Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Hamd alemlerin Rabbi Allah’a, salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun. Bundan sonra;
“Geceleyin bir kısmında, yalnız sana mahsus olarak nafile namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama yükseltir.” (İsra/79)
İbn Kesir rahimehullah der ki “Umulur ki Rabbin seni mahmud bir makama gönderir” buyruğu da şu demektir; Sana verdiğim bu emri yerine getir ki, kıyamet gününde seni bütün yaratılmışların da, onları yaratan yüce Rabbinin de öveceği bir makama çıkartalım.
İbn Cerir rahimehullah dedi ki; Tefsir bilginlerinin çoğunluğu şöyle demiştir; Bu makam Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in insanlar için şefaatte bulunmak üzere duracağı makamdır. Bundan maksat ise Rablerinin kendilerini o günde, içinde bulundukları oldukça zor ve büyük sıkıntılardan kurtarmasıdır.” (Sahih Eser)
Huzeyf radıyallahu anh dedi ki; İnsanlar tek bir düzlükte bir araya getirilecek, davetçi sesini onlara işittirecek ve göz onlara nüfuz edip, onları görecektir. Yaratıldıkları şekilde ayakta, ayakları da çıplak, kendileri de çıplak olacaklardır. Onun izni olmaksızın hiçbir kimse konuşmayacaktır. Bu arada, ey Muhammed, diye seslenilecek, o; Buyur senin huzurundayım, hayır yalnız senin elindedir, şer de sana nispet edilmez. Senin hidayet ettiğin kişi hidayet bulmuştur. İşte kulun senin elerinin arasındadır. Senden yine sana sığınılır ve (senden gelecek olandan) yine sen kurtarırsın. Senin şanın pek mübarek ve sen pek yücesin. Ey Beytin Rabbi, seni bütün eksikliklerden tenzih ederim. İşte Allah Teala’nın sözünü ettiği Makam’ı Mahmud (övülmüş makam) budur.” (Sahih Eser)
İbn Abbas radıyallahu anh’da dedi ki; Makam’ı Mahmud, şefaat makamıdır. İbn Ebi Necih de Mücahid’den böyle dediğini nakletmektedir. Hasan-ı Basri de böyle demiştir. Katade ise şunları söylemiştir: O Allah’ın Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem yerin üzerinden yarılacağı ilk kişidir. Şefaat edecek ilk kişidir.” (Sahih Eser)
İbn Kesir rahimehullah der ki; İlim ehli kimseler Allah Teala’nın; “Umulur ki Rabbin seni Makamı Mahmuda gönderir” buyruğunda kastedilen Makam-ı Mahmud’un bu olduğu görüşünde idiler.
Buhari’den gelen rivayette; Abdullah İbn Ömer radıyallahu anh dedi ki; “İnsanlar kıyamet gününde dizleri üzerine çökmüş olarak gelecekler. Her biri kendi nebisinin arkasından gidecek. Ey filan şefaat et, ey filan şefaat et diyecekler. Sonunda şefaat isteği Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e varacak, işte Allah Teala’nın onu Makamı Mahmuda göndereceği gün o gündür.” (Buhari, 4718; Sahih)
Buhari’den gelen rivayette; Cabir b. Abdullah radıyallahu anh’dan rivayet ettiği bir hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim ezanı duyduğunda (Ey bu mükemmel çağrının ve vakti gelmiş bulunan namazın sahibi Allah’ım! Muhammed’e vesile makamını ve fazileti ver, O’nu vaad ettiğin Makam-ı Mahmud’a (övülen makama gönder) derse kıyamet gününde ona şefaatim erişir.” (Buhari, 614; Ebu Davud, 529; Tirmizi, 211; Nesai, 2/26; İbn Mace, 722; Ahmed b. Hanbel, 3/354; İbn Hibban, 1689; Sahih)
Müslim’den gelen rivayette; Abdullah b. Amr b. el-As radıyallahu anh’dan rivayete göre o Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işitmiştir: “Müezzini işittiğinizde onun gibi söyleyin, sonra bana salat getirin. Zira, kim bana bir salat getirirse Allah ona on salat (rahmet) eder. Sonra Allah’tan benim için vesile isteyin. Çünkü o Cennet’te Allah’ın sadece bir kuluna olacak bir makamdır ki kendimin o kişi olacağını umarım. Artık kim benim için vesile isterse ona şefaatim erişir.” (Müslim, 384; Ebu Davud, 523; Tirmizi, 3614; Nesai; Ahmed b. Hanbel; Sahih)
Kim, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e ezan okunduğunda müezzinin sözlerini aynen tekrar edip O’nun Makam-ı Mahmud’a ulaşması için Allah’a dua ederse Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaatini hak eder. Bunun dışında, insanların kendi icad ettikleri dua şekilleri, kişiyi şirke sokabilir ve bu büyük şirk de olabilir, küçük şirk de olabilir. Buna örnek verecek olursak, kişinin ezandan sonra veya Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in adı anıldığında “Şefaat ya Rasulullah” demesidir. Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in işittiğine inanmaktır ve ona hitap etmektedir. Bu da büyük bir şirktir. Her kim, Rasulullah’a tevessülle birlikte, tevekkül, şefaat ve yardım dilemede bulunursa bu büyük şirktir. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetine bu şekilde bir dua öğretmemiştir.
