Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel


Hamd ancak Allah içindir. Ona hamdeder Ondan yardım ve mağfiret diler ve O`na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. Allah kime hidayet etmişse onu kimse saptıramaz kimi de saptırmışsa artık onu kimse hidayete iletemez. Sözün en güzeli Allah’ın kitabı, hidayetin en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‘in hidayeti, işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır. Size vaat edilen mutlaka gelecektir. Siz bunu önleyemezsiniz.
Günümüzde ruh ile alakalı farklı taifelerin çeşitli görüşleri bulunmaktadır. Şimdi burada ehli sünnetin bu konudaki görüşünü açıklamaya çalışacağız. Ruh, Allah Azze ve Celle’nin yarattığı bir mahluktur. Cüneydi Bağdadi rahimehullah der ki: “Ruhun niteliği hakkında bilgimiz yoktur. Sadece ismini biliyoruz.” Nasıl ki kabir azabının keyfiyetini bilmiyorsak ruhda böyledir. Bazı taifelerin ruhun yaratılış zamanı, ruhun Allah’tan bir parça olmasıyla ilgili görüşleri ve bunun ile ilgili gelen diğer görüşler Kitap ve Sünnet’in nassıyla batıldır.
“Ey ehli kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah’a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın Rasulü, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve kendisinden bir ruhtur.” (Nisa/171)

Abdullah İbn  Mübarek Mamer den oda Katade den: “Ve İsa Onun Meryem’e İlka ettiği kelimesidir.” Nisa  171 Katade dedi ki o yani kelimesi onun kavlidir ki: ol der olur.”( Buhari Halku ef’ali’l-ibad 28 sahih)

وَقَالَ ابْنُ الْمُبَارَكِ: عَنْ عُمَرَ، عَنْ قَتَادَةَ: {وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وروح منه} قَالَ: هُوَ قَوْلُهُ: {كُنْ} فَكَانَ.

