Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

الحمدالله رب العالمين و الصلاةو السلام على اشرف الانبياء والمرسلين اما بعد
Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;

Allah azze ve celle’nin sema’da ve arşına istiva etmesi bi’dat ehlinin iddia ettiği gibi, bir hadisle sabit değildir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den Allah azze ve celle’nin sema’da olduğuna dair birçok hadis gelmiştir. Bizzat Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendisi, “Ben Sema’dakinin emini olduğum halde, siz yerdekilere merhamet edin ki, sema’da olan Allah azze ve celle de size rahmet etsin”. “Ey Sema’daki Rabbim katından bizlere şifa ver.“ Bu rivayetler aşağıda yirmi hadis de yer alacaktır. Bu hadislerin hepsi sahih olarak gelmiştir, bunları sapık ve ve saptırıcılardan başkası da inkar etmez. Kalplerinde maraz olanlar Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerini inkar ederler. Allah azze ve celle bizleri bu sapıkların şerrinden muhafaza etsin ve bizleri onlardan uzak eylesin.
İlim ehli derki; Allah’ın nerede olduğu sorusuna, semada cevabını veren meşhur cariye hadisi ile ilgili olarak da şöyle demiştir: Bu, Allah’ın göğün içinde olduğunu ve göklerin onu kuşatma anlamına gelmez. Bunu ümmetin selef ve imamlarından kimse söylememiştir. Aksine Allah Te’ala’nın göklerin üstünde, arşı üzerinde ve yaratıklarından ayrı olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Zatında mahluklardan hiçbir şey olmadığı gibi, onlarda da zatından hiçbir şey yoktur.

İlim ehli derki; Malik ibn Enes rahimehullah da şöyle demiştir: Allah göğün üstünde ve ilmi her yerdedir. Allah’ın göğün içinde ve onunla kuşatılmış olduğuna, arşa veya başka bir yaratığa muhtaç olduğuna, arşının üzerine istiva etmesi mahlukun sandalyesi üzerine oturması gibi olduğuna inanan kimse, sapıklık içinde olup cahil ve bidat ehlindendir. Göklerin üstünde ibadet edilen bir ilahın bulunmadığına, arşın üzerinde kendisine ibadet edilen ve namaz kılınan bir Rabbin bulunmadığına, Muhammed sallallaahu aleyhi ve sellem’in Allah’ın yanına Mirac’a gitmediğine, Kur’an’ın Allah’ın katından inmediğine inanan kimse sapık, bid’atçı, muattıladan bir Firavn’dur.

İlim ehli derki; “Allah’ın semada olduğuna inanmayan sapıklıktadır.” diyen kimse, bununla Allah’ın ihata edecek ve kuşatacak şekilde göğün içinde olduğuna inanmayan kimseyi kast etmişse, hata etmiştir. Ama Allah’ın göklerin üstünde, yaratıklardan ayrı olduğuna dair Kur’an ve Sünnet’in söylediklerine, ümmetin selef ve imamlarının üzerinde ittifak ettiklerine inanan kimseyi kast etmişse isabet etmiştir. Şüphe yok ki, buna inanmayan kimse Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i yalanlamış, mü’minlerin gittiği yoldan başka bir yola uymuş, gerçekte de Rabbini (ta’til etmiş) ve inkar etmiş olur. Hakikatte ibadet ettiği bir ilahı, dua ettiği ve istediği bir Rabbi mevcud olmaz. Bu da muattıl olan Firavn ve tabilerinden cehmiyye ve benzerlerinin görüşüdür.