Şefaat bir şeyin kendi benzerine eklemek veya kat katmak bir benzerine eklemek veya katılan şeye denir. Filan kişinin benim için filan kişinin üzerinde yanında şefaatçi aracı olmasını istedim, o da benim için bana yardımcı olarak şefaatçi oldu. “Kim iyi bir işe(Şefaat) aracalık ederse ondan nasibi olur. Kimde kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Nisa/85)
“Onun izni olmadan kim şefaat edebilir.” (Bakara/25) Bu şefaat Allah azze ve celle’nin izni ile olur. “O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.” (Taha/109) “Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.” (Meryem/87) Bu iki ayette ancak Allah’u Teala’nın izin verdikleri şefaat edecek, izin vermedikleri ise şefaat edemez diye açıkça yazıyor. “Allah’ı bırakıp da, ibadet etiğiniz putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp, ona şahitlik edenler şefaat eder.” (Zuhruf/86) Putlar elbette şefaat edemez. Ama hak yoldakiler şefaat edecektir bu kesin bir hükümdür. “Onlar ancak O’nun razı olacağı kimselere şefaat edebilirler.” (Enbiya/28) Şefaat yetkisine sahip olanlar bile, ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat edebilirler. “Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.” (Necm/26) Demek ki melekler de ancak, Allah’ın razı olduklarına şefaat edebiliyor, Allah’u Teala kafirlerden razı olmadığı için onlara şefaat yoktur, onlara kimse şefaat edemez.
Bu ayetlerde de Allah Teala’nın dilediği kimselere şefaat izni vereceği belirtilmektedir. Bunlar ise Rasuller, Nebiler, Melekler, Sahabe, Veliler, Sıddıklar, şehitler ve bunların dışında Allah’ın kendilerine ikramda bulunduğu ve şereflendirdiği salih kişilerdir. Ayrıca bunlar ancak Allah’ın razı olacağı kimselere şefaat edebileceklerdir.
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her Nebinin kabul gören bir duası olmuştur. Her bir Nebi de bu duasını dünyada iken kullanmıştır. Ben de duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Allah’a şirk koşmadan ölen her bir kişi inşaallah ona nail olacaktır.” (Buhari, 6304; Müslim, 199; Tirmizi, 3602; İbn Mece, 4307; Sahih)
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Enes b. Malik radıyallahu anh’dan; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her Nebinin bir isteği veya bir duası olmuştur. Ben de duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım.” (Buhari, 6305; Müslim, 200; Sahih)
Müslim’den gelen rivayette; Cabir b. Abdullah radıyallahu anh’dan; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Her bir Nebinin bir ümmeti hakkında yapmış olduğu bir duası vardır. Ben ise duamı kıyamet gününde ümmetim için şefaat olarak sakladım.” (Müslim, 201; Ahmed Müsned, 28802; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den önce yaşayan Rasuller ve Nebilerin kendi ümmetleri hakkında duaları olmuştur. Bu dualarınada Allah azze ve celle bu dünyada icabet etmiştir. Mesela Nuh aleyhisselam’ın ümmeti için istediği dua şöyledir: “Ey Rabbim yeryüzünde hiçbir kafir bırakma” diye dua etmiştir. Ve bu duasından sonra tufan kopmuştur. Yeryüzünde hiçbir kafir kalmamıştır. Hepsi helak olmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendi duasını ahirette ümmeti için saklamıştır. Çünkü o ümmetine çok düşkündür.
