Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


 Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;
İttiba, uymak, izlemek, birinin veya bir şeyin peşine düşmektir. İttiba olunan bir kimse, bir cisim, bir iz ve bir emir olabilir. Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde müminlerin kime ve neye uyması, kime ve neye uymaması gerektiğini açıklar. Bir hususa dikkat çekmek yerinde olur: Kur’an-ı Kerim’in birbirinden ayırdığı üç terimin muhteva farklılıklarını iyi kavramak gerekir. Bunlar ibadet, itaat ve ittibadır. İbadet sadece Allah’adır. İtaat ise Allah’a, Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’e ve itaati caiz olan meselelerde kullaradır. İttiba ise Allah’ın uyulmasını istediği kişilere ve şeylere mahsustur. Her üçündeki sapmalar Kur’an’da şiddetle kınanır ve yasaklanır. Biz sadece Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ittiba konusuna temas etmekle yetineceğiz.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ittiba olunmadan ve emirlerine boyun eğilmeden Allah sevgisi gerçekleşmez. Söz, davranış, ahlak ve tavırlarında Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e muhalefet edenler, Allah’ın gazabına ve kahrına uğrayanlardan sayılır. Allah’a ve Rasulune itaat edip, söz ve davranışlarında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olan, ahlak ve adapta ona uyanlar ise Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerden kabul edilir. Nitekim Allah azze ve celle şöyle buruyor;

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Ali İmran/36)

Bu ayet ,Allah’ı gerçek anlamda sevenler ile bunu mücerred bir iddaa olarak ileri sürenlerin kendisi vasıtası ile bilinip ayırt edildiği bir terazidir. Allah’ı sevmenin alameti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmaktır.

Allah azze ve celle, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve O’nun davet ettiği şeylerin tümüne tabi olmayı kendisinin sevgisine ve rızasına giden bir yol olarak bildirmiştir. Allah’ın sevgisine,rıza ve mükafatına mazhar olmak ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in getirmiş olduğu kitap ve sünneti tasdik etmek, onların emirlerine uyup, yasaklarından kaçınmakla mümkün olabilir.Bunu yapanı Allah sever ve sevenlerin mükafatı ile mükafatlandırır; günahlarını bağışlar, kusurlarını örter.

Burada: Peki bununla beraber Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmanın gerçek mahiyeti ve niteliği nedir? diye bir soru farz edilmiş gibidir. Böyle bir soruya da Allah azze ve celle şöylece cevap vermektedir: “De ki: Allah’a ve Rasulune emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak, verdikleri haberleri tasdik etmek sureti ile itaat edin. Eğer bundan yüz çevirirlerse işte bu küfrün ta kendisi olur; bilsinler ki Allah da kafirleri sevmez.” (Ali İmran/ 32)

Rivayet edildiğine göre müslümanlar: Ey Allah’ın Rasulu, Allah’a yemin olsun ki şüphesiz bizler Rabbimizi seviyoruz dediler. Bunun üzerine Allah Teala: “De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz…” buyruğunu indirdi.

İbn Arafe der ki: Araplara göre muhabbet bir şeyi onu kastetmek suretiyle istemektir. El-Ezheri de der ki: Kulun Allah’ı ve Rasulunu sevmesi, onlara itaat etmesi ve emirlerine tabi olmasıdır. Çünkü Allah Teala: “De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz” diye buyurmuştur. Allah’ın kullarını sevmesi, ise mağfirette bulunmak suretiyle onlara nimette bulunmasıdır. Allah Teala: “Muhakkak Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran/32) diye buyurmaktadır. Yani onlara mağfiret buyurmaz, demektir.

Bu ayetin hükmüne göre; Allah’ı sevdiğini iddia ettiği halde, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yoluna ve getirdiği dine, bütün söz ve fiillerinde uymadıkça, bu iddiasında yalancıdır. 

“Andolsun ki Allah’ın Rasulünde sizin için, Allah’ı ve ahreti arzu eden ve Allah’ı çok zikreden kimseler için en güzel bir örnek vardır.” (Ahzab/21)

Bu örnek oluş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bütün tavır ve davranışlarını, hareketlerini kapsayıcı bir özellik taşır. Bu örnek oluşun ümmet için emrettiği şeyler vaciplik, emretmediği şeyler için de müstehaplık (sünnet) vardır.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymayanlar sadece heveslerine uymuş olurlar ki, onlar “Allah’tan bir yol ve gösterici olmaksızın kendi hevasına uyandan daha sapık kim olabilir.” (Kasas/50) tehdidine muhataptırlar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Rabbinden kendisine vahyolunana uymakla emrolunmuştur. İman ehli ise hem Allah’ın Kitabına, hem de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e uymakla mükelleftirler. Yoksa şu hadisin muhattabi olurlar.