1- Müslim’den gelen bir rivayette; Muaviye radiyallahu anh dedi ki: Benim bir cariyem vardı. Uhud ve Cevvaniye taraflarında koyunlarımı otlatırdı. Bir gün yanına gitmiştim de bir kurdun koyunlarından birisini alıp gitmiş olduğunu gördüm. Ben de Ademoğullarından bir kişiyim, onlar nasıl üzülüyorsa ben de böyle üzülürüm ama ona bir tokat vurdum . Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim bana bu işin büyük bir iş olduğunu söyledi. Ben; “Ey Allah’ın Rasulu o halde o cariyeyi azad edeyim mi?” dedim. O: “Onu bana getir” buyurdu. Ben de cariyeyi yanına götürdüm. Ona: “Allah nerededir” dedi. Cariye, “Semadadır” dedi. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben kimim” dedi. Cariye: “Sen Allah’ın Rasulusun” dedi. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem (bana): “Ona hürriyetini ver çünkü o bir müminedir” buyurdu. (Müslim,537; Ebu Davud,930; Sahih)

İşte bu şekilde: Allah nerede, diye kendisine sorulan herkesin, fıtratı gereği hemen: “Semadadır” dediğini görüyoruz. Bu rivayette iki mesele vardır: Birincisi müslümanın: Allah nerededir diye sormasının meşru olduğudur. İkincisi ise, kendisine soru sorulan kimsenin: “Semadadır” diyeceğidir. Bu iki meseleyi inkar edip reddeden bir kimse aslında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı tepki gösteriyor demektir.

2- Müslim’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadise göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Nefsim elinde olana yemin ederim ki, bir erkek hanımını yatağına çağırdığı halde onun isteğini kabul etmeyecek olursa, mutlaka semada olan Allah kadına kocası ondan hoşnut oluncaya kadar gazap eder.” (Müslim, Sahih)
Bu hadisteki delil olan lafız; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in, erkek eşini yatağa davet ettiği halde istediğini yapmazsa, semada olan Allah azze ve celle’nin gazap ettiğini soylemesidir.

3- Tirmizi’den gelen bir rivayette; Abdullah bin Ömer radiyallahu anh’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Merhamet edenlere, Rahman olan Allah merhamet eder. Siz yer yüzündekilere merhamet edin ki, semadaki Allah da size merhamet etsin.” (Ebu Davud, 4941; Tirmizi, 1924; Sahih)

Yer yüzünde bulunan insan, hayvan ne varsa bütün canlılara merhamet edenlere semada olan Allah Teala merhamet eder. Bütün hayvanlar insanın emrine verilmiştir, fakat onlara zulm edilmemesi de emir edilmiştir

4- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle derken dinledim: “Ali b. Ebi Talib radıyallâhu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Yemen’den tabaklanmış bir deri içerisinde toprağından ayrıştırılmamış azıcık bir altın gönderdi. (Ebu Said) dedi ki: Bunu şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyn b. Bedr, Akra b. Habis ve Zeyd el-Hayl ile dördüncüleri ise ya Alkame ya da Amir b. et-Tufayl idi. Ashabından bir adam: Biz buna bu şahıslardan daha bu hediyyeye hak sahibi idik dedi. Bu söyledikleri Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ‘e ulaşınca şöyle buyurdu: Ben semada bulunanın Allah’ın emini iken, bana sabah akşam semanın haberi geliyorken, siz benden emin değil misiniz?.” (Buhari, 4351; Müslim, Zekat-144; Sahih)

Bu hadisteki, delil olacak lafız Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in “Ben semada olan Allah’ın emini olduğum halde, siz benden emin değil misiniz?“ Nebi sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir zaman Allah azze ve celle mekandan ve zamandan münezzehtir cümlesini kullanmamıştır ve Arapçayı da en iyi bilen kendisi idi.

5- Ebu Davud’dan gelen bir rivayette; Bir hastalık dolayısıyla şifa arayan şahsa Ebu’d-Derda radiyallahu anh, Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’e şu du’asını nakletmiştir: “Semada olan Rabbımız, ismini takdis ederim. Hükmün sema ve arzdadır, nasıl ki rahmetin de semadadır. Rahmetini arz üzerinde de kıl ve günahlarımızı, hatalarımızı mağfiret et; sen iyilerin Rabbısın. Bu ağrı için rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa ver. İnşaallah bundan sonra iyi olur.” (Ebu Davud, 3892; Sahih)

Bu hadisteki delil de; “Ey semada olan rabbimiz ismini takdis ederiz” lafzıdır. Nebi sallalahu aleyhi ve sellem dua ederken aynen bu lafzı kullanmıştır. Nebi sallalahu aleyhi ve sellem dua ederken, Allah’ım sen zamandan ve mekandan münezzehsin dememiştir. Allah mekandan ve zamandan münezzehtir kelimesi, bu şekilde kullanımlarda Allah azze ve celle’yi noksan sıfatlardan tenzih yoktur, bizatihi ta’til (yokluk) vardır.

6- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Cemre’nin nakline göre İbn Abbas radiyallahu anh’a şöyle demiştir: Ebu Zerr’e radiyallahu anh, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Rasul olarak gönderildiği haberi ulaştığında kardeşine “Benim için şu kendisine semadan haber gelmekte olduğunu söyleyen adamın ilmini öğren” dedi. Mücahid “Salih amel güzel kelimeyi yükseltir”, “zi’l-mearic”in manası meleklerdir ki onlar Allah’a yükselirler deniyor demiştir.” (Buhari, Muallak; Sahih)

Kendisine Nebi gelmediği halde, her insanın fıtratında Allah azze ve celle’nin yukarıda olduğunu ve Allah azze ve celle’nin bu fıtrat üzere yarattığını, kendisine felsefe ve kelam bulaşmayan insanların, dua ettiklerinde; semaya yöneldiğini, Allah yukarıda şahittir demeleri, köylerde yaşlı kadınların Allah nerede dediklerinde yukarda olduğunu söyledikleri tecrübe ile sabittir. Ebu Zerr adıyallahu anh’ın kardeşine “kendisine semadan haber gelen adamın ilmini öğren” demesi, bunun delilidir.

7- Buhari’den gelen bir rivayette; Hiçbir kimsenin benzeri bir topluluğun etrafında bulunmadığı, o en büyük gün bir araya geldiği, en büyük günde ve en büyük yerde onlara şöyleşti: Cabir b. Abdullah radıyallahu anh “Sizlere benim hakkımda soru sorulacaktır. Ne diyeceksiniz?” Onlar cevap verdiler: Senin tebliğ ettiğine, görevini eksiksiz yerine getirdiğine, en güzel şekilde nasihatta bulunduğuna şahitlik edeceğiz. Bunun üzerine baş parmağını semaya doğru kaldırdı. Parmağını semanın da, her şeyin de üstünde olana kaldırarak; “Şahid ol Allah’ım” dedi.” (Buhari, 1739; Muslim, 1218; Ebu Davud, 1905; İbn mace 3074; Sahih)

Veda haccında, Nebi sallalahu aleyhi ve selem sahabenin çoğunluğunun olduğu topluluğa tebliğ ettim mi diye sorup, semaya yönelerek parmağı ile işaret ederek “ey rabbim şahit ol“ demesi buradaki hadise delilidir.

8- Buhari’den gelen bir rivayette; Enes b. Malik şöyle dedi: Hicab ayeti (Ahzab/37) Zeyd ve Zeyneb bnt. Cahş’ın hakkında indi.Nebi sallallahu aleyhi ve sellem o gün Zeyneb’in düğün yemeği olarak insanlara et ve ekmek yedirdi. Zeyneb de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in diğer eşlerine karşı övünüp, iftihar ederdi ve “Şüphesiz Allah beni Nebi ile semada nikah etti” derdi.” (Buhari, 7421; Sahih)

Nebi sallallahu aleyhi ve selem’in zevcesi Zeyneb radıyallahu anh bir başka rivayette arşın üzerinde nikahımız kıyıldı, bir rivayette de ; Allah azze ve celle semada nikahımı kıydı demiştir bu açık bir delildir.

9- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre’nin radiyallahu anh nakline göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Allah Te’ala bütün yaratıkları yaratmayı hükmettiği zaman arşının üstünde yanında bulunan bir kitapta şunu yazdı: “Şüphesiz benim rahmetim gazabımı geçmiştir.” dedi.” (Buhari, 7422; Muslim, 2751; Tirmizi, 3543; İbn Mace, 4295; Sahih)

Bu hadisteki delil; Allah azze ve celle her şeyi takdir ettikten sonra, arşının üstünde yanında olan bir kitaba şunu yazdı; “rahmetim gazabımı geçmiştir” bu hadis sarih bir delildir.

10- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın nakline göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Sizler Allah’tan istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin. Çünkü o cennetin en üstünü ve en yükse olanıdır. Firdevs’in üstünde Rahmanın arşı vardır. Cennetin ırmakları Firdevs’ten fışkırıp akarlar” buyurdu.” (Buhari, 7423; Muslim; Sahih)

Bu hadisteki delil; Firdevs cenentinin tavanı arştır. Allah azze ve celle’ye en yakın yer firdevs cennetidir. Firdevs’le Allah azze celle’nin yüzünü görme arasında nurdan ve ateşten bir örtü vardır. Nebi sallalahu aleyhi ve sellem “istediğiniz zaman Allah’tan Firdevs i isteyin demişdir.”

11- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Zerr radiyallahu anh dedi ki: “Güneşin batımına yakın mescitte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte idim. Ey Ebu Zerr, dedi güneşin nereye gittiğini biliyor musun? Ben: Allah ve Rasulu en iyi bilir, dedim. O şöyle buyurdu: Güneş gider ve nihayet arşın altında Rabbinin huzurunda secdeye varır. Geri dönmek için izin ister, ona izin verilir. Sanki ona, geldiğin yerden geri dön, denilmiş gibi olur. O da doğduğu yere geri döner. İşte onun karar kılacağı yeri de budur. Sonra: “Güneş kendisi için belirlenmiş bir karar yerine kadar akıp gider. İşte bu Aziz, Alim takdiridir.” (Yasin/38) buyruğunu okudu.” (Buhari, 4802; Muslim, 159; Tirmizi,2186; Sahih)

Bu hadisteki delil; Güneşin, batarken Rahmanın huzuruna gidip arşın altına secde edip izin alarak geri dönerek, doğduğu yerden doğmasıdır. Sadık-ul mestuk olan zat Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunu haber vermiştir.

12- Buhari’den gelen bir rivayette; Nitekim sahih bir hadiste şöyle buyrulmuştur: Ebu Hureyre’nin radiyallahu anh nakline göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bazı melekler gece, bazıları da gündüz nöbetleşe yanınıza gelir. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler. Daha sonra gece sizin yanınızda olanlar Allah Te’ala’nın huzuruna çıkar. Allah Te’ala kullarını en iyi kendisi bilmesine rağmen yine de onlara ‘Kullarımı nasıl bıraktınız?’ diye sorar. Onlar da ‘Yanlarından ayrılırken namaz kılıyorlardı. Yanlarına vardığımızda da namaz kılıyorlardı diye cevap verirler.” (Buhari, 7429; Muslim, 652; Sahih)

Zira melekler nöbetleşe başımızda beklerler ve nöbet değişimi için sabah ile ikindi namazlarında buluşurlar. Bir kısmı yanımızda kalırken diğerleri kulların amellerini alıp semaya Allah Te’la’nın huzuruna yükselirler.

13- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre’nın radiyallahu anh nakline göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim helal kazancından bir tek hurma değerinde bir şey sadaka verirse -ki Allah Te’ala’ya helal olandan başkası yükselmez- şüphesiz Allah onu sağ eliyle kabul eder. Sonra o tek hurma kadar sadakayı dağ gibi oluncaya kadar sizden birbirinizin tayını dikkatle büyüttüğü gibi sadaka sahibi için büyütür.” (Buhari, 7430; Sahih)

Bu hadisteki delil; tasadduk edilenlerin ve Salih amellerin Allah azze ve celle’ye yükseleceğini, bu amellerin hem ihlasla ve sünnete uygun olarak yapıldığından Allah azze ve celle’nin katına yükseleceğine ve sevabının kat kat olacağına delildir.