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Enes b. Malik radıyallahu anh’dan; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Kıyamet günü Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle. Söylediklerin dinlenecek. İste, istediklerin sana verilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek.” denilecek. Başımı kaldırdığımda Allah’ın bana öğrettiği şekilde O’na hamdedeceğim. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şafaatte bulunacağım. Bu şefaatimle başkalarını da cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna dördüncü kez çıkacağım ve; Rabbim! Kur’an’ın cehennemlik olduğunu söylediği kişiler dışında kimse kalmadı diyeceğim. Sonrasında La ilahe illallah deyip de kalbinde arpa tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak. Ondan sonra La ilahe illallah deyip de kalbinde buğday tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak. Sonrasında La ilahe illallah deyip de kalbinde hardal tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak.” (Buhari, 4476; 6565; 7410; 7516; Müslim, 193; İbn Mace, 4312; Sahih)
Bu hadiste bize tevhid ehli olan müslümanların günahlarından dolayı cehenneme gireceği ve cehennemde ebedi kalmayacağı, günahının büyük şirk olmadığı müddetçe sonunda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şefaati ile cehennemden çıkarılacağını doğru sözlü olan zat Nebi sallallahu aleyhi ve sellem haber vermiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e bu şefaatin verileceğini Allah azze ve celle kitabında bunu beyan etmiştir. Cehenneme giren tevhid ehlide ebedi cehennemde kalmayacağı ve affedileceği bildirilmiştir. Cehenneme girdikten sonra bir daha çıkılmayacağı görüşü ise mutezile ve haricilerin görüşüdür. İlim ehlinden hiç kimse bunu söylememiştir.
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Sonunda bana gelip Ey Muhammed! Sen ki Allah’ın Rasulu ve Nebilerin sonuncususun Allah senin geçmiş gelecek tüm günahlarını affetmiştir. Rabbinden bizim için şefaat dile! içinde olduğumuz durumu görmüyormusun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun diyecekler. Bunun üzerine ben kalkıp Arş’ın altına geleceğim ve Rabbime secdeye kapanacağım. Sonra Allah benden önce hiç kimseye bahşetmediği hamd ve övgüleri bana ilham edecek. Bana Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle. Zira söylediğin dinlenecek, iste, istediğin sana verilecek. Şefaat et, zira şefaatin kabul edilecek.” buyuracak. Ben: “Rabbim Ümmetim, ümmetim. Rabbim, Ümmetim, ümmetim. Rabbim Ümmetim, ümmetim diyeceğim.” Bana Ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyenleri cennet kapılarından sağdaki kapıdan cennete al. Bunlar diğer kapılardan da diğer insanlar gibi girebilecekler denilecek. Muhammed’in canı elinde olana yemin olsun ki cennet kapılarının iki kanat arası Mekke ile Hacer veya Mekke ile Busra arası kadardır.” (Buhari, 3361; Müslim 194; Tirmizi, 2434; Sahih)
Mahşer günü insanlar Allah azze ve celle’nin Nebilerine gidip Adem aleyhisselam’dan başlayıp taa İsa aleyhisselam’a kadar gidip şefaat talep edecekler. Gittikleri her Nebi kendinin bir mazeretini söyleyip, kendinden sonraki Nebi’ye iman eden insanları gönderip ondan şefaatte bulunmalarını isteyecek. Ta ki İsa aleyhisselam’a kadar. İsa aleyhisselam’da insanları herhangi bir mazeretini zikretmeden Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderecektir. Ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’de Arşın altına gidip Rabbisine secde edip ümmeti için şefaat isteyecek.
Müslim’den gelen rivayette; Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde Ademoğullarının efendisi benim. Kabrin üzerinden ilk yarılacağı kişi de, şefaat edecek ilk kişi de, şefaat etme isteği kabul edilecek ilk kişi de ben olacağım.” (Müslim, 2278; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Ademoğullarının en hayırlısıdır. Nebilerin sonuncusudur. Sura ikinci üflendiğinde kabirden çıkarılacak ilk kişi Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Ve ilk şefaat edendir. Bu hadisten anlaşıldığı üzere Allah azze ve celle’nin dilediği kişilerde şefaat edecektir.