İbni Kesir rahimehullah ayetin tefsiri ile alakalı şunları söylemektedir: “Yani, İsa aleyhisselam sadece, Allah’ın kullarından bir kuldur. Yarattıklarından biri olup, ona “Ol” der demez oluvermiştir. Elçilerinden bir elçi, Meryem’e attığı bir sözdür. Cebrail aleyhiselam’la Meryem’e gönderdiği “Ol” kelimesiyle yaratmıştır. Cebrail aleyhisselam, Rabbinin izniyle ona ruhundan üfleyince Allah’ın izniyle meydana gelmiştir. “Ol” kelimesi Allah’ın kelamıdır. Yaratılmış değildir. (Allah’ın emretmesi ayrı şey yaratması ayrı şeydir.)
Süfyan İbn Uyeyne rahimehullah der ki: Yaratma ile emretmek ayrı şeylerdir. Bunları bir ve aynı şey kabul eden kafir olur. Çünkü, yaratmaktan kasıt, yaratılanlardır. Emretmek ise, mahluk olmayan, O’nun kelamıdır ve bu da O’nun “Ol” demesidir. Çünkü: “O, birşeyi (yaratmak) diledi mi, O’nun emri sadece ona “Ol” demekten ibarettir, o da derhal oluverir.” (Yasin/82)
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Ubade b. es-Samit radıyallahu anh’dan: Rasalullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; “Her kim bir, tek ve ortağı bulunmaksızın Allah’tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed onun kulu ve Rasulu olduğuna, İsa’nın Allah’ın kulu, kadın kulunun oğlu ve Meryem’e bıraktığı kelimesi olup, ondan bir ruh olduğuna, cennetin hak, cehennem ateşinin hak olduğuna şahadet ederse cennetin sekiz kapısından hangisinden dilerse Allah onu cennete koyar.” (Buhari, 3435; Müslim, İman, Sahih)
Ayette ve hadiste geçen “kendinden bir ruh” ifadesindeki “min” (den) ifadesinin manası, “O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendinden (kendi katından bir lütuf olarak) size boyun eğdirmiştir.” (Casiye/13) Ayetindeki “min” gibidir. Manası, “Allah’ın yarattıklarından ve katından biri olarak” ’tır. Yoksa Hristiyanların inancında olduğu gibi “Allah’tan bir parça olarak” manasında değildir. Bilakis diğer ayette olduğu gibi bir şeyin kaynağı başlangıcı manasındadır. Mücahid rahimehullah, “kendinden bir ruh” ’u “kendinden bir Rasul” diye tefsir etmiştir. Başka biri de, “kendinden bir sevgi” diye tefsir etmiştir. En kuvvetli olan görüş ise birincisidir; yani Allah’ın yarattığı ruhlardan bir ruhtur. Ruhun Allah’a isnad edilmesi ise onu şereflendirme ve onurlandırma maksatlıdır. “Salih, Bu Allah’ın devesidir…’ dedi,” (Şems/13) “Tavaf edenler … için evimi temizle.” (Hac/26) “Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir ki, “O kalplerin üzeri çıkacaktır.” (Humeze/6-7) ayetlerinde olduğu gibi.” (İbn Kesir)
İmam Kurtubi rahimehullah da mezkur ayetle alakalı şunları söylemiştir: “Allah Teala’nın Meryem’e ulaştırdığı kelimesi..dir” buyruğuna gelince; o, Allah azze ve celle’nin “Ol” kelimesiyle yaratılmıştır. Bu emir ile babasız olarak bir beşer halinde yaratılmıştır. Araplar bir şeye kendisinden sadır olduğu şeyin ismini verirler. “Kendinden bir ruh” yani, O’nun yarattıklarından bir ruhtur. Nitekim Allah azze ve celle, bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: “Ve göklerde ve yerde bulunan şeylerin hepsini kendinden size musahhar kılmıştır.” (Casiye/13) Burada “kendinden” buyruğu ile kastedilen, O’nun yarattıkları arasından demektir.
Kendisinden hayret verici şeylerin sadır olduğu kimseye de bazen “ruh” adı verilebilir ve bu ruh Allah’u Teala’ya izafe edilerek: Bu, Allah’tan bir ruhtur yani, O’nun yarattıklarındandır denilir. Nimet ile ilgili olarak, o Allah’tandır denildiği gibi. İsa aleyhisselam da anadan doğma körü, abrası tedavi edip iyileştirir, ölüleri diriltirdi. O bakımdan bu ismi almaya hak kazanmıştır.
Adem aleyhisselam’ın yaratılışı;
“O halde onun yaratılışını tamamlayıp da ona ruhumdan üflediğim zaman siz de derhal onun için secdeye kapanın.” (Hicr/29)
Üflemek rüzgarı bir şeyin içinden geçirmek demektir. Ruh ise, gözle görülemeyen latif bir cisimdir. Allah’u Teala’nın, adeti (sünneti) bu cisim ile bedende hayatı yaratma şeklinde cerayan edegelmiştir. Bunun hakikati ise, yaratmanın yaratıcıya izafe edilmesinden ibarettir. Çünkü ruh, Allah’ın yarattığı şeylerdendir. Allah azze ve celle bunu, kendi nefsine izafe etmesi ise, şereflendirmek içindir.” (Kurtubi)
“Göklerin ve yerin yaratıcısı O’dur. Birşeyin olmasını hükmederse ona sadece “Ol” der, o da oluverir.” (Bakara/117)
“De ki: Öyledir, Allah dilediğini yaratır. O birşeyin olmasını dilerse ona “Ol” der, o da oluverir.” (Ali İmran/47)
“Gerçek şu ki; Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı, sonra ona “Ol” dedi, o da oluverdi.” (Ali İmran/59)