14- Buhari’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Allah, semada bir işe hükmedip onu emretiğinde; Melekler O’nun sözünü yerine getirmekle görevli kimseler olarak kanatlarını çırpar dururlar. O’nun sözü onlara, düz kayaya şiddetle vurulan bir zincir’in benziyen sesi gibi ulaşır. ‘(Melekler) Sonunda yüreklerinden korku giderilince, birbirlerine: ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ diye sorarlar. Diğerleri de ‘hakkı’ diye cevap verirler. O çok yüce ve çok büyüktür.’ (Sebe/23)” (Buhari, 4800; Tirmizi, 3223; Sahih)

Bu hadisteki delilde; Allah azze ve celle semada bir hüküm verdiğinde, Allah azze ve celle’nin semada olduğuna delildir.

15- Müslim’den gelen bir rivayette; Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan: Rasulullah sallalllahu aleyhi ve sellem “Ey yedi semavatın Rabbi, pek büyük Arşın Rabbi, bizim ve her şeyin Rabbi, Tevrat’ı ve İncil’i, Furkan’ı indiren, taneyi ve çekirdeği yarıp, çatlatan Allah’ım! Senden başka ilah yoktur. Alnından yakaladığın her şeyin şerrinden sana sığınırım. Sen İlksin, senden önce hiçbir şey yok, sen Ahirsin, senden sonra hiçbir şey yok, sen Zahirsin, senin üstünde hiçbir şey yok, sen Batınsın, senin ötende hiçbir şey yoktur. Borcumuzu öde ve bizi fakirlikten ve ihtiyaçtan kurtar.” (Muslim, 2713; Ebu Davud; 5051 Tirmizi, 3400; İbn Mace, 3831; Sahih)

Bu hadisteki delil de; Allah azze ve celle’nin zahir ismini, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in her şeyin fevkindedir. Başka bir tefsire de gerek bırakmıyor.

16- Buhari’den gelen bir rivayette; Kureyza oğulları günü Sad bin Muaz radıyallahu anh onlar hakkında savaşçılarının öldürülmesi, çoluk çocuklarının da esir alınması şeklinde hüküm vermesi üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Andolsun ki onlar hakkında yedi semanın üstünden mutlak melik Allah’ ın hükmü ile hüküm vermiş bulunuyorsun.” (Buhari, 3034; Muslim, 1768; Sahih)

Sad bin Muaz radıyallahu anh, Kureyza günü Yahudiler hakkında verdiği hükümden dolayı, sen semada olan Allah’ın hükmüyle hükmettin demesi delildir.

17- Darimi’den gelen bir rivayette; Ömer radıyallahu anh’dan rivayete göre bir seferinde yaşlı bir kadının yanından geçerken, bu kadın onu durdurmuş o da onunla birlikte durup onunla konuşmaya koyulmuş. Bir adam: Ey mü’minlerin emiri, bu yaşlı kadından ötürü insanları beklettin deyince, şöyle cevap vermiş: Yazık sana, sen bunun kim olduğunu biliyor musun? Bu, Allah Te’ala’nın şikayetini yedi semanın üstünden dinleyip kabul ettiği kadındır. Bu, Allah Te’ala’nın hakkında: “Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah’a şikayet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah işitmiştir.” (Mücadele /1) buyruğunu indirdiği Havle’dir.” ( Darimi Sunen; Sahih)
Ömer radıyallahu anh, bu hadisteki yaşlı kadının Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’le tartışıp, Allah azze ve celle’nin sesini yedi kat semadan işitmesi demesi delildir.