Ebu Davud’dan gelen rivayette; Enes b. Malik radıyallahu anh’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; “Şefaatim ümmetim arasından büyük günah işlemiş kimselere olacaktır.” (Ebu Davud, 4739; Tirmizi, 2435; Sahih)
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bu ümmetin büyük günah işleyenlerine şefaat edecektir. Ve onun şefaati haktır. Bizatihi Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendisinin şefaat edeceğini söylemiştir. Hatta büyük şefaatini bu büyük günah sahiplerine olacaktır.
İmam Ahmed’den gelen rivayette; Ziyad b. Ebi Ziyad, Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’e hizmet eden bir adam veya bir kadından bildiriyor: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem kendisine hizmet eden kişiye sürekli olarak: “Bir ihtiyacın var mıdır?” diye sorardı. Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona ihtiyacını sorduğunda bu kişi: “Ey Allah’ın Rasulu! Bir ihtiyacım vardır” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhtiyacın nedir” diye buyurduğunda: “İhtiyacım kıyamet gününde bana şefaat etmendir” cevabını verdi. Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana bunu istemen için kim yol gösterdi.” diye sorduğunda, adam: “Rabbim yol gösterdi” karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem: “O halde sende çok secde ederek bu hususta bana yardımcı ol” buyurdu. (Ahmed, 2837; Sahih)
Sahabe şefaatin Allah azze ve celle’nin kitabında olduğunu ve şefaatin fayda vereceğini biliyorlardı. Buradaki hadiste Sahabe Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e kendisine ahirette şefaat etmesi için talepte bulunmuştur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona “Bunu nereden öğrendin.” diye sorduğunda, O da “Bunu Rabbimden öğrendim.” diye karşılık vermiştir. Sahabenin “Rabbimden öğrendim” demeside Allah azze ve celle’nin kitabının bizzat kendisidir. Şefaat kitapta mevcuttur, ancak bunu zındık, cahil ve islamdan nasibi olmayanlar inkar eder.
Müslim’den gelen rivayete göre; Abdullah b. Amr b. As radıyallahu anh’dan rivayete göre; Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teala’ın İbrahim aleyhisselam hakkındaki: “Rabbim, şüphesiz ki onlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa işte o bendendir. ” (İbrahim/36) ayetini okudu. İsa aleyhisselam’ada: “Eğer onları azaplandırırsan şüphe yok ki onlar senin kullarındır ve eğer onlara mağfiret edersen yine şüphe yok ki sen Azizsin, Hakimsin.” (Maide/118) dediğini bildiren buyruğu okudu. Sonra ellerini kaldırarak: “Allah’ım, ümmetimi ümmetimi” buyurdu ve ağladı. Allah Teala; Ey Cebrail -Rabbin en iyi bilen olmakla birlikte- Muhammed’e git ve ona neden ağladığını sor, buyurdu. Cebrail aleyhisselam ona gelerek sordu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’de neler söylediğini ona haber verdi. Halbuki Allah onları da en iyi bilendir. Bu sefer Allah Teala: Ey Cebrail, Muhammed’e git ve: Şüphesiz senin ümmetin hakkında biz seni razı edeceğiz ve seni üzmeyeceğiz de, buyurdu.” (Müslim, 202; Sahih)
Allah azze ve celle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şirk koşmayan ümmeti hakkında ahirette razı edeceği ve üzmeyeceğini vaad etmiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ümmetine çok rahmetlidir ve düşkündür. Bundan dolayı Allah azze ve celle onu razı edeceğini vaad etmiştir.
Şefaatle ilgili ayet ve hadisler verdiklerimizle sınırlı değildir. Şefaatle ilgili çok hadis vardır. Ayetlerde ve hadislerde meleklerin, rasul ve nebilerin, sıddıkların, şehidlerin ve Allah’ın salih kullarının islam ümmetinde olan ve şirk koşmayanlara şefaat edeceği sabittir. Her kim ahiretteki şefaati inkar ederse Allah azze ve celle’nin kitabını inkar eden bir kafirdir. Usulde bir kaidedir kim kitabın hükmünü reddederse kafir olur.
Şefaat dinin asıllarındandır her kimde Nebi sallallahu aleyhi sellem’in Kıyamet günündeki şefaatini inkar ederse icma ile kafirdir. Her kimde dünyada dua ederken Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den şefaat dilerse o da müşriktir. Rabbimiz bu inkarcı iki taifeden de islam ümmetini muhafaza etsin. Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, ehli beytine, ailesine, ashabına ve güzellikle ona tabi olanlara selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!