Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Allah’a hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ve ashabına ve güzellikle onlara tabi olanlara selam olsun. Bundan sonra; Allah azze ve celle’nin sıfatlarından, parmak (isba) sıfatı ve tutmak (imsak) sıfatı. Parmak sıfatı zati bir sıfattır, tutma (imsak) sıfatı da fiili bir sıfattır. Bu sıfatlar Allah azze ve celle’nin kitabında, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinde ve selef alimlerinin icmasıylada sabittir. Allah Tebareke ve Teala‘nın Kitabından deliller.
وما قدروا الله حق قدره و الارض جميعا قبضته يوم القيامة والسماو ات مطو يا ت بييمينه سبحانه وتعالئ عما يشركون
“Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler. Halbuki kıyamet gününde arz bütünü ile onun avucundadır. Gökler ise onun sağ eli ile durulmuş olacaktır. O şirk koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir.” (Zumer/67)
Muhammed b. Ka’b kureyzi rahimehullah dedi ki: Eğer onun değerini hakkıyla bilmiş olsalardı onu yalanlamazlardı.” Sahih Eser Ali b. Ebi Talha, İbn Abbas radıyallahu anh’dan: “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler” buyruğu hakkında şöyle dediğini nakletmektedir: Bunlar Allah’ın kendileri üzerine muktedir olduğuna iman etmeyen kâfirlerdir. Allah azze ve celle’nin her şeye kadir olduğuna iman eden bir kimse Allah subhanehu ve teala’yı gereği gibi takdir edebilmiş demektir. Buna iman etmeyen bir kimse ise Allah’ı gereği gibi takdir edememiş olur.” (Sahih Eser)
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette: Allah azze ve celle’nin: “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler” buyruğu hakkında Abdullah b. Mesud radiyallahu anh dedi ki: Yahudi alimlerinden biri Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek şöyle dedi: Ey Muhammed, biz aziz ve celil olan Allah’ın gökleri bir parmak, yerleri bir parmak, ağaçları bir parmak, suyu ve toprağı bir parmak, diğer yaratılmışları da bir parmak üzerine koyup: Ben el-Melik olanım! diyeceği bilgisini buluyoruz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hahamın söylediklerini tasdik ederek azı dişleri görününceye kadar güldü sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler. Hâlbuki kıyamet gününde arz bütünü ile onun avucundadır…” (Zumer/67) ayetini okudu.” (Buhari, 4811; Muslim, 2786; Tirmizi, Nesai, Sahih)
Yahudi alimlerinden birisi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip; Ey Muhammed, biz aziz ve celil olan Allah’ın gökleri bir parmağında, yerleri bir parmağında. Bu mesele, Nebi sallalahu aleyhi ve selem yahudiyi tasdik etmiştir ve onu doğrulamıştır. Çünkü sahih hadislerde de geldiğine göre; Nebi sallalahu aleyhi ve sellem, insanların kalpleri Rahman’ın iki parmağı arasındadır buyurmuştur.
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette: Abdullah b. Mesud radıyallahu anh dedi ki: Kitap ehlinden bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek: Ey Ebu’l-Kasım, sana Allah azze ve celle’nin bütün yaratılmışları bir parmak, gökleri bir parmak, yerleri bir parmak, ağaçları bir parmak, suyu ve toprağı bir parmak üzerinde taşıyacağı bilgisi ulaştı mı? (Abdullah b. Mesud) dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem azı dişleri görününceye kadar güldü. Aziz ve celil olan Allah da onun üzerine: “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler.” (Zumer/67) ayetini sonuna kadar okudu.” (Buhari, 7415; Muslim, 2786; Nesai, Müsned, Sahih)
Parmakla ilgili hadisler, İmam Buhari rahimehullah üç senetle rivayet etmiştir. Bu hadislerin lafızları birbirine benzese de metinleri lafızları farklıdır. Senetler üç ayrı tarikten rivayet olunmuştur. Ayrıca; İbn-i Ömer radıyallahu anh’dan da hadis rivayet gelmiştir.
Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’dan rivayete göre, şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i minberde şöyle buyururken işittim: “Cebbar olan Allah, gökleri ve yerleri avucunun içine alarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu söylerken elini bir böyle bir şöyle çevirerek diyordu ki : “Cebbar olan Benim, Melik olan Benim. Nerede dünyadaki cebbarlar, nerede dünyadaki büyüklenenler. Abdullah b. Ömer diyor ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuşmasını yaparken sağına ve soluna eğiliyordu. O kadar ki minber altında sallanıyordu. Ben de minberle birlikte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem düşecek mi diye kendi kendime endişeleniyordum.” (Müslim, 2788; İbn Mace, 4275; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir gün hutbe verirken, Cabbar olan Allah gökleri ve yeri avucunun içine alarak, bunu göstermek için Nebi sallalahu aleyhi ve sellem kendi avucunu açıp kapatmıştır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in bu eylemi uzva işaret değildir, sıfata işarettir. Allah azze ve celle’nin el ve parmak sıfatı vardır ve O bir şeye benzemez. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şura/11) Kalpler Rahman’ın iki parmağı arasındadır: aşağıda vereceğimiz hadislerde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir; İnsanların kalpleri Allah azze ve celle’nin iki parmağı arasındadır. O dilediği gibi tasarruf eder, kiminin kalbini hidayete erdirir, kimininkini saptırır. “O dilediğini yapandır.” (Buruc/16)
Tirmizi’den gelen sahih bir rivayette; Enes radıyallahu anh’dan rivayete göre, şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem çokça “Ey kalpleri halden hale değiştiren Allah’ım kalbimi dinin üzere sabit kıl demeyi çokça yapardı. Ey Allah’ın Rasulu dedim, “sana ve getirdiğine inandık bu durumda hala bizim hakkımızda korkuyor musun?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Evet çünkü kalpler Allah’ın iki parmağı arasındadır, onları dilediği şekilde evirip çevirir.” (Tirmizi, 2140; Ahmed b. Hanbel Müsned, Sahih)
İbni Mace’den gelen sahih bir rivayette; Nüvas b. Sem’an el-Kilabi’den şöyle nakleder; Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim: “Her bir kalp mutlaka Rahman’ın parmaklarından iki parmak arasındadır. Doğru yolda olmasını dilerse onda tutar, saptırmayı isterse saptırır.” Nebi sallallahu aleyhi ve sellem yine şöyle derdi: Ey kalpleri evirip çeviren, kalbimizi dininde sabit kıl.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yine “Mizan (terazi) Rahman’ın elindedir; onu (onunla insanları) alçaltır ve yükseltir.” buyurmuştur. (Nesai, sunen-i kubra 7738; İbn Mace, 199; Müsned, 16972; Sahih)
Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Abdullah b. Amr radıyallahu anh’dan şöyle nakleder: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’i “Şüphesiz Ademoğullarının kalpleri Rahman’ın parmaklarından iki parmak arasındadır. Hepsi tek bir kalp gibidir. Allah Teala onlarda dilediği şekilde tasarrufta bulunur.” buyururken işittim. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem sonra şöyle dedi: “Allah’ım, ey kalpleri evirip çeviren. Kalplerimizi sana itaate çevir.” (Muslim, 2654; Ahmed b. Hanbel Musned; Sahih)
Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Allah Teâlâ yeryüzünü avucunun içine alacak, sağ eliyle de gökleri dürecek. Sonra “Ben melikim, yeryüzünün melikleri nerede?” buyuracak. (Buhari, 4812; Müslim, 2787; Sahih)
Buhari ve Müslim den gelen sahih bir rivayette; İbn Ömer radıyallahu anh’ın nakline göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Şüphesiz Allah kıyamet gününde bütün arzı avucunun içine alır, gökler de onun sağ elinde olur. Sonra ‘Melik ancak benim!’ der.”(Buhari, 7414; Müslim; Sahih)
Allah azze ve celle’nin kainatı avuçlaması, O’nun fiili sıfatlarındandır ve lazimi sıfattır. El sıfatı da Zati sıfattır (müteaddi) sıfattır. İbni Abbas radıyallahu anh’ın açıklaması da şöyledir: “Allah, yedi kat gökleri ve yedi kat yerleri, içerisindeki yaratıklarıyla birlikte dürer. Bunların hepsini, sağ eliyle dürer. Bütün bunlar, O’nun elinde bir hardal tanesi kadardır.”