18- Tirmizi’den gelen bir rivayette; Selman El-Farisi radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Muhakkak Rabbimiz Tebareke ve Te’ala haya edicidir. Bir kulu ellerini kaldırıp ona dua ettiğinde, onun ellerini boş olarak çevirmekten haya eder .” (Ebu Davud, 1488; Tirmizi, 3556; Sahih)

Bu hadisteki delil; kulun ellerini Allah azze ve celle’ye doğru uzatması, Nebi sallalahu aleyhi ve sellem, Allah azze ve celle’nin kulunun ellerini geri çevirmekten haya eder demesidir.

19- Buhari’den gelen bir rivayette; Enes ibn malik radiyallahu anh Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’de “Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa’nın yanına ulaştı. Musa onu biraz alıkoydu ve “Ya Muhammed Rabbin sana neyi emretti diye sordu. “Rabbim bana her gün ve gecede elli namaz emretti” dedi. Musa “Senin ümmetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabbin senden ve ümmetinden bunu hafifletsin” dedi. Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Cebrail’e yöneldi ve sanki bu konuda Cebrail’le istişare etmek istiyor gibiydi. Cebrail kendisine “Evet, istersen bunu iste!” diye işaret etti. Akabinde Cebrail onu cebbar olan Allah’ın huzuruna doğru yükseltti. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Cebbar olan Allah evvelki durduğu makamında idi. “Ey Rabbim! Hafiflet çünkü ümmetin buna güç yetiremez!” dedi. Allah azze ve celle elliden on namazı indirdi. Sonra…” (Buhari, 7517; Muslim; Sahih)

Allah Rasulu sallallahu aleyi ve sellem’in miraca çıktığında Allah azze ve celle’nin 50 vakit namazı farz kıldığında Musa aleyhisselamın yanına indiğinde musa aleyhisselam senin ümmetin bunları yapamaz sen çık bunların hafifletilmesini dile dediğinde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Cebrail’e yöneldi” Evet, istersen bunu iste!” diye işaret etti. Akabinde Cebrail onu cebbar olan Allah’ın huzuruna doğru yükseltti. Buradaki delil Nebi sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Cebbar olan Allah evvelki durduğu makamında idi.

20- Bu hadis açık bir delildir İbn Mes’ud radiyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir. “Dünya seması ile ondan sonraki sema arasında beşyüz yıl vardır. Her bir sema ile diğer sema arasında beş yüz yıl vardır. Yedinci sema ile Kürsi arasında beş yüz yıl vardır. Kürsi ile su arasında beş yüz yıl vardır. Arş ise suyun üstündedir. Allah Arş ın’üstündedir; sizin amellerinizden hiçbir şey O’na gizli kalmaz.” (Buhari Halku ef’ali’l-ibad,130; İbn hüzeyme, kitabu tevhid; Tebarani, el-mücemul kebir; Hasen)

Ehli sünnet Gerek Allah azze ve celle’nin kitabında kendisini, gerekse Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem O’nu ne ile nitelendirmişse bunlara tahrif (değiştirmek) ve ta’til (işlevsiz kılmak), tekyif (niteliğini araştırmamak) ve temsile (bir şeye örnek vermek) tabi tutmadan inanmak da Allah’a iman etmenin kapsamı içindedir. Ehli sünnette, bütün sıfatlar içinde bu kaide geçirlidir. Allah azze ve celle’nin semada arşa istiva ettiğini nefsini ilah edinen kör taklitçiden başkası inkar etmez. Allah Teala’nın semada yanı arşın üzerinde olduğunu inkar edenler tekfir edilirimi? Bu meselede zahir açık olmadığı için ve hafi yanı gizli oluduğu için ilim ehli; “İbn Useymin rahimehullah’ şöyle demiştir; “Bizler, (Allah her yerdedir? sözünü söyleyen kafir olur) diye genelleme yaparız. Fakat mesele belli bir kişiye gelince ikameti hüccet yapılmadıkça onu tekfir etmeyiz. Çünkü belki de o, bu sözü söyleyen kişilerin arasında yaşadı. (Yani sadece bunu gördü, cahil bir kimse). Nitekim böyle kimselerin sayısıda günümüzde çoktur. “(Kavaid el-Musla) Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e ,O’nun ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.
A. Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!