’l-Murfet, 66; Müsned 15041; Sahih)
Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Enes Bin Malik radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bana bir defa salat getirirse, Allah da buna karşılık o kimseye on rahmet eder ve on günahını affeder.” (Müslim, 384; Buhari, Edebu’l -Murfet, 658; Tirmizi, 3614; Müsned, 15044; Müstedrek, 2062; Sahih)
İmam Ahmed ve İbn Mace’den gelen rivayette; Abdullah b. Amir b. Rabia’nın, babasından bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişi bana salat getirdiği sürece melekler de ona salat getirirler. Artık kişi dilerse az, dilerse de çok salat getirsin.” (Ahmed Müsned, 15048; İbn Mace, 907; Hasen)
Ahmed Müsned gelen rivayette; Abdullah b. Amr radiyallahu anh’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir defa salat getiren kişiye Allah ve melekleri yetmiş defa salat getirir. Artık kişi dilerse az, dilerse de çok salat getirsin.” ( Ahmed Müsned, 15044; Hasen)
İmam Ahmed’den gelen sahih bir rivayette; Abdullah b. Amr radıyallahu anh’dan: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir defa salat getiren kişiye Allah ve melekleri yetmiş defa salat getirir.” (Ahmed, Müsned, 15045; Sahih)
Nesai ve Ahmed Müsned’de gelen rivayette; Abdullah b. Ebi Talha, babasından rivayette: Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yüzünde bir sevinçle yanımıza geldi. Kendisine: “Yüzünde bir sevinç görüyoruz” dediğimizde şöyle buyurdu: “Bir melek bana geldi ve şöyle dedi: Ey Muhammed! Rabbin sana şöyle buyuruyor: “Ümmetinden sana bir defa salavat getiren kişiye on defa salat etmem, bir defa selam eden birine de on defa selam etmem seni hoşnut etmez mi?” (Ahmed Müsned, 15052; Nesai, Hakim Müstedrek, 2063; Hasen)
İmam Ahmed’den gelen rivayette; Ruveyfi’ b. Sabit el-Ensari radıyallahu anh’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Muhammed’e salat getirip de: Allahım! Kıyamet gününde onu sana yakın bir yerde oturt diyen kişiye şefaatim vacip olur.” (Ahmed Müsned, 15055; Hasen)
İmam Ahmed’den gelen rivayette; Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid’den çıktı ve zekat mallarından olan hurmalığa yöneldi. Hurmalığa girince kıbleye doğru döndü ve secdeye kapandı. Ancak secdede o kadar çok uzun durdu ki Allah’ın secdede canını aldığını düşündüm. Bunun üzerine yanına gidip oturdum. Bir ara başını secdeden kaldırınca beni gördü ve: “Kim o” diye sordu. “Abdurrahman b. Avfım” dediğimde: “Ne oldu” diye sordu. “Ey Allah’ın Rasulu! Secdede o kadar çok uzun durdun ki Allah’ın secdede canını aldığını düşündüm” dediğimde şöyle buyurdu: “Cebrail yanıma geldi ve müjde olarak Allah şöyle buyuruyor: “Sana salat getirene ben de salat eder, sana selam edeni ben de selamlarım dedi. Ben de şükür olarak secdeye kapandım.”(Ahmed Müsned, 15056; Hasen)
İmam Ahmed’den gelen bir rivayette; Tufayl b. Ubey b. Kab, babasından bildirir: Adamın biri: “Ey Allah’ın Rasulu! Ben hayır dualarımın (salatlarmın) tümünü sana yapsam nasıl olur?” diye sorunca, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu durumda Allah dünya ve ahiretteki dertlerinden seni kurtarır” karşılığını verdi.” (Ahmed Müsned, 15057; Hasen)
Tirmizi’den gelen bir rivayette; Umer b. Hattab radıyallahu anh’dan: “Dua gök ile yer arasında durur, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat getirinceye kadar o duadan hiçbir şey Allah katına yükselmez.” (Tirmizi, 486; Hasen)