ان الله يمسك السماوات والارض ان تزولا
“Muhakkak ki Allah, göklerle yeri zeval bulmasınlar diye tutar. Eğer zeval bulsalar andolsun ki ondan başka hiçbir kimse onları tutamaz. Muhakkak o halimdir. Bağışlayıcıdır.” (Fatır/41)
Allah Teala emri ile göğün ve yerin ayakta durduğu muazzam kudretini göklerde ve yerde var olan ve onları tutan gücü haber vermek üzere şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki Allah göklerle yeri zeval bulmasınlar” yani bulundukları yerlerden başka yerlere gitmesinler” diye tutar.” Nitekim başka yerde de şöyle buyurmaktadır: “Onun izni olmadıkça yerin üzerine düşmesin diye semayı o tutuyor.” (Hac/65) “Eğer zeval bulsalar andolsun ki ondan başka hiçbir kimse onları tutamaz.” Yani onların varlıklarının devam etmesini ve bu halleri üzere kalmasını ondan başka sağlayacak güce kimse sahip değildir. Bununla birlikte o “Halimdir, Ğafurdur.” Yani kullarının kendisini inkâr edip, kendisine isyan ettiklerini gördüğü halde yine de bunları hemen cezalandırmıyor, geciktiriyor, mühlet veriyor, erteliyor, acele etmiyor. Kimilerinin günahını örtüyor ve bağışlıyor. Bu sebeple de yüce Rabbimiz: “Muhakkak o Halimdir, Ğafurdur” buyurmaktadır. (İbn Kesir)
Allah azze ve celle’nin yeri ve göğü tutması fiili bir sıfattır. O’nun fiilleri mahluk değildir. Yaratılmışların fiilleri mahluktur. Cehmiye ve Mutezile, Allah azze ve celle’nin fiillerinin mahlûk ve yaratılmışların fiilleri mahluk değildir diyerek küfre girmişlerdir.
Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği hadis de Abdullah b. Mesud radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Yahudi âlimlerinden biri geldi ve “Ya Muhammed Şüphesiz Allah (kıyamet günü) göğü bir parmağı üzerine, yeri bir parmağı üzerine, dağları bir parmağı üzerine, ağaçları ve nehirleri bir parmağı üzerine ve diğer mahlukları da bir parmağı üzerine kor. Sonra eliyle ‘Melik ancak benim!’ buyurur, dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve “Allah’ı gereği gibi tanımadılar.” (Zumer/67) (Buhari, 7451; Müslim; Sahih)
Bu ve benzeri ayetler ve hadisler hakkında izlenmesi gereken yol ise selefin gittiği yoldur. O da herhangi bir tekyif (keyfiyetlendirme), tahrif (dilde değiştirmek terim olarak ayet ve hadisi lafız veya anlam olarak değiştimektir), temsil (bir şeye örnek vermek) etme veya ta’dil (işlevsiz kılmak boşaltmak) söz konusu olmaksızın ayeti olduğu gibi kabul etmektir. İmamı Buhari rahimehullah’ın hocası Nu’aym bin Hammat rahimehullah, şöyle söylemiştir: Kim Allah Azze ve Celle’yi yaratıklara benzetirse kafirdir ve kim Allah Azze ve Celle’nin kendine vasf ettiği şeyleri de inkar ederese kafirdir. Ehl-i Sünnetin yolu Allah Azze ve Celle’nin sıfatlarında yaratılanlarla isimde benzerlik vardır, keyfiyette benzerlik yoktur. Allah Azze ve Celle’nin gazab sıfatı vardır, insanlar da gazaplanır. Bunda isimde benzerlik vardır, keyfiyette benzerlik yoktur. Allah Azze ve Celle’nin sıfatlarının bir keyfiyeti vardır ama insanoğlu bu keyfiyetini nasıllığını hiçbir zaman bilemeyecek, Allah Azze ve Celle’nin Zatının Künhüne vakıf olamayacaktır.
Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem bu ayetlerde ve hadislerde Allah azze ve celle’nin eli olduğuna buna bağlı avucu olduğuna ve parmağı olduğuna ve imsak tutma sıfatları olduğunu ispat etmektedir. Bizim bu sıfatlara imanımız keyfiyetlendirilmeden nitelik vermeden iman etmek, sıfatların keyfiyetini nasıllığını Allah’a havale etmektir. Allah azze ve celle’nin Sıfatlarını dilde mana olarak biliyoruz fakat keyfiyetini nasıllığını ve niteliğini bilmiyoruz. Cehmiyye mutezile ve kelamcılar Allah Teala bu gibi sıfatları ya tahrif yada inkar etmişlerdir. Kim isim ve sıfat tevhidine bu kaide ve kurallara göre iman ederse Allah azze ve celle’nin kadrini bilmiş olur. Her kimde böyle iman etmese Allah azze ve celle’nin kadrini takdir etmemiş olur imanıda sapıklık oranında eksik olur. Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e, O’nun ailesine ve ashabına salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!