Emrulevvel

"…فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ" İlk Emir الأ مر ألأول Emrul Evvel

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip-geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara/183)
Allah Teala bu âyetlerde, bu ümmetten olan müminlere hitap ederek sırf Allah rızası için, nefsi temizleme ve arındırma, kötü davranışlardan ve çirkin huylardan kurtarma özelliklerinden dolayı, “yeme, içme ve cimayı bırakmak” mânâsına gelen orucu tutmalarını emrediyor. Allah Teala orucu bunlar gibi daha önceki ümmetlere de farz kıldığını ve dolayısıyla bu hususta onlarda güzel örneklerin bulunduğunu ifade ettikten sonra, bu ümmetin bu farizayı evvelkilerden daha mükemmel şekilde eda etmek için çalışmaları gerektiğini söylüyor. Nitekim Allah azze ve celle başka bir âyette: “Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğinde sizi denemek için yaptı. Öyleyse salih amellerde birbirinizle yarışın.” (Maide/48) buyurmuştur. O yüzden burada: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.” buyurmuştur. Çünkü oruç, bedeni arındırır ve şeytanın insana giriş yollarını daraltır. Allah Teala daha sonra ne kadar oruç tutulacağını açıklamıştır. İnsanlara ağır gelmemesi ve bu sebeple tutmaktan âciz kalmamaları için orucun her gün değil bazı günler için farz kılındığını beyan etmiştir.” (İbni Kesir)
Buhârî ve Müslim’in rivayet ettikleri bir hadiste; Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh’ dan Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmek için maddi gücü olursa evlensin. Kimin gücü yetmezse o da oruç tutsun; zira oruç onun için bir kalkandır, şehvetini kırar.” (Buhari, 1905; Müslim, 1400; Sahih)
“Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde kaza eder. Oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara/185)
Buhari ve Müslim’den gelen rivayette; Seleme b. Ekva şöyle rivayet etmiştir: “Oruç tutmaya güçleri yetenlere (yetip de oruç tutmayanlara) bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.” ayeti indikten sonra tutmak istemeyen fidye verirdi. Bu, sonraki ayet gelip bunu neshedinceye kadar devam etti.” (Buhari, 4507; Müslim Sıyam Ebu Davud, 2315; Tirmizi, 798; Nesai, Sahih)
Nafi’nin İbn Ömer radıyallahu anh’dan rivayet ettiğine göre o da bu ayetin mensuh olduğunu söylemiştir.” (Buhari, 4506; Sahih)
Süddî, Mürre kanalıyla İbn Ömer radıyallahu anh’dan şöyle rivayet etmiştir: “Oruç tutmaya güçleri yetip (de oruç tutmayanlara) bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.” ayeti indikten sonra (ki يطيقونه)’nun manası “güç yetirebilirler”dir dileyen oruç tutar, dileyen tutmayıp yerine bir yoksulu doyururdu. Allah Teala bu ayetin devamında şöyle buyurdu: “Kim gönüllü olarak hayır yaparsa” yani bir başka yoksulu daha doyurursa “bu kendisi için daha iyidir. Oruç tutmanız ise daha hayırlıdır.” Sahabeler bu uygulamaya, “Öyle ise sizden Ramazan ayına ulaşanlar onda oruç tutsun.” âyeti nazil olup bunu neshene kadar devam ettiler.” (Sahih Eser)
Buhari’nin rivayetine göre ise Ata, İbn Abbas radıyallahu anh’ı şöyle derken işittiğini söylemiştir: “Oruç tutmaya güçleri yet(meyip de oruç tutmayanlara) bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.” ayeti mensuh değildir. Bu, oruç tutma gücü bulunmayan zayıf düşmüş ihtiyar erkek ve kadın hakkındadır.” (Buhari, 4505; Sahih)