Tirmizi’den gelen bir rivayette; Ebu Rafi radiyallahu anh’dan; Rasulullah sallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdu: “Dikkat edin! Sizden biriniz koltuğuna kurulduğu halde benden bir hadis kendisine ulaşacak ta o kimse şöyle diyecek: Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı var. Bu kitapla neyi helal olarak bulursak onu helal sayar haram olan hususları da haram kabul ederiz. Gerçekten Allah Rasulu’nün haram kıldığı bir şey Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (Tirmizi, 2663; İbni Mace,Mukaddime: 2;Ebu Davud,Sünnet :17)

“Sen, Rabbinden sana vahy edilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.” (Enam/106)
“Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.” (Yunus/109)
“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen, dosdoğru yoldasın.” (Zuhruf/43)

İman ehlilnin takip edeceği yol ve menhec Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini telakki edip, idrak etmeleri, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine sarılmaları, bid’atlerden uzak durmalarıdır. Bunu yaptıkları takdirde ahiret günü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in havzından içeceklerini, bid’atlerden uzak durmadıkları takdirde havzın başından kovulacaklarını ve o gün, sonlarının hüsran olacağını Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şu hadislerinde beyan etmişlerdir. 

Buhari’den gelen rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh şöyle rivayet eder: Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem buyurdular ki: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki,ben (kıyamet günü), tıpkı yabancı develerin havuz başında kovulduğu gibi bazı kimseleri havuzumdan kovacağım.” (Buhari,2367; Sahih)

Buhari’nin başka bir rivayetinde şöyle buyurmaktadır: “Ben,onlar bendendirler, derim. Bana, ‘sen onların senin ardından neler uydurduklarını bilmezsin.’ denilir. Ben de, benden sonra dinde değiştirme yapanlar uzak olsunlar, uzak olsunlar! derim.” (Buhari,6584)

Buhari’den gelen başka bir rivayette; Aişe radiyallahu anh’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim bizim bu işimize (dinimize) ondan olmayan bir şey katarsa kattığı şey reddedilir.” (Buhari, 2697;Sahih.)

Muslim’in rivayet ettiği hadiste, Aişe radiyallahu anhuma’dan Rasullulah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi; ”Her kim bizim bu (dinimize) işimize uymayan bir amelde bulunacak olursa, o (amel) reddedilmiştir. (Müslim, 1718;Sahih.)

Ebu Davut ve Tirmizi’den gelen bir rivayette; İrbâd b. Sâriye radiyallahu anh’tan rivayete göre şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize sabah namazını kıldırdı. Sonra yüzünü bizim tarafımıza döndü ve gözleri yaşartan, kalpleri titreten çok etkili bir nasihatte bulundu. Bir adam: ‘Ya Rasûlallah, sanki bu bir vedalaşma konuşmasıdır.’ dedi. Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a karşı takva sahibi olun! Habeşli bir köle dahi olsa, dinleyip itaat etmekten geri durmayın! Benden sonra yaşayacak olanlar kesinlikle birçok ihtilaflar görecekler. Benim sünnetime ve hidâyet ehli raşid halifelerin sünnetinden ayrılmayın! Azı dişlerinizle sıkı sıkıya yapışın! Sonradan ihdas olunan şeylere karşı dikkatli olun! Çünkü her bid’at bir sapıklıktır.” (Ebu Davud,4607; Tirmizi,2676; İbn Mace,Sahih.)

Asrımızın müslamanları bid’atler konusunda haddi aşarak, akidevi meselelerde yahut ameli meselelerde yani dinin bütün konularında bid’ata düşüyorlar. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem hem akidevi hemde ameli dinin bütün meselelerinde bize ne yapmamız gerektiğini bildirmiştir. İnsanlar her bidat çıkardıklarında sünnet yok olup gider. Bu sebeple seleften bir zat şöyle demiştir: “Bir toplum ne kadar bidat türetirse o miktarda sünneti ortadan kaldırılır.” Bidat sünnetlerin unutulmasına ve İslam ümmetinin arasından kalkmasına yol açar. Bunun olmaması içinde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ittiba’nın farz olduğunu ve ittiba olmadığı takdirde ise acıklı bir azabın bizi beklediğini unutmayalım. Bu nedenle bize düşen Allah azze ve celle’nin Rasulune emretmiş olduklarını yapmak ve bidat çıkarmamak. Bizler ne kadar büyük ölçüde sünnete hakkıyla uyarsak, bidatler o derece azalıp yok olacaktır İnşallah. Allah azze ve celle bizi Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem’e hakkıyla ittiba etmeyi nasip etsin. Bizleri bidat çıkarmaktan muhafaza eylesin ve bidatleri yok edip sünneti yaşayıp, çağıran mü’min kullarından eylesin. Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam olsun.

A. Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!