Allah azze ve celle’nin kudreti bakımından; “Allah katında İsa’nın durumu…” Yani İsa aleyhis selam’ı babasız olarak yaratması, “Kendisini topraktan yaratıp sonra, “Ol” demesiyle olan Adem’in durumu gibidir.” Allah azze ve celle, Adem aleyhisellam’i da anasız babasız, topraktan yaratmış, sonra O’na “Ol” demiş, o da oluvermiştir.
“Sizi çamurdan yaratan sonra da bir ecel takdir eden O’dur. O’nun yanında bir de belirli bir ecel vardır ve siz, yine de şüphe ediyorsunuz.” (En’am/2)
“Biz insanı balçıktan, şekil verilmiş çamurdan yarattık.” (Hicr/26)
“Hani Rabbin meleklere şöyle demişti: Ben kuru bir çamurdan değişmiş ve şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.” (Hicr/28)
İbn Abbas radıyallahu anh, Mücahid ve Katade rahimehullah dedi ki: Burada “salsal” dan maksat, kuru topraktır. Göründüğü kadarıyla bu buyruk Allah Teala’nın: “insanı testi gibi ses veren kupkuru çamurdan yarattı. Cinni de dumansız ateşten yarattı.”(Rahman/14-15) buyruğuna benzemektedir. Yine Mücahit rahimehullah’dan: Salsal, kokuşmuş çamurdur diye açıkladığı da nakledilmiştir ama ayetin ayet ile tefsir edilmesi daha uygundur. Allah Teala’nın: “Hame-i mesnundan” buyruğuna gelince yani salsal hame’dendir, hame ise çamurun kendisidir. Mesnun da düz ve pürüzsüz anlamındadır. Şairin dediği gibi: “Sonra elinden tutup yeşil kubbeye götürdüm onu Mesnun (dümdüz, pürüzsüz) bir mermer üzerinde yürüyordu.” Burada (mesnun) pürüzsüz ve dümdüz edilmiş anlamındadır. Bundan dolayı İbn Abbas radıyallahu anh’dan: “O nemli topraktır.” dediği rivayet edilmiştir. İbn Abbas rahimehullah, Mücahid ve ed-Dahhak rahimehullah’dan ayrıca: “Hame-i mesnun kokuşmuş olan çamur demektir.” dedikleri de nakledilmiştir.” (Sahih Eser) Mesnundan burada maksadın dökülmüş olduğu da söylenmiştir.” (İbn Kesir)
Allah’u Tebareke ve Teala, ilk insanın -ki o da Adem aleyhisselam’dır- çamurdan yaratılmaya başlandığını haber vererek onu kokmuş bir çamurdan, ses veren bir çamurdan yarattığını bildirmektedir. İbn Cerir dedi ki: Adem aleyhisselam’a “çamur” denilmesi onun çamurdan yaratılmış olmasındandır. Katade rahimehullah da: Adem aleyhisselan çamurdan süzüldü, demiştir ki, bu anlam itibariyle daha açıktır, ifadelerin akışına daha yatkın bir açıklamadır. Çünkü Adem aleyhisselam yapışkan bir çamurdan yaratıldı ki, bu da kokmuş çamurdan salsal denilen ses veren çamurdur. Bu ise topraktan yaratılmıştır. Nitekim Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur: “Sizi topraktan yaratmış olması, sonra da beşer olup dağılmanız da onun ayetlerindendir.” (Rum/20)
Ebu Davud Tirmizi ve İmam Ahmed’den gelen rivayette; Ebû Musa el-Eş’ari radıyallahu anh der ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah, Adem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir avuç topraktan yarattı. Bu sebeple Adem’in zürriyeti yeryüzünün renkleri kadar değişik şekillerde çoğaldılar. Dolayısıyla; kimi kızıl, kimi beyaz, kimi siyah, kimi de bunlar arası renklerdedir. Kimi yumuşak, kimi sert, kimi de bunlar arasındadır. Kimi iyi, kimi kötü ve kimi de bunlar arasındadır.” (Ebu Davud, 4693; Tirmizi, 2955; Ahmed, Müsned, 24566; Sahih)
Müslim ve Ahmed’den gelen rivayette; Enes radıyallahu anh’dan rivayet ederek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Allah Azze ve Celle, Adem’in bedenini çamurdan yarattığında, kendi dilediği bir müddet kadar onu ruhsuz olarak bıraktı. İblis (o ruhsuz) cesedin etrafında dolaşmaya başladı. İçinin boş olduğunu görünce, onun hiçbir şeye sahip ve muktedir olamayan bir mahluk olduğunu anladı.” (Muslim, 2611; Ahmed, Müsned, 24575; Mustedrek, 4045; Sahih)
Allah azze ve celle kitabında, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’de sünnetinde Adem aleyhisselam’ın ve ruhun yaratılışını bize beyan etmiştir. Adem aleyhisselam’ın yeryüzünün değişik yerlerden alınan topraktan yaratıldığını ve Allah azze ve celle yarattıktan sonra bir müddet ruhsuz bıraktığını, iblis’te etrafında dolaşınca hiç bir şeye muktedir olmadığını görmüştür. Daha sonra Allah azze ve celle ona ruh vermiştir. Ehli sünnetin ve ilim ehlinin görüşü Adem aleyhisselam’ın topraktan yaratıldığını, ruhun ise yaratılmış mahluk olduğunda icma etmişlerdir. Diğer görüşler tevhid inancına aykırı, hristiyanların, rafizi, felsefecilerin, ve batini sofi fırkalarının görüşleridir. Ve bu görüşlerin hepsi batıl ve küfürdür. Rabbim bizi sapık ve saptırıcı görüşlerden muhafaza etsin. Allah azze ve celle’ye hamd, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e, onun ailesine, ashabına ve ona güzellikle tabi olanlara salat ve selam olsun.
A.Kadir Gören

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!