Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


الحمدالله رب العالمين و الصلاةو السلام على اشرف الانبياء والمرسلين اما بعد
Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;

‘’Baldırın açılacağı o günde, onlar secde etmeye davet olunurlar ama güçleri yetmez.’’ (Kalem/42)
‘’Gözleri önlerine eğilmiş, kendilerini de bir zillet kaplamış olarak. Halbuki onlar sapasağlam iken secdeye çağrılıyorlardı.’’ (Kalem/43)
Bu ve benzeri ayetler ve hadisler hakkında izlenmesi gereken yol ise selefin gittiği yoldur. O da herhangi bir tekyif (keyfiyetlendirme), tahrif (dilde değiştirmek terim olarak ayet ve hadisi lafız veya anlam olarak değiştirmektir), temsil (bir şeye örnek vermek) veya ta’til (işlevsiz kılmak, boşaltmak) söz konusu olmaksızın ayeti olduğu gibi kabul etmektir. İmam Buhari rahimehullah’ın hocası Nu’aym bin Hammad rahimehullah, şöyle söylemiştir: Kim Allah azze ve celle’yi yarattıklarına benzetirse kâfirdir ve kim Allah azze ve celle’nin kendisini nitelediği şeyleri de inkar ederse kafirdir. Ehl-i Sünnet’e göre Allah azze ve celle’nin sıfatlarında yaratılanlarla isimde benzerlik vardır, ancak keyfiyette benzerlik yoktur. Allah azze ve celle’nin ‘Gazab’ sıfatı vardır, insanlar da gazaplanır. Bunda isimde benzerlik vardır, keyfiyette benzerlik yoktur. Allah azze ve celle’nin sıfatlarının bir keyfiyeti vardır ama insanoğlu bu keyfiyetinin nasıllığını hiçbir zaman bilemeyecek, Allah azze ve celle’nin zatının künhüne vakıf olamayacaktır.

“Kıyamet günü olup da orada hatıra gelmeyecek türden sarsıntılar, dehşetli haller, insanı tedirgin edecek olaylar açığa çıktığında, Allah azze ve celle’de kulları arasında ayırt edici hükmünü vermek ve amellerinin karşılıklarını kendilerine göstermek üzere geldiğinde, hiçbir şeye benzemeyen zatına mahsus baldırının üzerini açıp da yaratılmışlar O’nun celal ve azametini, anlatılması mümkün olmayacak şekilde görecekleri vakit, Allah’a secde etmeye davet olunacaklar. Dünyada iken istekleri ve iradeleri ile Allah’a secde eden mü’minler secde edecekler. Günahkar münafıklar da secde etmeye çalışacaklar ancak buna güçleri yetmeyecektir. Sırtları sığırların kuyrukları gibi olacak ve bükülemeyeceklerdir. Bu ceza onların amelleri türünden bir ceza olacaktır. Çünkü onlar dünya hayatında iken Allah azze ve celle’ye secde etmeye davet ediliyorlar, O’nu tevhid etmeye, O’na ibadet etmeye çağrılıyorlardı. O sırada onlar sağlıklı idiler. Herhangi bir hastalıkları da yoktu. Ancak bu emre karşı büyükleniyor, onu reddediyorlardı.
Artık o gün onların hallerini, kötü akibetlerini sorma gitsin. Allah kendilerine gazab edecek, azab sözü onlara hak olacak, kurtuluş çareleri kalmayacak, Kıyamet Günü’nde pişmanlık duymanın, özür beyan etmenin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır. İşte bunlar, masiyetleri sürdürmekten dolayı kalpleri dehşete düşürür ve telafi etme imkânı varken vakit geçmeden kusurları telafi etmeye yönelmeyi gerektirir.” Tefsiru’s-Sadi
Buhari ve Müslim’in Sahih’inde gelen rivayette: Ebu Said el-Hudri dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim: “Rabbimiz baldırını açacak, her mü’min erkek ve kadın derhal ona secde edecek. Dünyada riyakârlık olsun ve işitsinler diye secde eden kimseler secde edemeyip kalacak. Secde etmek için çalışacak, fakat sırtları dümdüz bir kemik tabaka olacak.”(Buhari, 4919; 7439; Müslim, Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen bu hadiste Allah’u Tebareke ve Teala’nın Sak (Baldır) sıfatını isbat etmektedir. Sak (Baldır) Allah azze ve celle’nin bir sıfatıdır. İlk dönem selef uleması Allah azze ve celle’nin yukardaki ayet ve hadiste geçen Allah azze ve celle’nin Sak (Baldır) sıfatını ispat etmişlerdir ve keyfiyetini ve niteliğini Allah azze ve celle’ye havale etmişlerdir.
“Ali b. Ebi Talha da İbn Abbas radiyallahu anh’dan: “Baldırın açılacağı o günde” buyruğu Kıyamet Günü’nde korkunç dehşet ve sıkıntılı hali ifade etmektedir. Avfi de İbn Abbas radiyallahu anh’dan: Allah Teala, “Baldırın açılacağı o günde” buyruğunda şunu kastetmektedir: İşin üzerindeki örtü açılıp, amellerin görüneceği zaman demektir, dediğini nakletmiştir.” İbn Abbas radiyallahu anh’dan gelen bu iki çelişkili rivayet sahih bir isnadla gelmemiştir, zayıftır. Merfu bir rivayet varken ve sahih olarak gelmemişken zayıf rivayetle ayeti tefsir etmek ilmi kaidelere uygun değildir. Zayıf rivayetin sahih rivayetin üstünde ayrı bir hüküm getirmesi mümkün değildir. Bu rivayet aynı zamanda merfu bir rivayet de değildir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sözü varken başka görüşler alınmaz. İbn Kesir’in Tefsir’indeki Merfu (Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen söz) hadisleri, Mevkuf (Sahabe’nin sözleri) ve Maktu (Tabii’nin sözleri) rivayetleri Safiyurrahman Mübarekfuri rahimehullah tahric ederken İbn Abbas’dan gelen bu her iki rivayeti de zayıflamıştır. Hadis ilmiyle uğraşmayan, Ehl-i Sünnet’in akidesini bilmeyen, muhakkik (İlmi tahkik eden) olmayan kişilerden bu gibi önemli konularda görüş alınmaz. Nitekim İbn Teymiye rahimehullah şöyle der; Hüccet Allah Rasûlu’nün sözüdür; yoksa ona ters düşen sahâbi kavli değil! İlim ehline göre, bunda hiçbir şüphe yoktur.” Allah azze ve celle’ye hamd, Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem’e, O’nun ailesine ve ashabına salât ve selam olsun.
A.Kadir GÖREN

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!