Bunlar her bir gün için bir yoksulu doyururlar. (Bu tefsire göre يطيقونه öncesinde لا nefiy edatı gizlidir. Biz de mealde bu gizli edatın manasını “yet(meyip” diyerek parantez içi ile verdik). Bu, oruç tutmaya gücü yetmeyen zayıf düşmüş ihtiyar erkek ve kadın hakkındadır. Bunlar her bir gün için bir yoksulu doyururlar.
Birçok ravi de Said b. Cübeyr yoluyla İbn Abbas radıyallahu anh’dan böyle rivayet etmişlerdir. İbn Ebi Şeybe, İkrime’den, İbn Abbas radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Oruç tutmaya güçleri yet (meyip de oruç tutmayanlara) bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.” ayeti oruç tutmaya güçleri yetmeyen, sonra daha düşkün hale gelen yaşlı ihtiyarlar hakkındadır. Bunlara her bir gün için bir yoksulu doyurma ruhsatı verilmiştir.” (Sahih Eser)
Hafız İbn Merdûyeh, İbn Ebi Leyla’dan şöyle nakleder: Bir Ramazan günü Ata’nın yanına girdiğimde onu bir şeyler yer halde buldum. Dedi ki: İbn Abbas radıyallahu anh şöyle söyledi: “Oruç tutmaya güçleri yet (meyip de oruç tutmayanlara) bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.” ayeti nazil olana kadar isteyen oruç tutmakta, isteyen oruç tutmayıp bir yoksulu doyurmaktaydı. Sonra bu ayet indi ve ilk ayeti, düşkün ihtiyar dışındaki kimseler hakkında neshetti. Düşkün ihtiyar ise isterse oruç tutar, isterse her bir gün için bir yoksulu doyurup oruç tutamaz.
Oruç tutmayıp yerine yoksulu doyurmaya izin veren ayette gelen nesh sadece sağlıklı ve mukim kimse hakkında olup ona orucu emretmektedir. Oruç tutamayacak kadar düşkün ve zayıf haldeki yaşlı ise dilerse oruç tutmaz ve ona kaza da gerekmez. Çünkü onun orucu kaza etme imkanına kavuşabilecek durumu yoktur.
İbn Abbas radıyallahu anh’a ve başkaları ise şöyle demektedir: Ayet oruç tutacak gücü bulunmayan yaşlı ve hastalar hakkında inmiştir. Buna göre ayet onun anlayışında muhkemdir. Ancak hasta olan bir kimse iyileşecek olursa tutamadığı oruçların kazasını yapar.
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuranın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara/185)
“Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.” Bu, Ramazan ayı hilalinin görülmesine tanık olan kimseye -Ramazan ayı girdiği vakit beldesinde mukimse ve sağlığı da yerinde ise- oruç tutmayı, terk edemeyeceği üzerine vacip olan bir emirdir. Bu ayet-i kerime, -daha önce açıklandığı gibi- daha önce geçen ve sağlıklı, mukim kimsenin oruç tutmayıp her bir gün için bir yoksulu doyurma ruhsatı veren ayeti neshetmiştir.
Allah Teala bu ayette orucu farz kılınca, hasta ile yolcuya tanınan oruç tutmama ruhsatını, kaza şartıyla birlikte yineleyerek şöyle buyurmuştur: “Kim o anda hasta veya yolcu olursa başka günlerde kaza etsin.” Yani, her kimin bedeninde oruç tutmasını güçleştiren veya tuttuğunda ona acı verecek bir durum varsa veyahut bu kişi yolcuysa, yani yolculuk halindeyse, oruç tutmayabilir. Eğer tutmazsa o günler sayısınca oruç tutması gerekir. Bu yüzden Allah Teala “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” buyurmuştur. Yani oruç, sağlığı yerinde mukim kişiye kesin bir farz olduğu halde, Allah Teala size hasta ve yolcu iken oruç tutmamaya izin verirken, bunu size kolaylık olması için ve size olan merhametinden dolayı yapmıştır.” (İbni Kesir)

Paylaşmak için tıklayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!