Tirmizi’den gelen bir rivayette; Tufayl b. Ubeyy b. Ka’b babasından şöyle dediğini nakletti: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkar ve şöyle derdi: “Ey insanlar! Allah’ı zikredin, Allah’ı zikredin. İşte o sarsan (râcife) geldi, arkasından onu izleyen (radife) de gelecektir. Ölüm ihtiva ettikleriyle birlikte geldi, ölüm ihtiva ettikleriyle birlikte geldi.” Ubeyy dedi ki: Ben ey Allah’ın Rasulu, sana çokça salat getiriyorum. Getirdiğim salatın ne kadarını sana ayırayım dedim. O: “Ne kadarını dilersen” buyurdu. Ben: Dörtte birini (ayırayım mı)? dedim. O: “Ne kadarını dilersen, daha fazlasını ayırırsan o senin için hayırlı olur” buyurdu. Ben: O halde yarısını dedim, o: “Ne kadar istersen. Eğer daha fazlasını ayırırsan o senin için daha hayırlıdır” buyurdu. Ben üçte ikisini (ayırayım mı)? dedim. O: “Ne kadar istersen, daha da arttırırsan o senin için daha hayırlıdır” buyurdu. Bu sefer ben: Peki, salatımın tamamını sana ayırayım mı dedim. O: “O takdirde bütün endişe ve sıkıntıların tamamen giderilir, günahın da sana bağışlanır” buyurdu.” (Tirmizi, 2457; Ahmed Müsned, 20289; Hasen)
Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu nakletti: “Bir topluluk bir mecliste oturup da o mecliste Allah’ı anmaz, nebilerine salavat getirmezlerse mutlaka bu aleyhlerine bir ziyan sebebi olur.” (Tirmizi, 3380; Sahih)
Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Ali b. el-Huseyn’den, o babasından rivayet ettiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cimri yanında anıldığım halde bana salat getirmeyen kişidir” buyurdu.” (Tirmizi, 3546; Nesai, 9884; Ahmed Müsned, 15062; Sahih)
Müslümanın Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam getirmesi ve onun için dua etmesi gerekir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selamla ilgili uydurulmuş rivayetler vardır: “Bir salat ve selam getiren yüz şehid sevabı alır.” vb. rivayetler… Bu gibi rivayetler mevzu(uydurma)’dur.
Yanında anıldığı halde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem‘e salavat getirmeyen kişinin durumu aşağıda gelen sahih rivayette bildirildiği gibidir. Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Cabir Bin Abdullah radıyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıkmıştı. O, birinci basamağa çıkınca orada “Amin” dedi. Sonra ikinci basamağa tırmanıp orada “Amin” dedi. Sonra üçüncü basamağa tırmanıp orada da “Amin” dedi. Bunun üzerine sahabiler dediler ki: “Ya Rasulullah! Üç defa “Amin” dediğini duyduk. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Ben, minberin birinci basamağına çıkınca Cebrail gelip şöyle dedi: “Bir kul, Ramazan’a girip çıktığı halde günahları affedilmemişse bedbaht olsun. Bunun üzerine ben de ona “Amin” dedim. Sonra şöyle dedi: “Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen bir kul bedbaht olsun. Ben de ona “Amin” dedim. Sonra şöyle dedi: “Sen yanında anıldığında sana salat okumayan kul bedbaht olsun. Ben de “Amin” dedim.” (Buhari, Edebu’l-Murfet, 659; Sahih )
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı ve üç kere “Amin” dedi. Ashab tarafından kendisine şöyle soruldu: “Ey Allah’ın Rasulu! Neden bunu yaptın?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cebrail bana dedi ki: “Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün. Ben de “Amin” dedim. Sonra Cebrail dedi ki: “Ramazan girdiği halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün. “Ben de “Amin” dedim. Sonra Cebrail dedi ki: “Sen yanında anıldığında sana salat okumayan kimsenin burnu sürtülsün. Ben de “Amin” dedim. (Buhari, Edebu’l-Murfet, 661; Müslim, Edep,10; Ahmed Müsned, 15; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ismi anıldığı zaman bir Müslüman’ın kendisinden “Adam’’ yahutta “Muhammed’’ diye bahsetmesi çok çirkin bir fiildir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e bir saygısızlıktır. O bir beşerdir ama Allah azze ve celle O’na vahyetmiştir ve O’nu alemlere rahmet olarak göndermiştir. Bu saygısızlığı yapanlar da Oryantalist hadis inkarcılarıdır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i ilah konumua koymamak lazım, çünkü O bir beşerdir. Ama sıradan bir insan da değildir. O Allah’ın Rasuludur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem için “Hazret” tabirini de kullanmak pek doğru değildir. Çünkü bu ifadede salat ve selam yoktur.
Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Humeyd es-Sa’di radıyallahu anh’dan rivayete göre: Ey Allah’ın Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem, “Sana nasıl salavat getirelim?” dediler. Allah Rasulu aleyhisselatu vesselam şöyle buyurdu: “Allah’ım, İbrahim’in aline salavat getirdiğin gibi, Muhammed’e, onun eşlerine ve zürriyetine salat eyle. İbrahim’in aline bereketler ihsan ettiğin gibi Muhammed’e, onun eşlerine ve zürriyetine de bereketler ihsan eyle. Şüphesiz ki sen Hamidsin, Mecidsin.” (Buhari, 3369; Sahih)
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Abdurrahman b. Ebi Leyla dedi ki: Ka’b b. Ucre radıyallahu anh ile karşılaştım.Dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den işitmiş olduğum bir hediyeyi hediye olarak sana vereyim mi? Ben: Tabi, onu bana hediye olarak ver, dedim. Dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şunu sorduk: “Ey Allah’ın Rasulu, siz ehl-i beyte salat nasıl olur? Çünkü Allah bize nasıl selam söyleyeceğimizi öğretti.” Şöyle buyurdu: ” Allah’ım, İbrahim’e ve İbrahim’in aline salat getirdiğin gibi, Muhammed’e ve Muhammedin aline de salat getir. Çünkü sen Hamid’sin, Mecid’sin. Allah’ım, İbrahim’e ve İbrahim’in aline bereketler ihsan ettiğin gibi, Muhammed’e ve Muhammed’in aline de bereketler ihsan eyle. Çünkü sen Hamid’sin Mecid’sin, deyin.” (Buhari, 3370; Muslim, Salat, 17; Sahih)
Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Mes’ud el-Bedri’den rivayeten; o demiştir ki: “Beşir bin Sa’d şöyle dedi: “Ya Rasulallah, Allah bize sana salat getirmemizi emrediyor. Sana nasıl salat getirelim?” Rasulullah sustu. Sonra şöyle buyurdu: “Ey Allah’ım! İbrahim’in ve ailesine salat ettiğin gibi, Muhammed’e ve ailesine de salat et ve yine İbrahim’in ailesini iki alemde mübarek kıldığın gibi, Muhammed’i ve ailesini de mübarek kıl. Muhakkak sen, hamdleri kabul eden ve şanı yüce olansın.” deyiniz. Selam ise bildiğiniz gibidir.” (Müslim, Salat, 17; Nesai; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem namazda olsun diğer günlük zikirler olsun ümmetine, kendisine nasıl salat ve selam getireceğini öğretmiştir. Bunun dışında mescidlerde ve diğer değişik ders halkalarında uydurulmuş salat ve selam türleri bid’attir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem nasıl öğretmişse O’na o şekilde salat ve selam getirmek gerekir. Sünnetle yetinmeyenler ateşle, Cehennem ateşiyle baş başa kalacaklardır.
İlim der ki; Burada Muhammed’in ali ile kastedilen, onun dinine tabi olan herkestir. Çünkü insanın “ali” ile bazen onun dinine tabi olanlar kastedilir; bazen de onun akrabaları kastedilir. Ancak dua makamında onunla genel olan anlamı kastedilir. Zira bu daha kapsamlıdır. Dolayısıyla da “onun aline salat et” cümlesiyle, ona tabi olan herkes kastedilmektedir.
Buhari’den gelen sahih bir rivayette; Cabir b. Abdullah radıyallahu anh’dan rivayet ettiği bir hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı duyduğunda (Ey bu mükemmel çağrının ve vakti gelmiş bulunan namazın sahibi Allah’ım! Muhammed’e vesile makamını ve fazileti ver, O’nu vaad ettiğin Makam-ı Mahmud’a (övülen makama gönder) derse kıyamet gününde ona şefaatim erişir.”(Buhari, 614; Ebû Davud, 529; Tirmizi, 211; Nesai, 2/26; İbn Mace, 722; Ahmed b. Hanbel, 3/354; İbn Hibban, 1689; Sahih)
Müslim’de geçen başka bir hadiste: İmam Müslim’in Abdullah b. Amr b. el-As radıyallahu anh’dan rivayet ettiğine göre o Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işitmiştir: “Müezzini işittiğinizde onun gibi söyleyin, sonra bana salat getirin. Zira, kim bana bir salat getirirse Allah ona on salat (rahmet) eder. Sonra Allah’tan benim için vesile isteyin. Çünkü o Cennet’te Allah’ın sadece bir kuluna olacak bir makamdır ki kendimin o kişi olacağını umarım. Artık kim benim için vesile isterse ona şefaatim erişir.” (Müslim, 384; Ebu Davud, 523; Tirmizi, 3614; Nesai, Ahmed b. Hanbel, Sahih)
Kim, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ezan okunduğunda müezzinin sözlerini aynen tekrar edip O’nun Makam-ı Mahmud’a ulaşması için Allah’a dua ederse Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatini hak eder. Bunun dışında ,insanların kendi icad ettikleri dua şekilleri, kişiyi şirke sokabilir ve bu büyük şirk de olabilir, küçük şirk de olabilir. Buna örnek verecek olursak, kişinin ezandan sonra veya Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in adı anıldığında “Şefaat ya Rasulullah” demesidir. Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in işittiğine inanmaktır. Bu da büyük bir şirktir. Her kim, Rasulullah’a tevessülle birlikte, tevekkül, şefaat ve yardım dilemede bulunursa bu büyük şirktir. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetine bu şekilde bir dua öğretmemiştir.
