Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;
Allah azze ve celle Kuranı Kerim de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem‘e imanın ve onun getirdiği ilahi hükümleri kabul etmek ve tasdik etmenin farz olduğunu kesin emirlerle bize bildirmiştir. “Muhakkak Biz seni bir şahid, bir müjdeleyici ve korkutucu olmak üzere gönderdik.” (Fetih/8) Ey Rasul “Muhakkak Biz seni ümmetine, hayır ve şer türünden yaptıklarına; çeşitli görüş ve meseleler hakkında hangisinin hak, hangisinin batıl olduğuna, Allah azze ve celle’nin vahdaniyetine, her bakımdan tek başına bütün kemal sıfatlarına sahip olduğuna dair bir şahid; Sana ve Allah’a itaat edenlere dini, dünyevi ve sevap ve mükafatları bildiren bir müjdeleyici ve Allah’a isyan edenleri dünya ve ahirette cezaya çarptırılacaklarını bildiren bir korkutucu olmak üzere gönderdik.”
Kendileri sebebi ile müjde ve korkutup uyarmaların gerçekleştiği amel ve ahlâkın gereği gibi açıklanması da, müjde ve korkutup uyarmanın bir gereğidir. O hayrı, şerri, bahtiyarlığı, bedbahtlığı, hakkı ve batılı açıkça bildirendir. Bundan dolayı buna bağlı olarak Allah azze ve celle, şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’a, Rasullerine, Rasullerine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Rasullerini ve kıyamet gününü inkar ederse tamamen sapıtmıştır.” (Nisa/136)
Allah Teala mümin kullarına imanın tüm hükümlerine, kısımlarına, rükünlerine ve temellerine iman etmelerini emrediyor. Burada var olan bir şeyin yapılması istenmesi yoktur. Bilakis tamamıyla mevcut olan şeyi kemale erdirme, onda sebat ve devam etme emri vardır. Bu müminin her namazda söylediği, “Bizi doğru yola ilet.” (Fatiha/6) sözü gibidir. Zira manası, “Bizi doğru yolda basiretli eyle, hidayetimizi artır ve onda sebat ettir” demektir.
“Allah’a ve Rasulune iman edesiniz, ona yardım edesiniz, O’nu büyük tanıyasınız, sabah akşam O’nu tesbih edesiniz, diye.” (Fetih/9)
“Allah’a ve Rasulune iman edesiniz.” Yani Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem sizi imana davet edip size faydalı olacak şeyleri öğrettiği için; bütün hususlarda Allah’a ve Rasûlune itaat etmenizi gerektiren şekilde onlara iman edesiniz.
“Ona yardım edesiniz, O’nu büyük tanıyasınız.” Sizin üzerinizde pek büyük lütuf ve ihsanları olduğundan dolayı O’nu tazim ve tebcil edesiniz, haklarını yerine getiresiniz. “sabah akşam O’nu, Allah’ı tesbih edesiniz diye.”
Bu ayet-i kerimede Allah azze ve celle, Allah ile Rasulu arasında ortak hakkın her ikisine iman etmek olduğunu, O’nun rasulune has olan hakkın, ona yardımcı olmak, onu tazim edip gerekli ihtiramı göstermek olduğunu, Allah’a has olan hakkın ise, namaz veya başka yollarla Allah’ Teala ya ibadet tesbih ve takdis etmek olduğunu belirtmektedir.
“De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan, kendisinden başka hak ilah bulunmayan, hem dirilten hem öldüren Allah’ın size, hepinize gönderdiği Rasuluyum. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden, ümmi Nebi olan Rasulu’ne iman edin ve ona uyun ki, doğru yolu bulmuş olasınız.” (Araf/158)
“O halde Allah’a ve O’nun sözlerine iman eden ümmi Nebi olan Rasulune iman edin.” Kalbin ve azaların amellerini içeren bir iman ile kalpten inanın. İşte akidesi ile amelleri ile dosdoğru yol üzerinde bulunan bu nebi’ye iman edin ve ona uyun ki dünyevi ve dini menfaatlerinizde doğru yolu bulmuş olasınız. Çünkü sizler ona uymayacak olursanız haktan alabildiğine uzak bir şekilde sapıtırsınız.
Kim Allah’a ve Rasulune iman etmez ise, şüphe yok ki Biz, o kafirler için çok alevli bir ateş hazırlamışızdır.” (Fetih/13)
İlim ehli der ki; “Kim Allah’a ve Rasulune iman etmez ise şüphesiz ki o cezalandırılmayı hak etmiş bir kafirdir. O bakımdan şüphe yok ki Biz, o kafirler için çok alevli bir ateş hazırlamışızdır.” Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah azze ve celle’ye iman ile Rasulune iman ayrı, peşpeşe, birbirini tamamlayıcı nitelikte zikredilmiştir. Bu şekilde inanmayanların mümin sayılmayacağı, bir yoruma ihtiyaç hissettirmeyecek açıklıkta ortaya konulmuştur.


Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerinden seçtiğimiz şu örnekler yukarıdaki âyetleri açıklayıcı niteliktedir: Buhari ve Müslim’den gelen sahih bir rivayette, Ebu Hureyre kendisine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Ben insanlarla la ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. La ilahe illallah diyen bana karşı malını ve canını onun hakkı ile olması müstesna korumuş olur, hesabını görmek de Allah’a aittir.” (Buhari, 1399; Müslim iman, Nesai, 2442; Ebu Davud,1556; Tİrmizi, 2607; Sahih) Tevhid dediğimiz ‘Lâ ilahe illallah’, ‘Muhammedun Rasûlullah’ı da bünyesinde barındırır.
Müslim’den gelen sahih bir rivayette; Cibril hadisi diye ma’ruf olan rivayette Cebrail, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e “İslâm nedir?” diye sorunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’tan başka hak ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şahitlik etmendir.” şeklinde cevap vermiş ve daha sonra İslam’ın, diğer esaslarını sıralamıştır. (Müslim, iman, 1; Ebu Davud, 4695; Tirmizi, 2610; Nesai, İman, İbn Mace, Mukaddime. 63; Ahmed, el-Musned, Sahih)


Buhari ve Müslim’den gelen sahih rivayette; İslâm’ın beş esas üzerine bina edildiğini ifade eden meşhur rivayetin ilk şartı da, “Allah’tan başka hak ilah olmadığına, Muhammmed’in O’nun kulu ve Rasulu olduğuna şahitlik etmek” diye başlar. İbni Umer radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed’in, Allah’ın Rasulu olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı gereği biçimde vermek, Kabe’yi haccetmek, Ramazan orucunu tutmak.” (Buhari, İman 1-2, Müslim, İman 19-22; Sahih)


Buhari ve Müslim’den gelen başka rivayette; İbn Umer radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahitlik edinceye, namaz kılıncaya ve zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Şayet bunu yaparlarsa İslam’ın hakkı hariç kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, hesaplarını görmek ise Allah’a aittir.” (Buhari, 25; Müslim, 22; Sahih)
Müslim’den gelen sahih bir hadiste; Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bu ümmetten (insanlardan) Yahudi olsun, Hristiyan olsun her kim beni duyar da sonra bana iman etmezse muhakkak cehenneme girer.” (Müslim, 153/240; Sahih)


Bu hadislerden anlaşılacağı üzere Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah azze ve celle’nin kulu ve Rasulu olduğuna imannın şartıdır ve iman etmek farzdır. Her kimde Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i Allah’ın kulu ve Rasulu olduğuna iman etmezse o kişi islam milletinden değil, küfür milletindendir.
“Şehadet getirinceye kadar” sözü ile zikredilen şeylerin bulunması, savaşmanın biteceği sınır olarak belirlenmiştir. Yani kelime-i şehadet getiren, namaz kılan ve zekat veren kişi, geri kalan hükümleri inkar etse bile canı koruma altına alınmış olur. Oysa bu doğru değildir. Buna şu şekilde cevap verilir: Muhammed’in sallallahu aleyhi ve sellem’e şahitlik etmek onun getirdiklerini tasdik etmeyi gerektirir.
Ayrıca hadis metninde yer alan “İslam’ın hakkı hariç” ifadesi bunların tümünü de dahil etmektedir. Şu sorulabilir: “Öyle ise neden bununla yetinmedi de namaz ve zekatı ayrıca zikretti?” Buna şu şekilde cevap verilir: “Bunu namaz ve zekatın yüceliği ve onlara gösterilen önem sebebiyledir. Çünkü bunlar bedeni ve mali ibadetlerin başıdır. Günümüzde bazı insanların Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e imanın “La ilahe illallah”ın kemal şartı olduğunu iddia ediyorlar. Bu iddia büyük bir küfürdür ve şirktir. Sahibini İslam milletinden çıkarır. Nebi’ye iman etmek kelime-i tevhidin sıhhat şartıdır, olmassa olmazıdır. Kim “la ilahe illallah” der “Muhammedur Rasullullah’’ demesse büyük küfürle küfre girmiş olur. Bunların küfründen şirkinden beri olmak lazım. Bu insanların fikrinden bu ümmeti sakındırmak lazım. Allah Subhanehu ve Teala bizi hakkı hak bilip hakka tabi olmayı, batılıda batıl bilip batıl ehlinden uzaklaştırmayı nasip eylesin. Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!