İlim ehli der ki: ’’Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den veya ondan başka herhangi bir ölüden şefaat talep etmek caiz değil ve ilim ehli indinde bu, büyük şirktir. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem öldükten sonra hiçbir şeye malik değildir. Allah azze ve celle şöyle buyurur: “De ki: Şefaat tümüyle Allah’a aittir.” (Zümer/44) O halde şefaat, Allah subhanehu ve teala’nın mülküdür. Ne Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, ne de ondan başka ölüler, şefaat hususunda veya dua hususunda ya da bunlardan başka herhangi bir şey hakkında ölümden sonra tasarruf sahibi değillerdir. Kişi öldüğü zaman, üç şey müstesna ameli kesilir: “Sadaka-i cariye, kendisinden faydalanılan ilim, ona dua eden salih çocuk.”
O’ndan meded, şefaat veya düşmana karşı zafer istemek ise, cahiliyye ehlinin ve şirk ehlinin amellerindendir. Müslüman’ın bu konuda uyanık olması ve böyle bir işten sakınması gerekir.
Nesai ve Ahmed Müsned de gelen rivayette; Abdullah b. Mes’ud’ radıyallahu anh’dan Rasalullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah’ın yeryüzünde dolaşıp duran melekleri vardır ve bunlar ümmetimden bana gönderilen selamları yanıma ulaştırırlar” buyurmuştur.” (Ahmed Müsned, 1558; Nesai, Müstedrek 3629; Sahih)
Ebu Davud ve Ahmed Müsned de gelen rivayette; Ebu Hureyre’radiyallahu anh dan; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem: “Biri bana selam gönderdiği zaman bu selamına karşılık vermek için Allah ruhumu bana geri verir” buyurmuştur.”(Ebu Davud, 2041; Ahmed Müsned, 1561; Sahih)
Tirmizi’den gelen bir rivayette; İbni Mesud radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü insanların bana en yakın olanları, bana en çok salat getirenlerdir.” (Tirmizi, 484; Zayif)
Ebu Davud İbn Mace, ve Ahmed Müsned, gelen rivayette; Evs b. Evs radıyallahu anh yoluyla Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den şu hadis naklolunmaktadır: “Günlerinizin en faziletli olanlarından biri de Cuma günüdür. Allah Adem’i o gün yarattı. Adem’in ruhu o gün alındı. Sur’a o gün üflenecek ve o gün kıyamet kopacaktır. Bu sebeple o gün bana çok salat ve selam gönderiniz. Çünkü salat ve selamlarınız bana arz olunur.” Sordular: Ey Allah’ın Rasulu! Sen çürümüşken bizim salat ve selamlarımız sana nasıl arz olunur? Şu cevabı verdi: “Şüphesiz Allah, yere Rasullerin cesedlerini yemeyi haram etmiştir.” (Ebu Davud,1047; İbn Mace,1085; Nesai, 1357; Ahmed Müsned, 7475; Müstedrek,1068; Sahih)
Kendilerini bu İslam’a nisbet eden bazı insanlar Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat ettikten sonra yeryüzünde dolaştığını ve hatta kendi meclislerine geldiğini ifade etmektedirler. Bu insanlar, “Ruhaniyet” diye yeni bir görüş ihdas etmişlerdir. Bu görüşün ne Allah azze ve celle’nin kitabında ne de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinde bir delili yoktur. Bu da Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in kainatta bir tasarrufunun olduğuna inanmaktır. Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i Allah azze ve celle’ye denk tutmaktır. Bu da büyük şirktir ve sahibinin ebedi olarak Cehennem’e atılmasına sebep olur. Hadiste de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in belirttiği yeryüzündeki salat ve selamları kendisine getirmeleri için Allah azze ve celle tarafından görevlendirilen melekleri vardır. Aksi olsaydı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yeryüzünde dolaşır ve salat ve selamları bizzat kendisi alırdı.
İlim ehli der ki, ümmetinin amellerinin ona arz edildiğine, onlar içinden hayır olanları görünce hamd ettiğine, şerleri görünce bizim için istiğfarda bulunduğuna dair hadise gelince; bu hadis zayıftır, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih olarak rivayet edilmemiştir. Sahih bile olsaydı, ondan şefaat taleb edebileceğimize delâlet etmezdi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e arz edileceğine dair delil bulunan yegane husus salat ve selamdır. Bundan dolayı şöyle buyurmuştur: “Bana salat edin. Çünkü nerede olursanız olun, bana salatınız ulaştırılır.” Allah’ım Nebimiz Muhammede salat ve selam eyle Kim sabahladığı zaman on kere ve akşamladığı zaman on kere bana salat getirirse kıyamet günü şefaatim ona ulaşır. (Teberani, mecmeuz zevaid tergib ve terhib. Hasen) اللهم صل وسلم على نبينا محمد
Allah azze ve celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ehli beytine, ailesine, ashabına ve güzellikle ona tabi olanlara selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!